*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Kardeşim, bu *Kitap*’ları satarken, bu *Hizmet*’leri yaparken, çok *Sıkıntı* çekdiniz, çok *Çile* çekdiniz. Belki *Hakâret*’e de uğradınız. Evinizden, yurdunuzdan ayrı kaldınız.
Ama unutmayın ki, sizin çekdiğiniz bu *Sıkıntı*’lar, Eshâb-ı kirâmın çekdiği sıkıntıların yanında, *Deryâ*’da bir *Damla* bile etmez. Onlar, İslâmın yayılması için *Canları*’nı verdiler ve bizler, onların sâyesinde şimdi müslümânız.
*Namaz kılma*’nın dışında, hiç birşey insana *Îtibâr* sağlamaz kardeşim. Namaz kılan, dâimâ *Îtibâr*’lıdır. Namaz, *Îtibâr*’dır, namaz *İzzet*’dir, *Şeref*’dir. Namâzını kılan, aslâ *Zillet*’e düşmez.
Acınacak bir *Hâl*’e girmez, Dârülacezeye, Bakırköye düşmez. *Namaz İzzet*’dir. Hadîs-i şerîf bu. Namazını kılan, Allah katında da, kullar arasında da *Îtibâr*’lıdır.
Bu *Büyük*’leri tanıdıkdan sonra, bu *Yol*’u öğrendikden sonra, kim bu *Ni’met*’in şükrünü edâ etmezse, meselâ o büyüklere dil uzatırsa, yâni onları *Üzer*’se, *İncitir*’se, Allahü teâlâ, o kişiye iki *Belâ* verir efendim.
Bir tânesi, *Kör* olur, gözleri gider. İkincisi, *Beyn*’i sulanır, *Bunak* olur. Bu büyüklere dil uzatmak böyle tehlikelidir efendim.
*Feyz-i ilâhî*’ye kavuşmak için, iki *Yol* vardır. Ya o *Büyük*’lerin kalbine girersin, yâhut da sen o *Büyük*’leri kendi kalbine koyarsın. Bu ikincisi *Zor*’dur, birincisi daha *Kolay*’dır.
İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyorlar ki: *Bid’atler yüzünden ortalık karardı. Sünnetler, sağda solda uçuşan tek tük ateş böcekleri gibi oldu*. Öyle buyuruyor Mübârek.
Şimdi ise *Bid’at* değil, *Küfr* karanlığı var efendim. O zaman, Bid’at *Karanlığı* vardı. Şimdi Küfür *Kranlığı* sardı her tarafı. Bu yol, islâmiyeti anlatmak yoludur.