*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
*Enver âbi*, yanına her gelene güleryüz gösteriyor, tatlı tatlı konuşup, iyi davranıyor. Onların yanında gülüyor, müdârâ yapıyor. Biz de râhat ediyoruz.
Dün, bir genç çocukla karşılaşdım eczânede. Bizim eczânede daha önce staj görmüşdü. *Efendim ben müslümânım*, dedi.
Ben de ona; Ee peki, sen namaz kılıyor musun? dedim. *Yok efendim kılmıyorum*, dedi.
Şunu yapıyor musun? dedim. *Yok yapmıyorum*, dedi. Bunu yapıyor musun? dedim, *Yok yapmıyorum*, dedi.
En sonunda çocuk; *Müslümânlık kalbde olur efendim. Sen ne yaparsan yap, asıl iş kalbdedir, sen kalbe bak!* dedi.
Sen bunu nerde okudun? dedim. *Türkçe Kur’ânda okudum*, dedi. Şimdi türkçe Kur’ân satılıyormuş her yerde, bu türkçe Kur’ânda böyle yazıyormuş.
Müslümânlık kalbde olur, senin kalbin temiz olsun da, ne olursan ol, ne yaparsan yap. Allah affeder, iş kalbdedir. Allah kalbe bakar. Böyle yazıyormuş o Türkçe Kur’ânda.
Çok üzüldüm kardeşim. O çocuğa dedim ki:
*Sen deli misin yâhu. İslâm’ın şartları var, Allahü teâlânın emirleri var. Onun emirlerinden bir tânesinde şübhe eden, beğenmiyen kâfir olur. Kalbi ne olursa olsun*, dedim.
O Kur’ân tercümesi elimize geçseydi de baksaydık, kim bilir daha neler neler yazıyordur. Hiç öyle şey olur mu kardeşim? İslâmın şartları var. Allahü teâlânın emirleri var, yasakları var.
İslâmiyyet, yalnız *Îmân* değil ki. Allahü teâlânın bütün emirlerinden bir tânesini beğenmiyen *Kâfir* olur. Allahü teâlâ bize, sevdiklerinin kitaplarını okumak nasîb etmiş elhamdülillah.
Bu din, bugüne kadar nakledilerek gelmişdir. İnsanların en kötüsü, Kur’ân-ı kerîmi ve hadîs-i şerîfleri, kendi anladığına göre anlatandır. Onlar için, Efendimiz ne buyuruyor?
*Kim, Kur’ân-ı kerîme, yâni Allahü teâlânın dînine, kendi aklına göre, kendi fikrine göre, kendi düşüncesine göre mânâ vermeye kalkarsa, kâfir olur*, buyuruyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder