Allahü teâlâ kerîmdir, ufak bir sebeple kerîmin keremi coşar. En büyük sebep, Ona yalvarmakdır. Müslimânlara eziyyet edilerek yapılan işten alınan paradan hayır görülmez, bu şekilde yapılan binâdan da hayır görülmez.
🌷Osmanlı zamanında, evde tâmirat yapılacağı zemân komşudan izin istenirdi.
💞-Dört halîfenin medhedildiği yere kimse zarar veremez.
💞-Silsile-i aliyyeyi okuyan, muhakkak feyz alır onlardan. Kalbten kalbe yol vardır. “Minel kalbi ilel kalbi sebila.” Peygamber efendimizin mübarek kalbinden seyyid Abdülhakîm efendi hazretlerinin mübarek kalbine kadar feyz yolu vardır. Bu feyzler, bu nurlar, bu yoldan bize kadar geliyor. Biz de onları seversek, sevdiğimiz kadar bize de gelir.
💞-Silsile-i aliyyeyi bir insan severek okursa, kalbinin kapıları açılır.
💞-Büyüklerden feyz alınca kalb temizlenir. Kalbin temizlenmesi de dünya sevgisinden kurtulmakla olur. Önce haramlardan, sonra mekruhlardan, sonra mübahlardan da temizlenir. Bu ise vilayetin başlangıcıdır. Allahü teâlâ böyle verdiklerini geri almaz. Böyle bir büyüğün bir kişiyi kabûl etmesi, Allahü teâlânın da kabûl etmesinin alâmetidir.
💞-Se’âdetlerin başı, bir büyük tanımaktır. Allahü teâlânın sevdiği kullarını sevince, onlardan feyz alınır, istifade edilir. Onlardan feyz alındığının alâmeti, dünyayı sevmemektir.
💙Gök her yerde mavidir. Siz nereye giderseniz gidin, sevgi, muhabbet dairesinden çıkmadıktan sonra hep aynı yerdeyiz. Dolayısıyla, aşkta, sevgide, güvende, inançta mesafe yoktur.
🧿Allahü teâlâ kullarına çok büyük ni’metler vermiştir. Göz vermiş, kulak vermiş, sıhhat vermiş; hattâ îmân vermiştir. Allahü teâlâ bu kadar ni’meti niçin vermiştir? Beni tanıyın diye, o kadar.
💧Harâm işleyip, ibâdet yapmayıp, kalbim temiz diyenler, Allah’ı tanıyoruz, seviyoruz diyenler, Allahü teâlâyı tanımıyorlar. Onlar, kendi nefslerinin meydana getirdiği ilahı tanıyorlar. Hele hele onların duâlarının kabûl olması, iki bakımdan çok kötüdür.
💧Birincisi, şeker hastasının baklava yemesi gibi zehirlenirler. 💧İkincisi, duâm kabûl oluyor diye de dinlerini öğrenmezler. Onun için, iki bakımdan felâkettir, istidractır.
💙Allahü teâlâyı tanımak demek, Ona itâat etmek demektir, Ona îmân etmek demektir. Allahü teâlânın harâmlarına, yasaklarına dikkat etmek demektir. Eğer insan tanıdığı, sevdiği bir insana itâat etmezse, buna tanımak denir mi? Buna sevgi denir mi? Dolayısıyla, tanımaktan kasıt ve maksat, onu sevmektir. Sevmekten maksat da itâat etmektir. İtaat etmekten maksat da, harâmlardan sakınmak, farzları yapmak demektir.
💞İnsanların en kıymetlisi, en fazîletlisi, ilim öğrenen ve öğrendiğini öğretendir Öğrendiğini söyleyecek.Yoksa kendisi bir şey ilâve etmeyecek. Bu din, bugüne kadar nakl edilerek gelmiştir.
🔥İnsanların en kötüsü de, Kur’ân-ı kerîmi ve hadîs-i şerîfleri kendi anladığına göre anlatandır. Onlar için, Cenâb-ı Peygamber “aleyhissalâtü vesselâm” buyuruyor ki: “Kim Kur’ân-ı kerîme, yâni Allahü teâlânın dînine kendi aklına, kendi fikrine göre, kendi düşüncesine göre mânâ vermeye kalkarsa, kâfir olur”.
💧Bir kişi o kadar zengin olsa ki, bütün dünyânın her şeyi onun olsa, malının hepsini sadaka olarak dağıtsa, aldığı sevap, unutulmuş bir sünneti meydana çıkarmanın sevabına yetişemez. Hele farz sevâbıyla hiç kıyaslanamaz. İşte bizim kitablarımızın yayılmasıyla farzlar yayılıyor kardeşim.
💞Allahü teâlâ bize verdiği ni’metler karşısında, bizden ne istiyor? Allahü teâlâ, yarattığı mahlûkların içerisinde yalnız insana ma’rifeti verdi. Yâni Allahü teâlâyı tanımak başka, görmek başkadır. Peygamber efendimizi “sallallahü aleyhi ve sellem” herkes görüyordu; ama tanımadılar. Tanımak zordur. Tanıyanlar, Eshâb-ı kirâm oldu. Allahü teâlâ tanınmak istiyor. Bir hadîs-i kudsîde, “Ben tanınmayı sevdim” buyuruyor. Tanımamız lâzım. İkincisi, Onun ihsân ettiği ni’metlere karşılık olarak teşekkür istiyor. Allahü teâlâya teşekkür, namazdır. Çünki zekât, malın varsa, hac şartlar varsa, oruç keza öyle. Ama namazda hiçbir engel yok. Teyemmüm ederek kılar, îmâ ile kılar, yatarak kılar, hastayken kılar, ya’nî hiçbir engel olmadığı için Allahü teâlâ teşekkürü namazla başlatmıştır. Namaz kılmayanın hiçbir teşekkürü Allahü teâlâ tarafından kabûl edilmez. Îmânın bayrağı, alâmeti namazdır.
💧Başarının en büyük engeli, insanın kendi nefsidir. Bir arkadaşımız sordu: “Avrupalılar, Amerikalılar küfür içindeler. Bunlara, nefsleri engel olmuyor mu ki çok başarılılar?” dedi. Siz, başarıdan neyi kastediyorsunuz? Allahüteâlânın, sivrisineğin kanadı kadar önem vermediği bu dünyâda yapılan işlere, başarı mı diyorsunuz? Başarı, öldükten sonra işe yarayandır. Bu görünenlerin hepsi hayâldir, rüyâdır. Öldükten sonra hiçbir işe yaramayacaktır.
🔥Şöhret âfettir. Eğer bir kimse, dünyâ menfaati elde etmek için şöhret olmuşsa, bu, onun için âfet ve felâkettir. Dünyâ menfaati olmadan Allah onu şöhret yapmışsa, Allah onu âfet ve felâketten korur.
Büyüklerin hayâtında veya mematında saygısızca davrananlar, edebe riâyet etmeyenler, Allahü teâlâya karşı harp îlan etmiş sayılırlar. Çünki Allahü teâlâ buyuruyor ki: “Benim evliyâ kuluma karşı edebe riâyet etmeyenler, bana harp îlan etmiş gibi olur”. Bu, bir hadîs-i kudsî’dir. Binâenaleyh kurtulmaları mümkün değildir.
💞Bir Allah dostunun, bir evliyânın “ben seni sevdim” demesine kavuşabilmek için, eskiden tekkelerde otuz sene, kırk sene çile çekerlermiş. Uğraşırlarmış ki, hocasının şu sözüne kavuşmak için, ya’nî “ben seni sevdim” sözüne kavuşmak için. Eğer bir mürşid-i kâmil, “ben seni sevdim” derse, bu, Peygamber Efendimiz’in sevdiğinin alâmetidir. Çünki onlar vâristir. Peygamberimiz severse, Allahü teâlâ da sever.
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹
🌷Osmanlı zamanında, evde tâmirat yapılacağı zemân komşudan izin istenirdi.
💞-Dört halîfenin medhedildiği yere kimse zarar veremez.
💞-Silsile-i aliyyeyi okuyan, muhakkak feyz alır onlardan. Kalbten kalbe yol vardır. “Minel kalbi ilel kalbi sebila.” Peygamber efendimizin mübarek kalbinden seyyid Abdülhakîm efendi hazretlerinin mübarek kalbine kadar feyz yolu vardır. Bu feyzler, bu nurlar, bu yoldan bize kadar geliyor. Biz de onları seversek, sevdiğimiz kadar bize de gelir.
💞-Silsile-i aliyyeyi bir insan severek okursa, kalbinin kapıları açılır.
💞-Büyüklerden feyz alınca kalb temizlenir. Kalbin temizlenmesi de dünya sevgisinden kurtulmakla olur. Önce haramlardan, sonra mekruhlardan, sonra mübahlardan da temizlenir. Bu ise vilayetin başlangıcıdır. Allahü teâlâ böyle verdiklerini geri almaz. Böyle bir büyüğün bir kişiyi kabûl etmesi, Allahü teâlânın da kabûl etmesinin alâmetidir.
💞-Se’âdetlerin başı, bir büyük tanımaktır. Allahü teâlânın sevdiği kullarını sevince, onlardan feyz alınır, istifade edilir. Onlardan feyz alındığının alâmeti, dünyayı sevmemektir.
💙Gök her yerde mavidir. Siz nereye giderseniz gidin, sevgi, muhabbet dairesinden çıkmadıktan sonra hep aynı yerdeyiz. Dolayısıyla, aşkta, sevgide, güvende, inançta mesafe yoktur.
🧿Allahü teâlâ kullarına çok büyük ni’metler vermiştir. Göz vermiş, kulak vermiş, sıhhat vermiş; hattâ îmân vermiştir. Allahü teâlâ bu kadar ni’meti niçin vermiştir? Beni tanıyın diye, o kadar.
💧Harâm işleyip, ibâdet yapmayıp, kalbim temiz diyenler, Allah’ı tanıyoruz, seviyoruz diyenler, Allahü teâlâyı tanımıyorlar. Onlar, kendi nefslerinin meydana getirdiği ilahı tanıyorlar. Hele hele onların duâlarının kabûl olması, iki bakımdan çok kötüdür.
💧Birincisi, şeker hastasının baklava yemesi gibi zehirlenirler. 💧İkincisi, duâm kabûl oluyor diye de dinlerini öğrenmezler. Onun için, iki bakımdan felâkettir, istidractır.
💙Allahü teâlâyı tanımak demek, Ona itâat etmek demektir, Ona îmân etmek demektir. Allahü teâlânın harâmlarına, yasaklarına dikkat etmek demektir. Eğer insan tanıdığı, sevdiği bir insana itâat etmezse, buna tanımak denir mi? Buna sevgi denir mi? Dolayısıyla, tanımaktan kasıt ve maksat, onu sevmektir. Sevmekten maksat da itâat etmektir. İtaat etmekten maksat da, harâmlardan sakınmak, farzları yapmak demektir.
💞İnsanların en kıymetlisi, en fazîletlisi, ilim öğrenen ve öğrendiğini öğretendir Öğrendiğini söyleyecek.Yoksa kendisi bir şey ilâve etmeyecek. Bu din, bugüne kadar nakl edilerek gelmiştir.
🔥İnsanların en kötüsü de, Kur’ân-ı kerîmi ve hadîs-i şerîfleri kendi anladığına göre anlatandır. Onlar için, Cenâb-ı Peygamber “aleyhissalâtü vesselâm” buyuruyor ki: “Kim Kur’ân-ı kerîme, yâni Allahü teâlânın dînine kendi aklına, kendi fikrine göre, kendi düşüncesine göre mânâ vermeye kalkarsa, kâfir olur”.
💧Bir kişi o kadar zengin olsa ki, bütün dünyânın her şeyi onun olsa, malının hepsini sadaka olarak dağıtsa, aldığı sevap, unutulmuş bir sünneti meydana çıkarmanın sevabına yetişemez. Hele farz sevâbıyla hiç kıyaslanamaz. İşte bizim kitablarımızın yayılmasıyla farzlar yayılıyor kardeşim.
💞Allahü teâlâ bize verdiği ni’metler karşısında, bizden ne istiyor? Allahü teâlâ, yarattığı mahlûkların içerisinde yalnız insana ma’rifeti verdi. Yâni Allahü teâlâyı tanımak başka, görmek başkadır. Peygamber efendimizi “sallallahü aleyhi ve sellem” herkes görüyordu; ama tanımadılar. Tanımak zordur. Tanıyanlar, Eshâb-ı kirâm oldu. Allahü teâlâ tanınmak istiyor. Bir hadîs-i kudsîde, “Ben tanınmayı sevdim” buyuruyor. Tanımamız lâzım. İkincisi, Onun ihsân ettiği ni’metlere karşılık olarak teşekkür istiyor. Allahü teâlâya teşekkür, namazdır. Çünki zekât, malın varsa, hac şartlar varsa, oruç keza öyle. Ama namazda hiçbir engel yok. Teyemmüm ederek kılar, îmâ ile kılar, yatarak kılar, hastayken kılar, ya’nî hiçbir engel olmadığı için Allahü teâlâ teşekkürü namazla başlatmıştır. Namaz kılmayanın hiçbir teşekkürü Allahü teâlâ tarafından kabûl edilmez. Îmânın bayrağı, alâmeti namazdır.
💧Başarının en büyük engeli, insanın kendi nefsidir. Bir arkadaşımız sordu: “Avrupalılar, Amerikalılar küfür içindeler. Bunlara, nefsleri engel olmuyor mu ki çok başarılılar?” dedi. Siz, başarıdan neyi kastediyorsunuz? Allahüteâlânın, sivrisineğin kanadı kadar önem vermediği bu dünyâda yapılan işlere, başarı mı diyorsunuz? Başarı, öldükten sonra işe yarayandır. Bu görünenlerin hepsi hayâldir, rüyâdır. Öldükten sonra hiçbir işe yaramayacaktır.
🔥Şöhret âfettir. Eğer bir kimse, dünyâ menfaati elde etmek için şöhret olmuşsa, bu, onun için âfet ve felâkettir. Dünyâ menfaati olmadan Allah onu şöhret yapmışsa, Allah onu âfet ve felâketten korur.
Büyüklerin hayâtında veya mematında saygısızca davrananlar, edebe riâyet etmeyenler, Allahü teâlâya karşı harp îlan etmiş sayılırlar. Çünki Allahü teâlâ buyuruyor ki: “Benim evliyâ kuluma karşı edebe riâyet etmeyenler, bana harp îlan etmiş gibi olur”. Bu, bir hadîs-i kudsî’dir. Binâenaleyh kurtulmaları mümkün değildir.
💞Bir Allah dostunun, bir evliyânın “ben seni sevdim” demesine kavuşabilmek için, eskiden tekkelerde otuz sene, kırk sene çile çekerlermiş. Uğraşırlarmış ki, hocasının şu sözüne kavuşmak için, ya’nî “ben seni sevdim” sözüne kavuşmak için. Eğer bir mürşid-i kâmil, “ben seni sevdim” derse, bu, Peygamber Efendimiz’in sevdiğinin alâmetidir. Çünki onlar vâristir. Peygamberimiz severse, Allahü teâlâ da sever.
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹