Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Abdülhakim Arvasi Efendi hazretleri, zaman zaman; Biz, *Bî-kes* kaldık! derdi. Bunu *Çok* söylerdi. Zaman zaman buyururdu ki: 


*Herkesin var bir kesi. Ben bî-kesin yok kimsesi. Ben bî-kesin sen ol kesi. Ey kimsesizler kimsesi!* 


Şimdi o *Kes*’e ne diyorlar? *Dayı* diyorlar. Bunun *Dayısı* var! diyorlar. Yâni *Arka*’sı var, *Dayanağı* var. 


*Herkesin var bir kesi. Ben bî-kesin yok kimsesi*. Yâni ben kimsesizim. Benim kimsem yok, dayım yok, arkam yok. 


*Ben bî-kesin sen ol kesi, ey kimsesizler kimsesi!* Allahü teâlâya böyle yalvarırdı Mübârek, *Nûr* içinde yatsın. Biz, her *Şey’*i Efendi hazretlerinden işitdik kardeşim. 


Abdülhakim Efendi hazretlerini görmeseydik, hâlimiz *Harâb*’dı. Meselâ ben, *Küfr* içinde yuvarlanıyordum. Çünkü *Öyle* yetişdirdiler bizi. 


Ama Abdülhakim Efendi hazretleri *Elimiz*’den tutdu, *Ayağa* kaldırdı ve bizi *Küfr*’den kurtardı, halâs eyledi, elhamdülillah. 


Yoksa *Nefs*’imize uymuşduk. Nefsimizin *Esîr*’i idik. Efendi hazretlerini görmeden evvel, *Nefs*’imin elinde *Esîr*’dim ben. 


Bizi, *Nefs*’in esâretinden *Halâs* eyledi, kurtardı. Nefs, insanın *Düşman*’ıdır. İnsana evvelâ *Kibr*’i emreder. Yâni kendini beğendirir. *Nefs*’den gelir bu. 


Ben o zaman *Askerî Lise*’de idim, hem de sınıfın *Birinci’*siydim. Çok çalışkandım. Onun için kendimi çok *Beğenir*’dim.


Öyle ki, bir yerlerde *Konuş*’sam da, herkes beni dinleyip *Alkış*’lasa derdim. 


Sonra bir yerde bir *Apartman* görsem, içimdan; *Benim de böyle bir apartmanım olsa!* derdim.


Yine bir yerde *Otomobil* görsem, yine içimden; *Ah, benim de bir otomobilim olsa!* derdim. 


Ama Abdülhakim Efendi hazretlerinin *Sohbet*’inde, bunların hepsi *Eridi,* gitdi hiç kalmadı elhamdülillah. Aynen *Kar* gibi. Kar, dayanabilir mi temmuz *Güneş*’ine? 


Abdülhakim Efendi hazretlerinin bereketiyle, *Nefs*’in elinden, onun *Pençe*’sinden kurtardı beni Allahü teâlâ.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder