*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Kardeşim, bu teknoloji, değil *Namaz* kılmak, insana bir *Allah* demeye bile vakit bırakmıyor. Onun için, bu *Büyükler* dünyâyı, *Gölge* ye benzetmişler.
Sen, *Güneşi* arkana alır da, *Gölgene* yetişmek istersen, ömrün biter de, ona yetişemezsin. Çünkü sen gidersin, o da *Önünden* gider.
Ama *Gölgeni* arkana alırsan, bu defâ o senin *Peşinden* gelir. Bu iş böyledir. Sen *Dünyâ* dan kaçarsan, o *Arkandan* gelir.
Tersine, sen dünyânın *Peşinde* koşarsan, o senden *Kaçar*, yetişemezsin.
********
Allahü teâlâ, evvelâ namazdan sormıyacak ki, önce *Îmân* dan soracak. *Îmân* varsa, *Namaz* da var. Diğer *İbâdetler* de var. Ama *Îmân* yoksa, hiçbir şey yok.
Cennetin anahtarı *Îmân* dır kardeşim. Îmânı olmıyan *Cennete* giremez. Allahü teâlâ, kendi dînine *Hizmeti*, bize nasîb etdi kardeşim elhamdülillah.
*Kitâbı* yazmak *Cihâd*, okumak da *Cihâd*, yaymak da ayrı bir *Cihâd* efendim. Bu büyük hizmet kime nasîb olmuşsa, bilsin ki o, Peygamber aleyhisselâmın *Vârisi* dir.
Çünkü, *El-ulemâü vereset-ül enbiyâ* buyurulmuş. Yâni âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Peki, *Âlim* kim? Çok şey bilen mi? Hayır.
*Âlim*, hakkı bâtıldan ayıran kişidir. Yâni bu *Yanlış*, bu *Doğru* diyebilendir. *İyi* ile *Kötü* yü ayırabilendir âlim.
Efendi hazretlerini, bir gece rüyâda gördüm. Kendilerine; *Efendim, biz bir gazete kurduk, Türkiye Gazetesi. Bundan memnun musunuz, râzı mısınız?* diye sordum.
Efendi hazretleri; *Çok memnunum, çok râzıyım, Allah yardımcınız olsun!* buyurdu. Uyanınca çok sevindim.
Ben yine; *Efendim, bize duâ buyurun*, dedim. Efendi hazretleri; *Ediyorum, ediyorum, duâlarım hep sizinle berâber!* buyurdular.
Elhamdülillah, bu ne büyük *Ni’met* kardeşim. Bütün bu hizmetler, hep Efendi hazretlerinin *Himmeti*, Onun *Yardımı* ve *Bereketi* ile oluyor.
Onu görmeseydik, hiç birşey den haberimiz olmıyacakdı. Bütün bu *Ni’met* lere, Efendi hazretlerinin sâyesinde kavuşduk kardeşim.