*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
İçimizde en günâhkâr olan kim, biliyor musunuz? *Benim, Been!* En günahkâr benim. Niçin? En yaşlınız benim de onun için.
Çünkü insanın, Allahü teâlâyı unutarak, gafletle aldığı, verdiği her nefes, *Günâh* yazılır kardeşim. Hepimiz gaflet içindeyiz.
Gafletle alınan ve verilen nefesler, hep *Günâh* yazılır. İçinizde, en fazla nefes alıp veren benim, öyleyse içinizde en *Günahkâr* olan da benim.
*******
Büyüklerden feyz alabilmek için bir yol var efendim. Nedir o? Kendini acındırmak.
*Feyz* almak istiyorsan, kendini büyüklere acındıracaksın. Niçin? Çünkü onlar, acırlarsa verirler. Acıdıklarına lütfederler, ihsânda bulunurlar.
Acımadıklarına vermezler. Onların acıyarak bir şefkatli nazarı, kalbleri temizler. Her şeyin bir yolu vardır ya, büyüklerden *Feyz* almanın yolu da budur işte.
Bu gün, atom bombasının yapmadığını, *Güler yüz* ve *Tatlı dil* hâllediyor efendim. Yâni herkesle iyi olmak, iyi geçinmek. Buna diplomasi diyorlar. Bu haslet kimde varsa, o başarılı olur.
Onun için Enver âbi hep başarılı oluyor. Çünkü o, güler yüzlü, tatlı sözlüdür. Zâten bu, mü’min olmanın alâmetidir. *Mü’min*, güleryüzlü olur, tatlı dilli olur. *Münâfık* ise, somurtkan ve asık suratlı olur.
*******
İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Allahü teâlânın, bir kuluna vereceği en büyük ni’met, sevdiği bir *Dost*’unu ona tanıtmasıdır. Aynen Eshâb-ı kirâma Peygamber Efendimizi tanıtdığı gibi.
Onun için bu gün, o büyükleri tanıyanlar, Peygamberimizin zamânında dünyâya gelselerdi, hepsi *Eshâb-ı kirâm* olurlardı. Ve bu gün, o büyükleri inkâr edenler, o zaman dünyâya gelselerdi, *Ebû Cehil*’den beter olurlardı.
Efendi hazretlerini görmeseydik, Onu tanımasaydık, ne biz olurduk, ne de bu hizmetler olurdu. Çünkü cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı kerîmde öyle diyor.
Yâni, *Ey habîbim, eğer bu din gelmeseydi, siz evvelce olduğu gibi, kabîleler arasında kavga ederdiniz, birbirinizi öldürürdünüz*, buyuruyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder