*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Bir kimse, sırf âhiret niyetiyle, gecesini gündüzüne katıp çalışırsa, bu çalışmaların hepsi *İbâdet* olur efendim.
Neden? Çünkü o parayla hayr hasenât yapacak, hacca gidecek, zekât verecek, kurban kesecek. En mühimi de *Cihad* yapacak, *Emr-i mâruf* yapacak.
Yâni bu parayla, âhirete müteallik hizmetleri yapacak, rızık için değil. Rızık mukadderdir, yâni takdîr olunmuşdur, o bellidir.
Ne olursa olsun, o *Rızık* ona gelecek. Çünkü insan rızkını aradığı gibi, rızık da onu arar efendim. Mutlaka buluşurlar.
Büyükler ne buyurmuş? *Dünyâ için çalış, dünyâda kalacağın kadar*. En fazla yüz sene, belki de yarın öleceksin, hiç belli olmaz.
*Âhiretin için çalış, âhiretde kalacağın kadar*. Âhiret sonsuz, sonu yok.
*Allahü teâlâya şükret, muhtaç olduğun kadar*. Muhtaç olmadığımız an yok ki. Her zerremizle ve her an O’na muhtâcız.
Görmemiz, işitmemiz, hep Rabbimizin kudretiyle oluyor kardeşim. Kalbimizi O çalıştırıyor. İnsan vücûdunda otuz trilyon civarında *Hücre* var. Her hücrenin içerisinde koca bir *Uzay* var.
Bir hücrenin içine video koyup çekmişler. İçindeki faaliyetleri, hareketleri gösteriyormuş. Hayrân kaldım.
Peki kim yapıyor bütün bunları? Biz mi yapıyoruz? *Hâşâ, Allahü teâlâ yapıyor, O yaratıyor*.
Peygamberimiz aleyhisselâm buyuruyor ki: *Sâliha bir hanım, Cennet ni’metinin tâ kendisidir*. Allahü teâlâ, Cennetden dünyâya hiçbir ni’metin aslını indirmemişdir.
Sâdece müslümân kadın hâriç. O, ni’metin *Aslı*’dır, *Gerçek Cennet ni’meti*’dir. Onun için sâliha bir hanım çok büyük ni’mettir. Allahü teâlâ hepimize, bu ni’meti nasîb etdi, olmıyana da nasîb etsin.
Allahü teâlânın ihsân ettiği bu *Cennet nimeti*’nin kıymetini bilirsek, lâyıkı vechile Rabbimize şükredersek, bu ni’met elden çıkmaz, devâm eder.
Kim de bu büyük ni’metin kıymetini bilmez, nefsî hareket edip onu üzerse, kırarsa, sonunda *pişmân* olur, *perîşân* olur. Büyükler; *Eden, kendine eder*, buyurmuşlar. İyilik eden de kendine eder, kötülük eden de.