*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Bu gün *Hak* gizlenmiş, *Bâtıl* ise hak şekline bürünmüş, hak gibi görünüyor. Mektûbât’da var bu. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
*Peri yanaklarını saklamış, şeytan naz ediyor. Şaşırdım kaldım, hayretden aklım gidiyor.
*Şeytan*, yâni bâtıl, peri şekline girmiş, melek şekline girmiş, herkese sevimli, nûrlu, güzel gözüküyor. *Melek*, yâni hak ise, saklanmış, gizlenmiş, görünmüyor.
Şeytan, *Peri* şekline girmiş, her tarafda cilve yapıyor, süslü püslü dolaşıyor, kendini gösteriyor. Şaşırdım kaldım hayretden aklım gidiyor. Böyle diyor İmâm-ı Rabbânî hazretleri.
Abdülhakîm Arvasi Efendi Hazretleri, bir gün cebinden kâğıt kalem çıkardı. Üzerine birşeyler yazdı, yazdı, yazdı, sonra bana uzatıp; *Al, bunları oku!* dedi.
Bir de bakdım ki: na-sa-ra yen-su-ru nas-ran nâ-sı-run men-sû-run diye yazmış mübârek. Devâmı var, hem de sayfalarca. *Bunları ezberle!* buyurdu. Tabii başüstüne efendim, dedim.
Bir ay içinde ezberledim. Bir gün bana; *Yazdıklarımı okudun mu?* buyurdular. Evet efendim, dedim. *Oku bakalım!* dediler. Ezberden okudum. Çok hoşuna gitdi mübâreğin.
Gene bir kâğıt çıkardı, birşeyler daha yazıp; *Al, bunları da ezberle!* buyurdu. Birkaç kerrede, bu fiil çekimlerini bitirdik. Efendi, bana; *Bunlar, Kur’ân-ı kerîmin anahtarıdır*, dedi.
Arabîyi iyi bilen, Kur’ân-ı kerîmi ve arabî kitapları anlar efendim. Arabî lisânı, diğer lisânlardan daha efdâldir. Çünkü arabî lisânı, *Lisân-ı Cennet*’dir. Yâni Cennet lisânıdır.
Bu dînin aslı; Bu *İyi*, bu da *Kötü*, diyebilmekdir. Yâni hakkı bâtıl’dan ayırmakdır. Ama sırf bilmek insanı kurtarmaz. *İcraat* da lâzım. Çünkü *İyi*’yi bilen, ona tâbi olacak.
*Kötü*’yü bilen de, kötülükden sakınacak ki, fâidesini görsün. Mektûbât’da İmâm-ı Rabbânî hazretleri kuddise sirruh buyuruyor ki: *İlim, edinmek içindir*.
Yâni *İlâç*, içmek içindir. *Su*, içip kanmak içindir. Her şeyin sebebine yapışacağız. *Şifâ* istiyorsak, ilâcını içeceğiz kardeşim.