Feyz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Feyz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Bizim *Sedat*, Abdülhakim Arvasi Efendi hazretlerinin elini çok öpmüşdür. Efendi hazretlerinin elini öpenlerin elinde, *Bin* sene gitmiyen bir *Feyz* vardır. 


Hattâ o büyükler, ellerini bir *Taş’a* böyle koysalar, bin sene, o taşdan *Feyz* gitmez. Meselâ ben, *Ay’a* bakarım. Ama niye bakarım? 


Resûlullah Efendimiz aleyhisselâm bakdı diye bakarım. Ay, o mübârek *Nazar’a* kavuşdu, o *Feyz’i* aldı, bin sene geçse de, ondan o feyz gitmez. 


İşte *Ay*’a, bu niyetle bakan da *Feyz* alır. Bin sene geçse de feyz alır. Çünkü, Ona zerre kadar benzerlik, bütün dünyâ ni’metlerinden, bütün âhiret zevklerinden daha büyükdür. 


Efendi hazretleri, şaka için lâf söylemezdi. Bir gün Efendi hazretlerine sordular. *Efendim, tekkeler kapandı, artık evliyâ yetişmez mi?* dediler. 


Efendi hazretleri, böyle soranlara; Bu gün, Ehl-i sünnet îtikâdında olan, haramlardan sakınan, farzları yapan bir mü’min, bu asrın *Evliyâsı*’dır. Allahın *Dostu*’dur ve kıyâmete kadar da böyledir, buyurdular.


Efendi hazretleri, bir gün bana buyurdular ki: *Hilmi, ben çok hastalandığım zaman, Mektûbâtı göğsüme koyuyorum, öyle yatıyorum ve şifâ buluyorum*. 


Bir gün de; *İmâm-ı Rabbânî hazretleri gibi bir zât, ne gelmişdir, ne de bundan sonra gelir. Ben Onun âşıkıyım*, buyurdular. 


Dünyâdaki derd-ü belâlar hep *Ni’met*’dir kardeşim. Öyle yazıyor Mektûbât’da. Kıyâmetde, karşılığında sevap verilecek. Ama derd-ü belâya sevap verilmez, derd-ü belâya *Sabredince* sevap verilir.


Sabredene verilir. *Yâ Rabbî! Senden geldi bu bana, şükürler olsun*, diyene, kıyâmetde mükâfât var. 

Derd-ü belâ ne kadar çok olursa, kıyâmetdeki sevap da o kadar çok oluyor. 


Onun için, dünyâda derd-ü belâ gelmiyenler, o derd-ü belâ gelenlere imrenecekler. *Keşke dünyâda iken bana da derd-ü belâ gelseydi de, ben de bu dereceye kavuşsaydım*, diyecekler. 


Peygamber Efendimiz haber veriyor bunları efendim, *Hadîs-i şerîf* bunlar. Kim bilir bunları? Bizim Seâdet-i Ebediyye’miz ve sekiz tâne kitâbımız, Allahü teâlânın sevdiği kullarının yazılarıdır.

FEYZ

 Buyruldu ki;

“Bir kimse, Mektûbât-ı şerîf ve Berekâtı okuyunca, ister anlasın ister anlamasın, İmâm-ı Rabbânî (kaddesallahu teâlâ sirrehu) hazretlerinden feyz alır."

Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Bu *Büyük*’lerin *Feyz*’i, güneş enerjisi gibi her tarafa *Yayılır* efendim, herkese gelir. Nasıl ki ışık vermek *Güneş*’in elinde değilse, *Feyz*’in gelmesi de o zâtın elinde değildir.


O *Feyz*, güneş ışığı gibi her tarafa yayılır. Ancak bu *Feyz*’i alabilmenin üç *Şart*’ı var. Herkes alamaz. Bu üç şart kimlerde *Varsa*, onlar alır. Nedir o şartlar? 


O büyük *Zât*’ın büyüklüğüne *İnanmak*, onu *Sevmek* ve ona *İtâat* etmek. Herkes, inancı nisbetinde *Feyz* alır. Peki inanmıyorsa, yâni *İnkâr* ediyorsa? O feyz yine gelir. 


Gelir ama, içerde *Zehir*’e dönüşür, zararlı olur. O zâta olan *Kin*’i ve *Nefret*’i artar. Daha da uzaklaşır. Aynen *Tatlı* yemenin, şeker hastasına *Zarar*’lı olduğu gibidir. 


Şimdi bizim bu *Konuşma*’larımızı duymamız için *Hava*’ya ihtiyâç var, değil mi? Neden? Çünkü hava olmazsa, hiçbir *Şey* duyamayız. Hava, *Ses*’i taşıyor. 


Yâni bizim *Sesimiz*’i, kulağa kadar götürecek bir *Taşıyıcı*’ya ihtiyâç var. O da *Hava*’dır işte. Ayrıca *Telefon*, *Televizyon* ve *Radyo* da var. 


Bunlarda da taşıyıcı elektro manyetik *Dalga*’lar vardır. Amerika’da *Adam* televizyona çıkıyor, biz burada onu görüyoruz, dinliyoruz. Nasıl oluyor bu? 


*Görüntü*’yü ve *Ses*’i, bir şeyin nakletmesi lâzım. Onu da, elektro manyetik *Dalga*'lar yapıyor işte. Peki, *Evliyâ*’ların ruhlarından istifâde etmek *Nasıl* oluyor? Bunları taşıyan *Nedir?* 


Bunu da üç *Şey* taşıyor. Nedir bunlar? Bir mübârek zâtın, mübârek olduğuna, büyük olduğuna *İnanmak*, onu *Sevmek* ve ona *İtâat* etmek. Bu üçü varsa, ismini söylemek kâfîdir, ânında *Feyz* gelir.