*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Gökyüzünde bir yer yokdur ki, *İblîs* oraya secde etmemiş olsun. Yedi kat göklerde, secde etmediği bir karış yer yok. İkiyüzbin sene böyle ibâdet etdi ve meleklere *Hocalık* yapdı.
Melekler, ona sorarlardı. *Dîni*, o kadar çok biliyordu. Yâni hem *İlmi* vardı, hem de *Ameli*. Ama *ihlâsı* yokdu. İhlâs olmayınca, o ilim ve o amel, onda *Gurûr* ve *Kibir* meydana getirdi.
Böylece Allahü teâlânın; *Âdeme karşı secde edin!* emrine îtirâz etdi.
Dedi ki: *Niçin secde edecekmişim? Ben ondan kıymetliyim, ben ondan makbûlüm. O, nihâyet bir çamur*, dedi.
İşte bu *Kıyâs*, bu kendini beğenmek, bu *Kibir* sebebiyle Allahın emrini beğenmedi, karşı geldi ve ebedî *Cehennemlik* oldu.
Allah celle celâlüh, eğer bir kulunu *severse*, pek çok kulunu, onun için *Fedâ* eder, hattâ *Yakar* efendim. Pek çok kulunu, o sevdiği kul için *Telef* eder.
Nasıl mı? Meselâ o sevdiği kula *İftirâ* ederler, hakkında *dedikodu* yaparlar, daha *Kötü şeyler* yaparlar. O sevdiği zât, *Sabr*’eder, ama öbürleri de *Helâk* olurlar.
Çünkü bir mü'mini kırmak, mü’mini incitmek, gücendirmek, *Kâbe’yi* yıkmakdan daha büyük *Günah*’dır. Onu yapanlar helâk olur, ama o mü’minin lehine olur.
Onun için kardeşim, ne biz yanalım, ne de bizim yüzümüzden bir başkası yansın, tehlikeli çünkü. Peygamber Efendimiz aleyhisselâm; *Susan kurtuldu*, buyuruyor. Hadîs-i şerîf bu.
Peygamberimiz çıkdı, islâmiyeti *Teblîğ* etdi. Ama kendi yakın akrabâları dâhil inanmadılar, hakâret etdiler, düşmanlık yapdılar.
Ama Cehenneme gitdiler. Ne oldu? Onun uğruna, pek çok insanları helâk etdi cenâb-ı Hak.
Kimileri *Hâbil* gibi *Peki!* der, hizmet eder. Kimi de *Kâbil* gibi *Hayır!* der, îtirâz eder ve helâk olur. Velhâsıl herkes hür irâdesiyle iş yapar ve karşılığını da görür efendim.