*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Bu dünyâda, en çok düşmanı olan kimdir, biliyor musunuz? *(Allahü teâlâ)* dır celle celâlüh. Sonra nedir? *(Kur’ân-ı kerîm)* dir.
*(Kâfir)* ler, Peygamber aleyhisselâmın hiç *(Yalan)* söylemediğini iyi biliyorlardı. Bunu *(İnkâr)* etmiyorlardı. Hattâ Ona, *(Muhammed-ül emîn)* derlerdi.
*(Emîn)*, güvenilir demek. Hiç yalan söylemez demek. Onların asıl düşmanlığı, *(Kur’ân-ı kerîme)* idi, dolayısıyla *(Allahü teâlâ)* ya karşı idi.
● ● ●
Dünyâda en *(Zor)* iş, karar vermekdir. *(Evet)* mi diyecek, yoksa *(Hayır)* mı?
Yanlışa *(Doğru)* derseniz, yanarsınız. Doğruya *(Yanlış)* dediyseniz, yine yanarsınız. Bu, bir *(Evet)* ve *(Hayır)* meselesidir.
Hazret-i Ömer *(Hayır)* deseydi, Ebû Cehil’den daha *(Tehlike)* li olurdu. Ebû Cehil *(Peki)* deseydi, hazret-i Ömerden daha *(Üstün)* olurdu.
Ben Abdülhakim Arvasi Efendi hazretlerinden tek bir *(Şey)* öğrendim kardeşim, o da bana yetdi. Nedir o? *(Hak)* nedir? *(Bâtıl)* nedir?
Hangisi *(Doğru)*, hangisi *(Yanlış)*. Sonra, kim *(Sevilir)*, kim *(Sevilmez)*. Bunu öğrendim, bu da bana yetdi.
● ● ●
Bir mü’min, *(Emr-i mâruf)* yapmanın, yâni islâmiyeti *(Yayma)* nın, insanlara bir dînî *(Kitap)* vermenin kıymetini bir anlasa, bu *(Ateş)* kalbini bir sarsa, onu *(Zincire)* de vursanız, durduramazsınız.
Muhakkak bir *(Şey)* ler yapar. Bu, elinde değildir çünkü. Eshâb-ı kirâm, daha müslümân olur olmaz *(Emr-i mârufa)* başladılar. Hattâ *(Can)* larını, *(Mal)* larını, her *(Şey)* lerini bu yolda *(Fedâ)* etdiler.
Abdülhakim Arvasi Efendi hazretleri buyurdular ki: Bir mü’minin giydiği elbisesi *(Helâl)* olsa, sâdece bir düğmesinin ipliği *(Haram)* olsa, o elbiseyle kıldığı namaz *(Kabûl)* olmaz. Borç ödenir, ama *(Sevap)* alamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder