Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Bu *Büyük*’lerin *Feyz*’i, güneş enerjisi gibi her tarafa *Yayılır* efendim, herkese gelir. Nasıl ki ışık vermek *Güneş*’in elinde değilse, *Feyz*’in gelmesi de o zâtın elinde değildir.


O *Feyz*, güneş ışığı gibi her tarafa yayılır. Ancak bu *Feyz*’i alabilmenin üç *Şart*’ı var. Herkes alamaz. Bu üç şart kimlerde *Varsa*, onlar alır. Nedir o şartlar? 


O büyük *Zât*’ın büyüklüğüne *İnanmak*, onu *Sevmek* ve ona *İtâat* etmek. Herkes, inancı nisbetinde *Feyz* alır. Peki inanmıyorsa, yâni *İnkâr* ediyorsa? O feyz yine gelir. 


Gelir ama, içerde *Zehir*’e dönüşür, zararlı olur. O zâta olan *Kin*’i ve *Nefret*’i artar. Daha da uzaklaşır. Aynen *Tatlı* yemenin, şeker hastasına *Zarar*’lı olduğu gibidir. 


Şimdi bizim bu *Konuşma*’larımızı duymamız için *Hava*’ya ihtiyâç var, değil mi? Neden? Çünkü hava olmazsa, hiçbir *Şey* duyamayız. Hava, *Ses*’i taşıyor. 


Yâni bizim *Sesimiz*’i, kulağa kadar götürecek bir *Taşıyıcı*’ya ihtiyâç var. O da *Hava*’dır işte. Ayrıca *Telefon*, *Televizyon* ve *Radyo* da var. 


Bunlarda da taşıyıcı elektro manyetik *Dalga*’lar vardır. Amerika’da *Adam* televizyona çıkıyor, biz burada onu görüyoruz, dinliyoruz. Nasıl oluyor bu? 


*Görüntü*’yü ve *Ses*’i, bir şeyin nakletmesi lâzım. Onu da, elektro manyetik *Dalga*'lar yapıyor işte. Peki, *Evliyâ*’ların ruhlarından istifâde etmek *Nasıl* oluyor? Bunları taşıyan *Nedir?* 


Bunu da üç *Şey* taşıyor. Nedir bunlar? Bir mübârek zâtın, mübârek olduğuna, büyük olduğuna *İnanmak*, onu *Sevmek* ve ona *İtâat* etmek. Bu üçü varsa, ismini söylemek kâfîdir, ânında *Feyz* gelir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder