Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Ne güzel *Günler*’di o günler. Buradan, yâni *Sarıyer*’den, her gün Efendi hazretleri ile, o vakitler oturduğumuz *Yer*’lere bakıyorum, o güzel *Gün*’leri hâtırlıyorum. 


O *Büyük*’lerin basdığı topraklara *Bakmak* bile, o Büyüklerden *İstifâde* etmeğe, *Feyz* almağa sebep olur kardeşim. Efendi hazretlerinin rûhâniyeti orada vardır. 


*Velîler*’in bulunduğu yerlerde, kıyâmete kadar *Rûhları*’nın irtibâtı vardır. Efendi hazretleri vefât edeli şimdi *Elli Sene*’yi geçdi. Altmış sene evvel, orada oturuyorlardı. 


*Basdığı* yerlerde, hattâ *Bakdığı* yerlerde, gözlerinin *Nûr*’u vardır şimdi onların. Kim *Severek* bakarsa, oradan *Feyz* alır efendim. 


Onların basdığı yerde *Feyz* vardır. *Söz*’lerinden olduğu gibi, *Hareket*’lerinden de *İstifâde* edilir o Büyüklerin. 


Efendi hazretleri, o zaman, yâni *Elli Sene* önce, *Sütlüce*’de, deniz kenarında otururken, görmüşlerdir bizim şu anda *Burada* oturacağımızı. 


Nasıl olur bu? Çünkü *Ruh*’lar için zaman yok ki. Rûh, *Zaman*’sızdır. Zaman, bu dünyâda var. Rûh âleminde zaman *Yok*’dur. 


Meselâ Peygamber Efendimiz, *Mîrac* gecesinde  hazret-i *Osmân*’ın koşa koşa *Cennet*’e girdiğini gördü. Hâlbuki hazret-i Osmân kaç *Bin* sene sonra Cennete gidecek. 


Ama Efendimiz, *Mîrâc*’da gördü Onun *Cennet*’e girdiğini. Onlar için zaman yok. Onun için efendim onlar, tâ o *Zaman*’dan, buraları görmüşlerdir. 


Eskiden dedelerimiz, her gün birkaç sâat *Mektûbât* okurlarmış. Büyüklerin *Sohbet*’i kalbi temizler. Eğer *Büyük*’lerin sohbeti ele geçmezse, o vakit *Rûh*’larından istifâde edilmeye çalışılır. 


Peki ne yapılır? Rûhlarından istifâde etmek için *Râbıta* yapılır. Ama râbıta *Zor*’dur, herkes yapamaz. Râbıta yapmayı beceremiyorsa, o zâtın *Kitap*’larını okur. 


Bu yolla, o *Zât*’ın rûhundan *İstifâde* eder. Yâni rûhâniyetinden *Feyz* alır. Feyz, *Nûr* demekdir. Böylece kalbi nurlanır, temizlenir ve parlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder