*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Efendimiz aleyhisselâm vefât edince, ortalık karışdı. Ensâr ve muhâcirîn; *İki tarafdan da birer halîfe seçilsin!* dediler.
Hazret-i Ömer kılıcı çekip; *Ebû Bekr halîfedir, bî’at etmiyeni keserim!* dedi. Bu konu âcil olduğu için hemen *Seçim* işi yapıldı.
Eğer gecikdirilseydi, iki *Halîfe* olacak ve Eshâb-ı kirâm *İki*’ye bölünecekdi.
Halîfe seçimi sırasında, *Hazret-i Alî* radıyallahü anh *Defin* işi ile meşgûl oluyordu. Onun için önceden *Kendi*’sini çağırmadılar.
Ama işi bitince, O da gelip hazret-i Ebû Bekre *Bî’at* etdi. Hazret-i Alî’nin *Üzüntü*’sü, halîfe olmak için değil, önceden çağırılmadığı içindi.
Ama çağırılmayışının da *Sebeb*’i vardı. Çünkü o vakit, *Ehl-i beyt*’in yanındaydı. Onları *Tesellî* ediyordu.
● ● ●
Biz hepimiz çok *Şanslı*'yız kardeşim. Çok *Bahtiyâr*’ız. Niçin? Çünkü *Sâhip*’siz değiliz. Bir sâhibimiz var.
*Yâsin-i şerîf*’de geçiyor bu. Meâlen; *Onunla, biz onları tutduk!* buyuruyor.
Yâni Allahü teâlâ, *Has* kullarının, *Sevgili* kullarının boynuna, mânevî bir *Tasma* atar. Yâni ona *Sâhip* çıkar. Kendine bağlar.
Bu *Bağ* varken, o kimse *Râhat*’dır, *Mutlu*’dur, *Huzûr*’ludur. Bu, onun için bir *Seâdet*’dir. Çünkü içi *Râhat*’dır.
Ama *Nefs*, devâmlı sûretle o *Tasma*’yı çıkarmasını ister. *Bir an evvel at şunu!* der. Devâmlı bunu söyler. Niçin?
Çünkü o *Bağ* varken yanaşamıyor ona. *Vesvese* veremiyor. *Zarar* yapamıyor, *Yol*’dan çıkaramıyor. Çünkü o, *Rabbi*’ne bağlı. O bağı çıkarırsa, hemen gidip *Musallat* olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder