*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Hepimiz *(Seçilmiş)* iz kardeşim. Sen, birşeyi *(Seçebilir)* sin, olabilir. Ama sen *(Seçilemez)* sin. Seçilmek, elinde değildir.
Elhamdülillah, bütün arkadaşlar *(Seçilmiş)* dir. Şâh-ı Nakşibend hazretleri; *(Mâ fadliyânim)* diyor. Yâni, *(Biz seçildik)*, buyuruyor.
Nasîbi olan, ehl-i sünnet *(Îtikâd)* ında olur, bu *(Büyük)* leri tanır. Tanımakla tanımamak arasındaki fark nedir? Gözü *(Kör)* olanla, gözü *(Açık)* insan arasındaki fark gibidir.
*(Âmâ)* bir insan ile, gözü *(Açık)* bir insan hiç bir olur mu? Allahü teâlâya sonsuz *(Hamd)* ve *(Şükür)* ler olsun ki, ölmeden evvel gözümüzü açtı kardeşim.
Nereden anlıyoruz bunu? *(Îmân)* ımızdan anlıyoruz. *(Îtikâd)* ımız ehl-i sünnet üzere oldu. *(Âhirete)* inancımız tam oldu. *(Büyük)* leri tanıdık ve sevdik, çok büyük *(Seâdete)* kavuşduk.
Bu büyükleri *(Sevmek)* Rabbimizin bize *(İhsânı)* kardeşim. Çünkü onlar *(Bizi)* sevmedikçe biz *(Onları)* sevemeyiz. Onlar bizi seçmeseydi, biz seçilemezdik.
Elhamdülillah, Allahü teâlâ, bize sevdiklerini *(Tanıt)* tı, onları *(Sevdir)* di. Bu, çok büyük ni’met kardeşim. Ama her bir ni’met, *(Şükür)* ister.
Kur’ân-ı kerîmde Allahü teâlâ; *(Verdiğim ni’metin kıymetini bilmezseniz, elinizden alırım)* buyuruyor.
Peki, bu *(Ni’met)* in şükrünü nasıl yapacağız? Ne yapmalıyız ki, bu ni’met elimizden gitmesin? Birbirimizi *(Seveceğiz)* kardeşim.