Vaktiyle Derviş Bey diye biri, Müküs kaymakamıydı... Bir gün bir suç işledi... Erzincan Müşiri de onu vazifeden aldı ve hapsedilmesi için emir çıkarttı.
Derviş Bey çaresizdi...
Seyyid Fehim hazretlerine gidip “Efendim, vazifeden alındım ve hapsedileceğim... Erzincan Müşirine bir mektup yazsanız da beni affetse” diye arz etti.
Seyyid Fehim de;
“Pîrimiz Seyyid Taha hayattadır. Ona arz et, o hâlleder” dedi.
Derviş Bey Nehri'ye koştu.
Ve arz etti bunu o büyüğe.
Seyyid Taha “Üzülme… İnşallah işin hâllolur” buyurdu ve müşire bir mektup yazıp verdi Derviş Bey’e.
Derviş Bey mektubu aldı.
Ve acele Erzincan’a vardı.
Vakit gece yarısıydı... "Şimdi bir otele ineyim, mektubu yarın arz ederim" dedi.
Bir otele yaklaşırken iki memurun beklediğini gördü kapı önünde... Meğer her otelin önünde iki memur bekliyormuş kendisini.
Sordu memurlar:
“Derviş Bey siz misiniz?”
“Evet, benim.”
“Buyurun, müşir bey sizi bekliyor” dediler.
Müşir, Derviş Bey’in boynuna sarılıp; “Seyyid Taha, sekiz gecedir rüyama giriyor ve ‘Sana, çok sevdiğim birini gönderiyorum... İşini hâllet’ diye emrediyor” dedi.
Ve mektubu aldı.
Açıp okudu... Saygıyla öpüp sürdü yüzüne gözüne… Derviş Bey'i affedip gönderdi eski vazifesine...