*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Bu büyükleri tanıyan, çok *Şanslı* kardeşim. Bu büyükleri tanıdıkdan sonra, başka şeylerde izzet ve şeref aramak, *Ahmaklık* dır, *Akılsızlık* dır.
Çünkü en büyük şeref, o büyükleri *Tanımak* dır, daha büyük şeref yok ki onu bulasın. Bu ni’mete kavuşan, dünyâ ve âhiret *Ni’metleri* nin hepsine kavuşmuş demekdir.
Eğer başka şeyler aramaya kalkarsa, *Zirve* den aşağı yuvarlanır efendim, Allah korusun, tehlikeli. Çünkü dünyâda en zor şey, bu büyükleri *Tanımak* dır. Bu da, bir *Nasip* işidir.
Cenâb-ı Hak kime nasîb ederse, o kavuşur. Yâni Allahın *Seçdiği* kimselere nasîb olur bu devlet. O, seçdiklerini kavuşdurur, meselâ *Biz* kavuşduk efendim.
Öyleyse biz hepimiz *Seçildik*. Çünkü bu yolu biz bulmadık ki, Allahü teâlâ ihsân etdi efendim, bedâva kavuşduk.
Şâh-ı Nakşibend hazretleri; *Mâ fadliyânim!* buyuruyor. Ne demek bu? Yâni, *Biz seçildik!* buyuruyor Mübârek.
********
Çok zengin bir adam varmış, gurûrla yolda giderken yerde bir *Böcek* görmüş. Bir tekme vurup öldürmüş böceği, *Hor* görmüş yâni.
Ama aynı gün ayağında bir *Yara* çıkıyor adamın ve gitdikçe büyüyor, hiç bir ilâç kâr etmiyor efendim, hiçbir okuma fayda vermiyor. Yara devâmlı büyüyor. Adam çâresiz.
En sonunda ona demişler ki: *Falan yerde bir mübârek zât var, bilse bilse o bilir bunun çâresini*. Koşuyor o adrese, kapıyı çalıyor. O zât, buyurun diyor, içeri alıyor.
Adam gösteriyor yarasını, *Efendim, bu yara her gün büyüyor, hiç bir ilâç kâr etmedi, biz çâre bulamadık* diyor.
O mübârek zât yarayı görür görmez, *Bunun tek bir çâresi var* buyuruyor. Adam seviniyor. *Aman hocam söyleyin, nedir o çâre?* diyor.
O zât diyor ki: *Bir böcek var, o böceğin külü iyi gelir bu yaraya*. Adamcağız; *O hangi böcek?* deyince, târif ediyor Mübârek.
Meğer o *Böcek* miş, tekme vurup öldürdüğü böcek. Hakîkaten bir defâda yarası iyi oluyor adamın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder