Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Diğer tarîkatlerde kalbin zikretmesi için, senelerce, bâzen 40 sene çile çekilirdi. Nakşibendî yolunda ise, *(mürşid-i kâmil)* in acıyarak bir bakışı yeter. 


Şâh-ı Nakşîbend hazretleri öyle duâ etmiş. Allahü teâlâdan en kısa ve mutlaka kavuşduran bir yol istemiş mübârek. 


Muhyiddîn-i Arabî hazretlerine; Bu dereceye nasıl kavuşdun? demişler. Cevâbında; Evliyâyı çok sevmekle)buyurmuş. 


Bu kitaplar, ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarıdır kardeşim. Benim burada, bir kelimem dahî yokdur. Onlardan naklediyorum, onlardan tercüme ediyorum. Bunlar, birer miknâtısdır. 


Miknâtıs ne kadar çok yayılırsa, cevherler o kadar çok yapışır. Yoksa bu kitapları herkes okuyacak, herkes istifâde edecek diye beklemeyin efendim, yırtanlar da olacakdır. 


Kur’ân-ı kerîmi de yırtdılar. Ama unutmayın ki, bu kitapları yayanlar, bu kitapları dağıtanlar, Peygamberlik vazîfesini yapıyorlar. Çünkü onlar, Peygamber Efendimizin *(vârisleri)* dir. 


Hiçbir zaman *(mûris)*, vârisini yarı yolda bırakmaz efendim. Bu kitapları satarken, bu hizmetleri yaparken çok sıkıntı çekdik, çok çile çekdik. Evimizden yurdumuzdan ayrı kaldık. 


Ama unutmayın ki, bu bizim çekdiğimiz sıkıntılar, *(Eshâb-ı kirâm)* ın çekdiği sıkıntılar yanında, deryâda bir damla gibidir. Çünkü onlar, yurtlarından kovuldular. 


Bu gün, Allahü teâlânın dînine hizmet edecek kişiler yetişiyor elhamdülillah. Bu kişileri Allahü teâlâ yetişdiriyor. Allahü teâlâ; *(Bu dîni ben muhâfaza ederim)* buyuruyor. 


Muhâfaza etmek için de sebebini yaratıyor. Bu sebep de, işte bu *(mücâhidler)* dir, yâni dînin yayılmasına hizmet edenlerdir. Bir kişi daha yanmasın diye uğraşanlardır, yâni *(sizler)* siniz. 


Kardeşim, sizin yeriniz yerde oturmak değildir. Sizin yeriniz, başımızın üstündedir. Allahü teâlâ, Eshâb-ı kirâma nasîb etdiği *(Îmânı)* size nasîb etmiş. 


Eshâb-ı kirâma ihsânda bulunduğu, nasîb etdiği îmânı size vermiş. Eğer sizin kalbiniz bu îmâna lâyık olmasaydı, Allah vermezdi efendim. 


Siz, o kadar mümtaz ve seçilmiş insanlarsınız ki, Allahü teâlâ size bu kalbi nasîb etmiş. Öyle bir kalb ki, *(Elmas)* hiç kalır yanında. Çok kıymetli olan bu elmas, hepinizin kalbinde var kardeşim.

Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Evliyâ-yı kirâmdan Ebül Hasan-i Harkânî hazretlerine sormuşlar, demişler ki: (Yâ imâm! Allahü teâlâ İsteyin vereyim, buyuruyor ama istiyoruz, vermiyor.) 


Büyük Velî, onlara cevâben; *(İstemesini bilmiyorsunuz. Allahü teâlâ duâyı kabul eder, ama hangi ağızdan çıkan duâyı kabûl eder?)* buyurdu. 


Dînini yaymak hizmetinde kullanıyor bizleri Allahü teâlâ. Çok büyük ni’mete mazhar olmuşuz kardeşim. Elham-dülillah, çok şükür Allahımıza. 


Bu ni’met, bütün dünyâ ve âhiret ni’metlerinden daha üstündür. Çünkü peygamberlik vazîfesidir bu. Peygamberlerin *(vârisleri)* dir bu hizmeti yapanlar. 


Bir yere kıymet veren, o yerin sâhipleridir, orada bulunanlardır. Onun için, bu ni’meti bize ihsân eden Rabbimize hamdolsun kardeşim. Elhamdülillah, elhamdülillah, elhamdülillah.


Bu büyük ni’metin karşısında dünyâ zevkleri, dünyâ malları ne kalır ki? Hiç. Onun için bu dünyânın hayrına ve şerrine, varlığına ve yokluğuna hiç üzülmemelidir, olsa da olur, olmasa da. 


Allahü teâlâya kavuşmak, dört kademede olur kardeşim. Bunlar, *(arkadaş)* da fânî olmak, *(hoca)* da fânî olmak, *(Peygamberimiz)* de fânî olmak ve *(Allahü teâlâ)* da fânî olmak. 


Bunların içinde en zor olanı, arkadaşda fânî olmakdır. Çünkü efendim, arkadaşda fânî olmanın binlerce engeli vardır. 


Nefs engeli, menfaat engeli, şeytan engeli vardır. Eğer bunlar aşılırsa, hocada fânî olmak kolay olur. Hele hele Peygamber Efendimizde fânî olmak, çok daha kolay olur. 


Bundan sonra, insan zâten *(Fenâ fillah)* olur, yâni Allah’da fânî olur. Peki efendim, fenâ ve bekâ ne demekdir? 


*(Fenâ fillah)* demek, ben Rabbimi canımdan, malımdan, ailemden, çoluğumdan, çocuğumdan, velhâsıl her şeyimden daha çok severim, demekdir. 


*(Bekâ billah)*, Rabbim beni çok seviyor demekdir. Yâni sen, Allahü teâlâyı seveceksin, sonra da Allahü teâlâ seni çok sevecek. Ona fenâfillah ve bekâbillah derler. İşte *(tasavvuf)* budur. 


Âhirete aklı ermiyenlere, akıllı denmez. Eğer kelime-i şehâdet, kelime-i tevhîd getirmiyorsa, buna akıllı denmez efendim.

Sıra gelmedi

 "Biz Sultan Aziz'in ahını çekiyoruz. Sultan Hamid'in ahına daha sıra gelmedi. Biz bu hanedana yapılan zulme kayıtsızlığımızın cezasını çekiyoruz."

(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)

İstinca nedir? İstibra ve istinka nedir?

 Sual: İstinca nedir?

CEVAP

Önden ve arkadan necaset çıkınca, bu yerleri temizlemeye istinca denir. İstinca, sünnet-i müekkededir. Gaz, taş çıkınca temizlemek, yani taharetlenmek gerekmez.


Kâğıtla taharetlenmek

Sual: Kâğıtla taharetlenmek caiz midir?

CEVAP

Kâğıtla taharetlenmek mekruhtur. Taharetlendikten sonra, arta kalan yaşlığı kurulamak müstehabdır. Tuvalet kâğıdı veya bir bez yoksa elle kurulanabilir.


İstibra

Sual: İstibra nedir?

CEVAP

İstibra, idrar yolunu idrardan temizlemek demektir. Erkeklerin yürüyerek, öksürerek veya sol tarafa yatarak istibra etmesi, yani idrar yolunda damlalar bırakmaması vaciptir. İdrar damlası kalmadığına kanaat gelmeden abdest almamalıdır. Bir damla sızarsa, hem abdest bozulur, hem de çamaşır kirlenir. Çamaşıra avuç içinden az sızarsa, abdest alıp kıldığı namaz mekruh olur. Daha çok sızarsa, namaz sahih olmaz.


İstinka

Sual: İstinka nedir?

CEVAP

İstinka, idrar yolunda idrar kalmadığına veya vücutta necaset kalmadığına kalbinin mutmain olması demektir.


Taharet

Sual: Kadınların taharetleri erkeklerinkinden farklı mı?

CEVAP

Bayanlar, büyük abdestlerini önden arkaya doğru parmakla alırlar. Arkadan öne doğru alınırsa, ön tarafa pislik bulaşır ve mikrop kapar. Kadınlar ön taraflarına elleri ile dokunmamalıdır. Elden mikrop kapabildiği gibi, şehvete de sebep olabilir.


İdrar için pamuk

Sual: S. Ebediyye’de, (İdrar sızıp abdestin bozulmaması için erkekler, idrar deliğine arpa kadar bir pamuk koymalıdır) deniyor. Âcil zamanlarda çok lazım oluyor. Pamuk konunca, hemen abdest alınabiliyor. Bu pamuğu koymanın bir metodu var mı?

CEVAP

Bükülerek küçültülen pamuk, idrar deliğine sığacak kadar olmalı. Kürdanla, kibrit çöpüyle veya benzeri bir şeyle deliğe yerleştirilir. Pamuk, daha büyük olup da, ucu dışarıya çıkar, çıkan idrar buraya kadar gelirse, abdest bozulmuş olur. İkinci bir husus da, avret yerine birkaç kere soğuk su döküp, elle de sıvazlayarak idrarı iyice çıkarmalı, sonra pamuğu koymalı. Bir de, idrar deliği kurulandıktan sonra pamuk konursa, daha çok idrar emer ve idrarın dışarı sızması önlenmiş olur.


Sual: Bir kimse, su bulunmayan bir yerde, büyük abdestini yaptıktan sonra, kâğıt, kemik gibi şeylerle temizlik yapabilir mi?

Cevap: Su olmadığı zaman, gıda maddesiyle, gübre, kemikle, hayvan gıdası, yemi ile, kömür ve başkasının malı ile, saksı, kiremit parçası ile, kamış ve yaprakla, bezle, kâğıtla, tuğla, saksı, cam parçaları ve muhterem yani para eder şeyler, mesela ipekle, camiden atılan şeylerle, zemzem suyu ile taharetlenmek tahrimen mekruhtur. Boş kağıda da saygı lazımdır. Muhterem olmayan isimler, dine yaramayan yazılar bulunan kâğıt ve gazete ile istinca caizdir. Fakat, Kur’ân harfleri ile yazılmış hiçbir kâğıtla istinca edilmez.

Hüseyn Hilmi Işık Efendi ile hatıralar kitabı çıktı

Ekrem Buğra Ekinci'nin hazırladığı 2-ciltlik "Hüseyn Hilmi Işık Efendi ile hatıralar" adlı kitap çıktı. Kitabı bağlantıya tıklayarak İhlas vakfı yayınlarından satın alabilirsiniz. Kitapta Hüseyn Hilmi Işık Efendi'nin talebelerinin merhum hocaları Hüseyn Hilmi Işık Efendi ile birlikte yaşadıkları hatıralar yer almaktadır. 

Kitabı satın almak için lütfen aşağıdaki bağlantıya tıklayın.

"Hüseyn Hilmi Işık Efendi ile hatıralar"

Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Elhamdülillah, İslâma hizmet bize nasîb oluyor kardeşim. Bize nasıl nasîb oldu? Allahın lûtf-u ihsânıdır bu. Allahü teâlâ, bu hizmeti, bu ni’meti bize ihsân etmiş. 


Hiç Cehenneme girmeyip, doğrudan doğruya Cennete girecek olanlar, *(Ehl-i sünnet)* olan müslümânlardır. 

Ehl-i sünnet demek, dört mezhebden birinde bulunmak demekdir. 


Hepimizin günâhı çok, tövbemiz bozuk. Tövbenin kabûl olması için, şartlarına uygun olması lâzım. Bozuk olmasa bile, biz tövbe etmeyi unutuyoruz, geciktiriyoruz. 


Acabâ bu *(Îmân)* ni’metinin şükrü nasıl yapılır? Nasıl teşekkür edelim ki, bu ni’met bizde kalsın? Kur’ân-ı kerîmde Allahü teâlâ meâlen buyuruyor ki: 


*(Eğer birbirinizi severseniz, iyi geçinirseniz, birbirinizin kıymetini bilirseniz, bu ni’met devâm eder.)* Ama, aranıza fitne fesat girerse, gıybet, dedikodu, iftirâ girerse, işte o zaman bu ni’met elden gider. 


*(Bir kimse, bir din kardeşini seviyorsa, sevdiğini ona bildirsin.)* Hadîs-i şerîfdir bu. Ben hepinizi seviyorum. Müessesemize emeği geçenlere hep duâ ediyorum. 


*(Duâ-yı zahrül gayb, icâbete makrûndur.)* Yâni bir kişinin kendisine yapdığı duâ kabûl olmıyabilir. Ama başkasına gıyâbında, yâni arkasından yapdığı duâ kabûl olur. 


Allah dostlarının, *(Mürşid-i kâmil)* lerin isimlerini öğrenmek, onların varlığına inanmak, Onların buyurduklarına inanmak, bu asrın en büyük kerâmetidir. 


Çünkü artık inanan kalmadı, dinliyen zâten yok. Onun için, biz çok şanslıyız kardeşim. Biz şanslıyız, çünkü Allahü teâlâ bizi *(İnsan)* olarak yaratdı. 


Sonra *(Müslümân)* olarak, yâni Muhammed aleyhisselâmın dîninde olarak yaratdı. Üçüncüsü, *(Ehl-i sünnet)* îtikâdında yaratdı. Dördüncü olarak, da en çok sevdiği kullarını tanıtdı. 


Bu dört maddeden dolayı, biz çok şanslıyız. Hiçbir ev, temelsiz olmaz, hiçbir ağaç, köksüz olmaz. İsterse en büyük evliyâ olsun, işin başı, bu doğru îmânı ele geçirmekdir. 


Sonra üstüne ilâveler yapılır. O hâlde dînin temeli, ilk başda öğrendiklerimizdir, yâni *(Âmentü)* dür Müslümâna gelen her şey ni’metdir, hayrdır kardeşim.

Maliki mezhebini taklit

Sual: Diş dolgusunun dışında da Malikî mezhebi taklit edilebilir mi ve taklit edilirken nelere dikkat etmelidir?

CEVAP: El-fıkhu alel-mezâhib-il-erbe'a’da diyor ki:

“Maliki mezhebinde, seferde, şiddetli yağmurda, karanlıkta, çamurlu gecelerde, Arafât ve Müzdelifede, öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazları cem edilir. Seferin üç günden az olması da câizdir. Deniz yolculuğunda cem câiz değildir. Yağmurda ve çamurda, yatsıyı camide akşam ile birlikte cemaat ile kılmak câiz olur. Vitri vaktinde kılar. Şafiide, cem' için, seferin 80 kilometre olması lâzımdır.


El-mukaddemet-ül-izziyyede diyor ki:

“Maliki mezhebinde, bir kabdaki temiz suya necaset düşse, üç vasfından biri değişmez ise, bununla abdest ve gusül sahih, lâkin mekruhtur. Mâ-i müstamel de böyledir. Helâya sol ayakla ve başı örtülü girilir. Eti yenen hayvanların bevli ve pisliği temizdir. Bunların ve insanın ölüsü ve kemikleri ve tırnakları, boynuz ve derileri ve meni, mezî ve alkollü içkiler necistir. Necis yere serili kalın şey üzerinde ve avuç içinden az kan, irin bulaşınca namaz sahih olur. Gusle başlarken niyet etmek, bütün vücudu delk etmek, avuç içi veya havlu ile hafif sıvamak, muvalat, aralıksız yıkamak ve saçı, sakalı hilallemek, sık örülü saç çözülüp her tarafını hilallemek farzdır. Ağız, burun ve kulak içini ve saçları yıkamak sünnettir. Yıkamadık yer kaldığını bir ay sonra bile hatırlayınca, yalnız orayı hemen yıkar. Hemen yıkamazsa, guslü bâtıl olur. Her gusülden evvel veya sonra abdest alınır.”


Maliki mezhebinde, ikinci kavle göre, her necaset, ne kadar çok olsa dahi, namaza mâni değildir. Yıkaması farz değil, sünnettir.


Abdeste başlarken veya yüzü yıkarken niyet etmek ve başın hepsini ve sarkan saçları, kulak üstündeki deriyi ve altındaki deri görünen hafif sakalı mesh etmek, kesif sakalı yıkamak, muvalat yani azaları ard arda yıkamak, yıkanan yerleri, kurumadan evvel delk etmek de farzdır. Örülü saç çözülmez. Avuç ve parmak içleri ile zekere dokunmak, abdest aldığında veya bozulduğunda şüphe etmek, oğlanın veya mahrem olmayan genç kadının derisine veya saçına şehvet ile dokunmak, abdesti bozar. Lezzet kastetmeden dokunursa ve dokunurken lezzet duymazsa, abdesti bozulmaz. Yolda, nakil vâsıtalarında ve alış verişte temas korkusu olan Şâfiî, Hanefi veya maliki mezhebini taklit etmelidir. Bedenden kan ve diğer şeyler çıkması abdesti bozmaz. Kulakların içi ve dışı, yeni ıslatılmış parmak ile mesh edilir. Tırnak kesince, tıraş olunca abdest bozulmaz. Sakal tıraşında ihtilaflıdır. El ile istibra vaciptir. Teyemmüm ederek giyilen mest üzerine mesh edilmez. Mesh müddeti yoktur. İkindi vakti isfirâr vaktine kadardır. Yatsının âhır vakti, gecenin ilk sülüsüdür. Mekke’de olanın Kâbeye, Mekke’de olmayanın Kâbe cihetine dönmesi farzdır. Namaza başlarken Allahü ekber demek, Fâtiha okumak, kavmede dikilmek, celsede oturmak, oturarak bir tarafa selâm vermek ve selâm verirken Esselâmü aleyküm demek farzdır. İlk iki rekâtta Zamm-ı sûre okumak, iki teşehhütte oturmak, tahıyyat ve salevat okumak ve ikinci selâm sünnettir. Sabah ikinci rekâtta sessiz kunut okumak, teşehhütte şehadet parmağı kaldırmak müstehabtır. Sünneti unutunca, secde-i sehv lâzım olur. Bayram ve cenaze namazları sünnettir. Fasık, imam olamaz. Başka mezhepteki imama ve özürlü olan imama uymak câizdir.


Malikide sefer mesafesi, Şafiide olduğu gibi, seksen kilometredir. Günah olmayan seferde dört rekât farzları iki kılmak sünnettir. Dört gün kalmağa niyet ettiği mahalde mukim olur. Misafir ile mukimin birbirlerine imam olmaları mekruhtur. Malikiyi taklit eden Hanefi misafir ile mukim, birbirlerine imam olurlar. İki namazı cem etmemek efdaldir. Vitir namazı ve bayramda onbeş namazın farzından sonra tekbîr-i teşrîk sünnettir.


Bir ibadeti yaparken, başka bir mezhebi taklit etmek, kendi mezhebinden ayrılmak değildir. O mezhebin, farzlarına ve müfsidlerine tâbi olmak demektir. Vaciblerde, mekruhlarda ve sünnetlerde, kendi mezhebine uyar. Meselâ, Malikiyi taklit eden Hanefi misafirin, dört gün kalmaya niyet ettiği yerde, farzları dört rekât kılması farz olduğu için, dört kılar. Mukim olana uyması veya imam olması, Malikide mekruh, Hanefide sünnet olduğu için, kendi mezhebine uyarak, cemaat ile kılabilir. Bir ibadeti yaparken, başka mezhebi taklit etmek için, kendi mezhebine göre yapmakta haraç, meşakkat bulunması lâzımdır. Meşakkat, zorluk yok iken, taklit edilmez.


Sual: Diş dolgusu, elde olmadan yel ve idrar kaçırma yani gelen yeli ve idrarı tutamama, kan irin gibi herhangi bir akıntı sebebiyle Maliki’yi taklit eden, nelere dikkat eder?

CEVAP

Maliki mezhebini taklit eden Hanefi, sadece gusülde, abdestte ve namazda, kendi mezhebinin şartlarına ilaveten Maliki’nin farzlarına uyup müfsitlerinden kaçar. Diğer hususları aynen Hanefi gibi yapar. Sünnet ve mekruhlarda kendi mezhebine uyar.


Hanefi’den farklı olan durumlar şunlardır:

1- Gusülde niyet, muvalat ve delk farzdır.


a) Gusül, abdest ve namaza başlarken niyette Maliki mezhebine uymaya niyet etmelidir. [Abdest aldıktan veya guslettikten yahut namaz kıldıktan sonra, Maliki’ye uymaya niyet etmediğini hatırlasa, (Bu abdesti veya guslü Maliki’ye göre aldım, namazı Maliki’ye göre kıldım) derse, yeniden abdest alması, gusletmesi veya namaz kılması gerekmez.]


Niyet, gusle başlarken yapılır. Unutulursa gusülden sonra hatırladığı zaman niyet etmesi de sahihtir. Gusle başlarken cünüplükten temizlenmeye diye niyet edilir; cünüp olduğunu bilerek gusleden, zaten buna niyet etmiş demektir.


Muvalat, uzuvları ara vermeden yıkamaktır.


Delk, yıkanan yerleri el veya havlu ile hafif sıvazlamaktır. Dokunmak da delk yerine geçer.


b) Gusülde saçı hilallemek, [saç arasına iki elin parmaklarını sokup çekmek] farzdır. [Hilallemek, tarakla da yapılabilir.]


c) Gusülde, sık örülü saç çözülüp her tarafını hilallemek farzdır.


d) Gusülde yıkamadık yer kaldığını bir ay sonra bile hatırlasa, yalnız orayı hemen yıkaması gerekir. Yıkamazsa guslü bâtıl olur.


2- Abdestte; niyet, muvalat, delk, başın tamamını meshetmek farzdır. Niyet; elleri veya yüzü yıkarken yapılır.


a) Abdestte kaşların ve kirpiklerin altındaki deriyi yıkamak, kulak arkasıyla saç arasındaki deriyi ve kulak memesi önündeki saç ve deriyi mesh farzdır.


b) Altında deri görünen hafif sakalı mesh, kesif sakalı yıkamak farzdır.


c) Kadın, saçının hepsini mesheder. Örülü saçını açmaz. Örgünün üstünden mesheder.


d) Ayak parmaklarını hilallemek müstehaptır. Abdest alırken el parmakları açılıp kapandığı için kendiliğinden delk meydana gelir. Ayrıca hilallemek gerekmez. Hilallemenin mahzuru olmaz.


3- a) Oğlana, hanımına veya yabancı kadına [Cildine veya saçlarına] şehvetle dokunan erkeğin, erkeklere şehvetle dokunan kadının abdesti bozulur. Şehvetsiz dokunursa abdest bozulmaz. [Kendi ön edep yerine, elinin içiyle veya parmak içleriyle dokunan erkeğin abdesti bozulur.]


b) Kan, irin, sarı su hastalık sebebiyle çıkarsa, yel elde olmadan kaçarsa yani tutulamasa, idrar tutulamasa, bunlar abdesti bozmaz. Bunun gibi, kadınlardaki akıntı da abdesti bozmaz.


c) Saç tıraşı olunca, tırnak kesilince abdest bozulmaz. Sakal tıraşı olunca bozar diyen âlimler de olduğu için, jiletle veya ustura ile sakal tıraşı olunca, abdest almak iyi olur.


d) Abdesti bozulduğunu bilip, sonra abdest aldığında şüphe ederse, abdest alması gerekir. Abdest aldım mı almadım mı, abdestim bozuldu mu, bozulmadı mı diye şüphe edenin abdesti bozulmuş olur. Eğer, abdest aldığını ve bozulmadığını hatırlarsa abdesti bozulmuş olmaz.


e) Hanefi’de, namazda iken uyumak abdesti bozmaz. Namaz dışında yan yatarak, bir şeye dayanarak uyumak abdesti bozar; fakat Maliki’de, namazda da, namaz dışında da olsa, uyku ağır değilse bozmaz. Ağır ise bozar. Mesela tehiyyatta uyuyup kalırsa abdesti bozulur; ama hafif şekilde uyusa, abdesti bozulmaz.


f) (Yatsı nemâzının vakti), İmâmeyne göre, işâ-i evvelden, yani garbdaki zahiri üfuk hattı üzerinde, kırmızılık kaybolduktan sonra başlar. Diğer üç mezhepte de böyledir. İmâm-ı a’zama göre, işâ-i sânîden, yani beyazlık kaybolduktan sonra başlar. Hanefide, şer’î gecenin sonuna, yani fecr-i sâdıkın ağarmasına kadardır. Kırmızılığın kaybolması, güneşin üst kenarının, üfk-ı sathînin altında, onyedi derece irtifâ’a indiği vaktdir. Bundan sonra, yani ondokuz derece irtifâ’a inince, beyazlık kaybolur. Şâfiî mezhebinde yatsı namazının âhir vakti, şer’î gecenin yarısına kadar diyenler vardır. Yatsıyı, şer’î gecenin yarısından sonra kılmak, bunlara göre câiz değildir. Hanefide ise, mekruhtur. Malikide şer’î gecenin sonuna kadar kılmak sahih ise de, üçte birinden sonra kılmak günahtır.


4- Teyemmüm, namaz vakti girdikten sonra yapılır.


5- a) Mestin üst ve altı tamamen meshedilir. Mesti, ayağı yıkamak meşakkatinden dolayı giymek sahih olmaz. Sünnete uymak veya soğuktan korunmak niyetiyle giymek gerekir. Hiç niyet etmeden giyse, sonra bu mesti sünnete uymak niyetiyle giydim dese yine niyeti sahih olur.


b) Mest üzerinde hiç necaset olmaması gerekir, mestin temiz olması farzdır.


c) Mest deri den olur, yünden olmaz.


d) Maliki’de mestin mesh müddeti yoktur. Cünüp olana kadar çıkarmak gerekmez. Sadece Cuma günleri gusül için çıkarmak sünnettir. Maliki’yi taklit eden, 24 saatten fazla giyemez. Çünkü kendi mezhebi olan Hanefi’den çıkmış sayılmaz.


6- Namazda her rekatta Fatiha okumak, iki secde arasında oturmak, rükuda, secdelerde tumaninet, yani sakin durmak ve namaz sonunda selam vermek farzdır. [Cemaat, imam arkasında Fatiha okumaz. Aynı Hanefiler gibi yapılınca bu farzlar da yerine gelmiş olur.]


7- El üzerine secde sahih değildir. Şafii ve Hanbeli’de de böyledir. Hanefi’de tenzihen mekruhtur.


8- Fâsık veya bid’at ehli imama uymak sahih değildir.


9- Maliki’yi taklit eden, bir ihtiyaç olunca seferde Maliki’yi taklit ederek iki namazı cem edebilir.


10- Seferde giriş çıkış günü hariç, 4 gün veya daha fazla kalmaya niyet eden mukimdir. 4 günden önce biteceğini sandığı işi için gittiği yerde, belki yarın giderim diye 18 günden çok kalınca mukim olur.


11- Seferde 10 gün kalan 15 günden az kaldığı için Hanefi’ye göre misafir sayılırsa da Maliki’ye göre mukim sayılır. Çünkü giriş-çıkış günleri hariç, 4 gün veya daha fazla kalmaya niyet eden Maliki’de mukim olur. 3 gün veya daha az kalırsa seferi olur. Eğer Hanefi’ye uyup, 3 günden fazla kaldığı yerde 2 rekat kılarsa, namaz sahih olmaz. Çünkü Maliki’de mukim olanın 4 rekat kılması farzdır. Hanefi’de ise seferde 4 rekat kılmak mekruhtur. Maliki farz dediği için farza uyulur, 4 rekat olarak kılınır.


Giriş çıkış gününde ölçü imsak vaktidir. Gün, oruçta olduğu gibi imsak vaktinde başlar. Ertesi günü imsak vaktine kadar devam eder.


Mesela, İstanbul’a imsak vaktinden sonra, sabah ezanı okunurken giren kimse, giriş günü olduğu için o günü saymaz. Eğer imsak vaktinden önce girerse, imsak vaktinden sonraki gün giriş günü olmaz. İmsak vaktinden sonra çıkarsa, o gün çıkış günüdür.


Demek bir kimse, bir yere güneş doğarken girse, o gün giriş günü olduğu için hesaba katmaz. Üç gün kaldıktan sonra, dördüncü günü imsak vaktinden sonra, mesela güneş doğarken oradan çıksa, giriş-çıkış günleri sayılmadığı için o kimse, üç gün o yerde kalmıştır ve seferidir. (Menahic-ül- ibad)


80 km’lik mesafeye gidince Maliki’de seferi olursa da, Hanefi’de seferi olmaz. Burada Maliki’ye uyup 2 rekat kılınırsa, Hanefi’ye göre namaz sahih olmaz, 4 rekat kılması farzdır.


Bir mezhebi taklit, kendi mezhebinden çıkıp, o mezhebe girmek demek değildir. O mezhepteki taklit edilen meselenin yalnız farzlarına ve müfsitlerine uyulur. Hanefi’de sünnet olan bir şey, Maliki’de mekruh olsa da yapılır. Mesela:


a) Hanefi mezhebinde, namaz kılarken, Fatihadan önce, E’uzü Besmele çekmek sünnet, Maliki’de mekruhtur. Maliki’yi taklit eden, E’uzü Besmele okur.


b) Maliki’de Sübhaneke okumak mekruh, Hanefi’de sünnettir. Maliki’yi taklit eden Sübhaneke okur.


c) Bir kadının muayyen hâli 13 gün devam ediyorsa, bu kadının Hanefi’ye göre 10 günden sonrakiler özür olduğu için gusledip namazlarını kılar. Maliki’de, muayyen hâl 15 güne kadardır. 15 güne kadar kan kesilmeden namaz kılamaz. Böyle kadın, 15 güne kadar kan kesilmezse, bekler. 16. günü gusledip namaza başlar. Hanefi’nin farz dediği 10 günden sonrakileri de kaza eder. Nifastaki durum da aynıdır. Yani Maliki’ye göre nifas olup da Hanefi’ye göre nifas olmayan günlerde kılınamayan namazlar sonradan kaza edilir. Böylece her iki mezhebin farzlarına uyulmuş, müfsitlerinden kaçılmış olur.


Hayz ve nifasın durumu

1- Hayzın en azı yoktur. Bir damla gelse de hayz kabul edilir. En çoğu ise 15 gündür. 15 günden fazla gelirse istihaza olur. [Hanefi’de hayzın en azı 3, en çoğu 10 gündür. Bundan azı veya çoğu istihazadır.]


2- İkinci hayzın olabilmesi için, aradan en az 15 gün geçmesi gerekir. 15 gün geçmeden kan gelirse, bu hayz değildir, istihazadır [özürdür], burundan gelen kan gibidir. Gusletmeden namaz kılınır.


3- Ayiseden gelen kan hayz olmaz, istihaza olur. Ayise yaşı Maliki’de 70, Hanefi’de 55'tir.


4- Hamileden ve doğumdan önce gelen kan hayzdır. [Hanefi’de istihazadır.]


5- Sezaryenle, yani karın yarılarak çocuk alınınca gelen kan nifas olmaz. [Hanefi’de nifas olur.]


6- Nifasın azami müddeti 60 gündür. [Hanefi’de 40 gündür.]


7- Nifas görürken, 15 gün hiç kan gelmese, artık temizlenmiş olur. Bu 15 günlük temizlikten sonra tekrar kan gelirse, bu kan nifas değil, hayz kanıdır.


8- Nifas kanamaları arasındaki temizlik günleri 15 günden az olursa, aradaki kanlar nifas sayılır. Aradaki temizlik günleri hesaptan düşülerek kanama günleri toplanıp 60 günü bulursa, bu durumda kadının nifası sona ermiş olur. Mesela 20 gün kan, 7 gün temiz, sonra 17 gün kan, 10 gün temiz, tekrar 23 gün kan görürse, kan görülen günler toplamı 60 ı bulduğu için, nifası sona ermiş demektir. 15 gün geçmeden yine kan gelirse istihaza olur. 15 gün geçtikten sonra gelirse hayz olur.


Maliki’yi taklit ile ilgili okuyucu sualleri

Sual: Tam İlmihal’de (Abdestte, kulak memesi hizasındaki deri ve saçlar, Hanefi’de yüzdendir. Yıkamak farzdır. Maliki’de baştandır, meshetmek farzdır) deniyor. Kulağı da mesh etmek farz mıdır?

CEVAP

Abdestte, kulak ile saç arasında kalan arkadaki ve üsteki saçsız deriyi ve kulak memesi önündeki saç ve deriyi mesh farzdır. Yüz yıkanırken zaten kulak memesi hizasındaki deri yıkanmış oluyor. Yıkamak mesh yerine de geçer. Ayrıca mesh etmek gerekmez.


Baş mesh edilirken de eller kulaklara kadar götürülünce saçlı deri ile birlikte kulağın arkasındaki ve üstündeki saçsız deri de mesh edilmiş olur.


Yani kulağın kendisini mesh etmek farz değildir. Yukarıda belirtilen şekilde, üstteki ve yanlardaki saç ile kulak arasındaki saçsız deriyi mesh farzdır.


Kan abdesti bozar mı?

Sual: Bir yerim kanadığında abdestim bozulmuyor mu?

CEVAP

Elimizi bıçak kesse, kan çıksa abdestimiz bozulur, fakat bundan sonra o yaralı yerden kan çıksa artık abdestimiz bozulmuş olmaz. İlk çıkan kan bozar ondan sonrakiler Maliki’yi taklit edenin abdestini bozmaz. İlk defa sözünü yanlış anlamamalı! Elin kesildi kan çıktı abdest bozuldu, ondan sonra oradaki yaradan yani aynı yaradan çıkan kan ve irinler abdesti bozmaz. Ama öteki elini bıçak kesince yine abdestin bozulur, oradan da sonraki çıkanlar abdesti bozmaz. Yani hastalık sebebiyle gelen kan, irin, yel, idrar vesaire abdesti bozmaz. Durup dururken burnumuz kanasa semavi özür olduğu için abdestimiz bozulmuş olmaz. Elde olmadan yellenmek yani gelen yeli tutamamak, elde olmadan idrar kaçırmak gibi semavi özürler Maliki’de abdesti bozmaz.


Semavi özürle abdestin bozulması

Sual: Maliki'de semavi özürler abdesti bozmaz mı?

CEVAP

Evet bozmaz. O anda özür sahibi olur. Namazına devam eder.

Semavi özürler, yani insanın elinde olmadan hâsıl olan şeyler, Maliki'de abdesti bozmaz. Mesela namazda ishali dışarı çıksa, çıbanından veya yarasından kan aksa, kulağından irin aksa, makattan solucan çıksa, prostat hastasından idrar damlasa, kadınlardan akıntı çıksa, basurdan kan çıksa, elinde olmadan yel kaçsa yani gelen yeli tutamasa, ağız dolusu kussa, bunlar semavi özür oldukları için, hiç biri Maliki'de abdesti bozmaz. Abdesti bozulmadığı için namazına devam eder. Böyle bir kimsenin ayağını bıçak kesip kan çıksa, abdesti bozuluyor, çünkü bu semavi özür değildir. Ama, ondan sonra ayağı yara olduğu için, artık o yaradan çıkan kan veya irin abdestini bozmaz. Olgunlaşmış çıbanın patlaması da semavi özürdür. Durup dururken burnun kanaması da semavi özürdür. İdrar tutamamak, ishale mani olamamak gibi şeyler semavi özür olur, Maliki'yi taklit eden Hanefi'nin abdestini bozmaz. Soğuktan el veya dudak yarılıp kanarsa Maliki'yi taklit edenin abdestini bozmaz. Yani semavi sebepler bozmaz.


Teyemmüm

Sual: Maliki’yi taklit eden için teyemmümde farklılık var mı?

CEVAP

Teyemmümde farklılık yoktur. Sadece vakit girdikten sonra teyemmüm yapılır ve her vakit namaz için yeniden teyemmüm etmesi lazım olur.


Yıkanmadık yer görülse

Sual: Maliki’yi taklit eden, abdest alıp namaz kıldıktan bir ay sonra, elinde yağlı boya görse, boyayı kazıyıp yıkasa, kıldığı namaz ve abdesti sahih mi?

CEVAP

Evet sahihtir.


Muvalat nedir?

Sual: Maliki mezhebinde farz olan muvalat nedir?

CEVAP

Muvalat, her uzvu, birbiri arkasından ara vermeden, acele olarak yıkamaktır. Başka bir ifade ile, normal şartlar altında, bir önce yıkadığı uzuv kuruyacak kadar ara vermemektir.


Çok kısa zamanda yapılan bir iş, muvalata engel olmaz. Mesela, abdest alırken kapıdan biri girse, gelenin kim olduğuna bakılsa, muvalata mani olmaz. Musluktan su kesilse, kovadaki suyu almak veya bitişik odadaki musluğa gidip, o musluktan abdest almak, muvalatı engellemez. Normal şartlarda, bir uzuv kuruyacak kadar ara verilirse, muvalata mani olur. Abdest alırken çorabın birini veya ikisini çıkarmak muvalata mani olmaz.


Uzuvların kuruyup kurumaması mutlak ölçü değildir. Çünkü sıcak ve rüzgarlı havada, uzuvlar hemen kuruyabilir. Yahut soğuk ve rüzgarsız bir yerde, uzuvlar geç kuruyabilir. Uzuvlar kurumadı diye, başka bir iş yapmak muvalata mani olur. Hararetli vücutta, uzuv tez kuruyabilir. Demek ki, kuruyup kurumaması kesin ölçü değildir.


İbni Âbidin hazretleri de, Hanefi'ye göre muvalatı anlatırken, (Toprakla teyemmüm ederken de, su ile yıkamak olmadığı halde, normal şartlarda bir uzuv kuruyacak kadar ara vermek muvalata manidir) buyuruyor.


Diş çektirmek

Sual: Bugün öğleye doğru dişimi çektirdim, çektirdikten sonra diş etinde kanamalar devam ediyor. Maliki'yi taklit ediyorum. Öğleyi kaçırmamak için, abdest aldım namazımı kıldım. Ve kanama hâlâ devam ediyor. Kıldığım öğle namazının kazasını kılmam gerekir değil mi?

CEVAP

Abdestiniz bile bozulmamıştır. O abdestle ikindiyi de akşamı da kılabilirsiniz. Tabii abdesti bozan başka bir şey olmamışsa. Kanamak Maliki’de abdesti bozmaz. Namazı kaza etmeniz gerekmez.


Niyeti unutan

Sual: Mâlikî mezhebini taklit eden kimse, gusülde veya abdestte, Mâlikî mezhebine uymayı yahut hem buna, hem de gusle veya abdeste niyet etmeyi unutursa, gusül veya abdest bittikten sonra veya 3-5 gün sonra hatırlasa, hatırladığı zaman, (Bu abdesti, guslü Maliki’ye göre aldım) diye niyet ederse, sahih olur mu?

CEVAP

Evet, sahih olur.


Asrı evvelde kılmak

Sual: Maliki’yi taklit eden, zaruri sebeplerle, mesela unutarak öğleyi asrı evvele kadar kılamazsa, tekrar Hanefi’yi taklit edip öğleyi asr-ı evvelde kılması caiz mi?

CEVAP

Evet caizdir, çünkü bir ihtiyaç hasıl olmuştur. Keyfi olarak geciktirmesi caiz olmaz.


İkindiyi asrı sanide kılmak

Sual: Hanefi’nin ikindiyi asr-ı sanide kılması iyi olduğuna göre Maliki’yi taklit eden de kılabilir mi?

CEVAP

Maliki’yi taklit edenin de ikindiyi asr-ı sanide kılması iyi olur. Bir mahzuru olmaz.


Şehvetsiz öpmek

Sual: Maliki’yi taklit eden bir kimse, eşini şehvetle veya şehvetsiz öpünce abdesti bozulur mu?

CEVAP

Şehvetle öperse bozulur, veda öpüşü denilen öpüşle öperse bozulmaz. Genelde insan kendi eşine karşı fazla şehvet duymaz, yani öpmekle hemen şehvetlenmez. Ama şehvetlenmiş ise abdesti bozulur. Hanefi’de şehvetlense de bozmaz.


Kanlı çamaşırla namaz

Sual: Maliki'yi taklit eden, basurundan kan aktığı için çamaşırında fazla kan bulaşmış iken namaz kılsa, caiz olur mu?

CEVAP

Evet. Çünkü temizlemek zordur.


Namazda çıbanın patlaması

Sual: Maliki mezhebini taklit ediyorum. Namaz kılarken çıbanım patladı. Namazda iken bunu hissettim. Namazdan sonra baktım ki kan ve irin el ayasından daha çok yere yayılmış. Abdestim bozuldu mu, namazım sahih oldu mu?

CEVAP

Abdest bozulmadığı gibi, namaz da sahih olmuştur. Namazdan önce olsaydı, yine abdestinizi bozmazdı ancak imkan ve vakit varsa çamaşırı değiştirmek gerekirdi, çünkü kendi mezhebimizden çıkmış değiliz. Buna da imkan yoksa, o hâliyle kılmakta mahzur yoktur.


Örülü saçları açmak

Sual: Maliki’yi taklit edenin, abdestte ve gusülde, örülü saçını çözmesi gerekir mi?

CEVAP

Maliki’de, abdestte örülü saç çözülmez. Örgünün üstünden hepsini mesh eder. Gusülde, sık örülü saç çözülüp her tarafını hilallemek farzdır.


Hamilelikte gelen kan

Sual: Maliki'yi taklit eden gebe kadından gelen kan hayz mıdır?

CEVAP

Evet hayzdır.


Çeşitli sualler:

Sual: Tam İlmihalde, (Maliki’de abdeste başlarken niyet şarttır) deniyor. Gusül bahsinde ise, Abdeste başlarken veya yüzü yıkarken niyet farzdır) deniyor. İslam Ahlakı kitabında ise, (Elleri yıkarken farzdır) deniyor. Ne zaman niyet etmek gerekiyor?

CEVAP

Malikide abdestte niyet; elleri yıkarken de olur, yüzü yıkarken de olur. Tam İlmihalde iki ayrı kavil olduğu bildirilmiştir. Yüz yıkandıktan sonra olmaz. Eğer unutulur da abdestten sonra, ne kadar zaman geçerse geçsin hatırlanırsa, hemen bu abdesti Maliki'ye göre aldım demekle abdest sahih olur. Yani böyle niyet unutulan namazı da kaza etmek gerekmez.


Sual: Maliki mezhebini taklit eden biri yellense, abdesti bozulmaz mı?

CEVAP

Yellenmek Maliki mezhebinde de abdesti bozar. Ancak, yel kaçıran, yani yelini tutamayan özürlü olduğu için onun abdestini bozmaz. Yoksa yellenmek her zaman abdesti bozar.


Sual: Maliki’yi taklit eden, yanlışlıkla kollarını yıkamadan önce başını mesh ediyor, sonra abdestin devamında hatırlayınca, kollarını yıkasa abdesti sahih mi?

CEVAP

Sahihtir. Çünkü Maliki’de sıra ile yıkamak şart değildir.


Sual: Hanefi’de, gusül ve namaz abdestinde bir yerin yıkanması unutulursa sonradan yıkanabiliyor. Maliki’de peş peşe yıkamak farz olduğuna göre aynı durum Maliki’de de geçerli midir?

CEVAP

Hatırlayınca geciktirmeden yıkanırsa Maliki’de de sahih olur.


Sual: Maliki’yi taklit edenin tükürükten fazla olan kanı abdestini bozar mı?

CEVAP

Ağızdaki bir yara veya hastalıktan dolayı kan ne kadar çok çıkarsa çıksın Maliki’yi taklit edenin abdestini bozmaz.


Sual: Maliki’yi taklit ediyorum, Hanefi’de bir şey abdestimi bozmazken, Maliki’de bozsa ne olacak veya Hanefi’de bozup, Maliki’de bozmuyorsa nasıl hareket edeceğiz?

CEVAP

Kendi mezhebinde bozan şey abdesti bozar. Taklit ettiği mezhepte de bozan şey yine abdesti bozar. Taklit ettiğimiz mezhebin sadece farzlarına uyup, müfsitlerinden kaçacağız. Kendi mezhebimizin ise, tamamına uyacağız. Semavi özürler, elde olmayan durumlar ayrı.


Sual: Maliki’de, guslederken saçı hilallemek, parmakları tarak gibi geçirmek mi?

CEVAP

Evet.


Abdest alırken

Sual: Mâlikî’de, abdest alırken, çok sık sakalın altındaki deriyi yıkamak farz mı?

CEVAP

Sadece sakalı yıkamak farzdır. Abdestte sık sakalın altındaki deriye suyun ulaşması gerekmez. Gusülde ise, hilâlleyerek suyu deriye ulaştırmak gerekir.


Sual: Hanefi’ye uygun kaplama mesh, Maliki’ye de uygun mu?

CEVAP

Evet.


Sual: Maliki’de, kadın da, erkek gibi mi kaplama mesh yapar?

CEVAP

Evet.


Sual: Maliki’yi taklit eden kadının kaplama meshte, sarkan saçlarını mesh etmesi gerekir mi?

CEVAP

Evet.


Sual: Maliki’yi taklit eden bir bayanım. Saçlarım uzun, nasıl mesh edeceğim?

CEVAP

İki elinizi başınızın yanlarından aşağı doğru çekerken başı geçince saçlarınızı kavrayıp aşağı doğru çekerseniz mesh tamam olur. İsterse saçlarınız ayaklarınıza kadar uzun olsun fark etmez. Elin değmesi önemli, su ile ıslanması değil, ıslak el ile değmek yeterli.


Sual: Maliki mezhebini taklit ediyorum. Abdestsiz iken bir yerimiz kesilse ve daha sonra abdest aldığımızda kesilen yerden çıkan kan ve sarı su abdesti bozar mı?

CEVAP

Bozulmuş olmaz.


Sual: Namaz abdesti aldıktan sonra ıslak ayakla halıya bassak, daha sonra aynı yere çorapla bassak, çorap ıslansa, çoraptaki bu ıslaklık necaset olur mu?

CEVAP

Hanefi’de de, Maliki’de de necis olmaz.


Sual: Maliki’yi taklit ediyorum, bebeğimin altını değiştirirken, bebeğin avret yerlerine dokununca, abdestim bozulur mu?

CEVAP

Maliki’de bozulmaz. Şafii’de bozulur.


Sual: Maliki’de kadınlarla tokalaşınca abdestim bozuluyor mu?

CEVAP

Şehvet duyulmazsa bozulmaz, şehvetlenir iseniz bozulur.


Sual: Basurum var. Kanama oluyor, çamaşırım kirleniyor. Abdestli durmamın bir kolayı yok mu?

CEVAP

Kolayı var. Maliki mezhebini bu konuda taklit ederseniz, basurdan akan kan, abdesti bozmadığı gibi, necis de sayılmaz. Yani namaz içinde kan gelse, hem abdestiniz bozulmaz, hem de çamaşırı kirleten kan, necis sayılmadığı için o hâliyle kılabilirsiniz.


Sual: Bir özürden dolayı Maliki’yi taklit ediyorum. Basur, yara, mantar gibi rahatsızlıklarım da var. Üstüm başım kan ve irinli iken namaz kılmamda mahzur var mıdır?

CEVAP

Kolayca temizleme imkanı varken, namaza mani necaset miktarı varsa, namaz sahih olmaz. Çünkü Hanefî mezhebinden çıkmış değiliz. Eğer kirlenen elbisemizi kolayca değiştirme imkânı yoksa, o zaman Mâlikî’ ye göre kılmak caiz olur.


Sual: Bir akıntıdan dolayı Maliki’yi taklit ediyorum. Maliki’de ağzın içini yıkamak farz değil diye, gusülde ağız içi yıkanmasa mahzuru olur mu?

CEVAP

Evet, gusül sahih olmaz, çünkü Hanefi’den çıkmadığımız için, ağzın içini yıkamak farzdır.


Sual: Şafii mezhebinde olan bir arkadaş basur rahatsızlığı yüzünden Maliki’yi taklit etmek istiyor. Nasıl yapması lazım?

CEVAP

Aynen Hanefilerin yaptığı gibi taklit eder.


Sual: Şafi mezhebinde sabah namazında Kunut duası okunur. Maliki mezhebini taklit eden Şafii de okuyacak mı?

CEVAP

Elbette okuyacak, çünkü kendi mezhebinden çıkmış olmuyor ki.


Sual: Bazen imamlık yapıyorum. Diş dolgusundan ve hastalıktan dolayı Maliki'yi taklit ediyorum. Cemaatte her mezhepten insan varken de, bunlara imam olmam caiz mi?

CEVAP

Evet.


Sual: Herhangi bir akıntı, mesela kadınların akıntısı, Maliki’yi taklit edenin abdestini bozar mı? Peddeki akıntı bulaşığı ile namaz kılmak caiz olur mu?

CEVAP

Akıntı Maliki’yi taklit edenin abdestini bozmaz. Ped kirlense de namaza mani olmaz. Ama namaza dururken çıkarıp temizini koymak daha iyi olur.


Sual: Maliki mezhebini taklit ediyoruz. Maliki’deki farzlara uymamız gerekir. Namazda selam vermek Maliki’de farzdır. Secde-i sehv yaparken selam verince namaz bitmiyor mu? Yani selam vermeden mi secde-i sehv yapmamız gerekiyor?

CEVAP

Selam verirken namazdan çıkmaya niyet edilir. Secde-i sehv yaparken namazdan çıkmaya niyet edilmiş olmaz. Onun için secde-i sehv yaparken bir tarafa da, hatta iki tarafa da selam verilse mahzuru olmaz.


Sual: Şafii, pazarda abdest bozulmasın diye, Hanefi’yi taklit edip kadına dokunmuşsa, namaz kılarken Hanefi’nin şartlarına uyar mı?

CEVAP

Elbet uyması gerekir.


Sual: Maliki mezhebini taklit eden Hanefi, zammı surelerde besmele çeker mi?

CEVAP

Çekmenin mahzuru olmaz.


Sual: Abdestte Maliki’ye göre baştaki saçı hilallemek gerekiyor mu?

CEVAP

Abdestte hilallemek gerekmiyor, sadece mesh gerekiyor.


Sual: Maliki’de muvalat için, uzuvları birbiri ardına çabuk çabuk yıkamaya ek olarak bir uzvu da hızlı yıkamak lazım mı?

CEVAP

Her zamanki gibi normal almalı, hızlı yıkamak şartı yok. Abdest alırken başka işle meşgul olmama şartı var.


Sual: Şafii ve Maliki’de el ayasına parmakların araları dahil mi?

CEVAP

Dahil değildir.


Sual: Elektrikli makine ile sakal tıraşı olmak, Maliki’de abdesti bozar mı?

CEVAP

Jilet gibi, ustura gibidir. Bir kavle göre bozar.


Sual: Muvalatın tarifi nasıldır?

CEVAP

Muvalat başka işle uğraşmadan abdestle meşgul olmak demektir.


Sual: Maliki mezhebini taklit eden bir kadın, kulağındaki küpeleri çıkarmadan, oynatarak aldığı normal ve gusül abdesti caiz olur mu?

CEVAP

Elbette. Küpe olmasa da mahzuru olmaz. Kadınlar bunu bilmiyor, yani küpe olmasa da delik kapansa da veya kapanmasa da eli değdirmek yeterlidir.


Sual: Kadın, akıntısı için, Maliki’yi taklit eder mi?

CEVAP

Evet.


Sual: Maliki’ye göre guslederken ön avret yerine el dokununca abdest bozuluyor. Abdest bozulunca gusle yeniden mi başlamak gerekiyor?

CEVAP

Hanefi’de de Maliki’de de guslederken herhangi bir şekilde abdest bozulunca yeniden başlanmaz. Abdest bozulunca, sadece o gusül abdesti ile namaz kılınmaz. Abdest bozulduğu için namaz kılabilmek için yeniden abdest almak gerekir. Maliki’yi taklit eden, gusle başlarken önce iki edep yerini yıkar. Sonra namaz abdesti alır ve gusleder. O gusül abdesti ile namazını kılar.


Sual: Mukim iken, iki namazı cem etmek gerektiği zaman, Maliki mezhebini taklit eden kimse, Hanbeli'ye göre, nasıl niyet eder?

CEVAP

Her iki mezhebe uyduğuna niyet eder. Mesela, öğle ile ikindiyi, öğle vaktinde cem ederken, öğleyi kılarken (Öğleyi, ikindi ile öğle vaktinde cem etmeye, Hanbeli ve Maliki mezhebine uymaya) diye niyet edilir.


İkindiyi kılarken de, (İkindiyi, öğle ile, öğle vaktinde cem etmeye, Hanbeli ve Maliki mezhebine uymaya) diye niyet edilir.


İkindi vaktinde öğleyi kılarken, (Öğleyi, ikindi ile ikindi vaktinde cem etmeye, Hanbeli ve Maliki mezhebine uymaya) diye niyet edilir.


İkindiyi, ikindi vaktinde kılarken de, (İkindiyi, öğle ile ikindi vaktinde cem etmeye, Hanbeli ve Maliki mezhebine uymaya) diye niyet edilir.


Akşam ile yatsı cem edilirken de aynı şekilde akşam ve yatsı denilerek aynı şekilde niyet edilir.


Sual: Maliki’de, erkeğin elinin neresi nereye değerse abdesti bozar?

CEVAP

Kendi ön edep yerine, avuç ve parmak içleriyle çıplak olarak dokunan erkeğin abdesti bozulur.


Sual: Malikiyi taklid eden Hanefi bir kadın, abdestte başını mesh ederken, örgüyü açması ve saçındaki tokayı çıkarması gerekir mi?

CEVAP

Maliki’de başın tamamını mesh etmek gerektiği için tokayı çıkarması gerekir, fakat örgüsünü çözmesi gerekmez.


Sual: Diş dolgusu sebebiyle Maliki mezhebini taklit ediyorum, abdestte başın tamamını mesh edince, rahatsızlığımdan dolayı, hastalığım artıyor, ağrıya da sebep oluyor, bunun bir çaresi yok mu?

CEVAP

Dolgu için, Şafii mezhebi taklit edilirse, Maliki’de olduğu gibi, başın tamamını mesh etmek gerekmez. Bir parmakla dokunmak, mesh için yeterlidir; fakat Hanefi'den çıkılmadığı için, dörtte birini mesh etmelidir.


Maliki’de abdestte niyetin vakti

Sual: Maliki’de abdestte niyetin ilk ve son vakti ne zamandır?

CEVAP

Tam İlmihalde (Abdeste başlarken veya yüzü yıkarken niyet etmek farzdır) buyruluyor. Unutulursa, ne zaman hatırlanırsa o zaman niyet edilirse, abdest sahih olur. Gusülde de böyledir, yani gusle başlarken niyet etmeyi unutan, gusülden sonra ne zaman hatırlarsa, bir saat sonra veya bir gün yahut bir ay sonra hatırlasa, hatırladığı zaman niyet ederse niyeti sahih olur.


Maliki’de vitir

Sual: Maliki mezhebinde, kaza borcu olanın sünnet kılması haramdır. Maliki’de vitir namazı, vacib değil sünnet olduğu için, Maliki’yi taklit eden Hanefi’nin, vitir yerine de kaza kılması gerekmez mi?

CEVAP

Hayır. Hanefi’de vitir vacibdir. Maliki’yi taklit eden, vitir namazını da vacib niyetiyle kılar. Başka bir mezhebi taklit eden, kendi mezhebinden çıkmış sayılmaz. Kendi mezhebinin her şeyine, taklit ettiği mezhebinse, sadece farzlarına ve müfsidlerine yani ibadeti bozan hususlarına uyar.


Sual: Dişimde dolgu olduğu için Maliki mezhebini taklit ediyordum. Şimdi dolgumu çektirdim. Maliki mezhebini taklit etmem gerekir mi?

CEVAP

Gerekmez. Dolgu gitti, taklit de bitti.


Bunun gibi, cünüp olma ihtimali kalmayan ihtiyar bir dul kadın, diş dolgusu yaptırırsa, Maliki mezhebini taklit etmesi gerekmez. Akıl baliğ olmamış çocukların da taklid etmesi gerekmez. Ama alışmaları için taklit etmelerinde mahzur olmaz. Çünkü diş dolgusu olmasa da, her zaman, imkân nispetinde dört mezhebin şartlarına da uymaya çalışmak iyi olur. Kendi mezhebinde mekruh olmayan bir şey, başka mezhepte farz ise, bunu yapmak da müstehab olur.


Malikide abdest alırken, niyet, uzuvlarını ovmak, peş peşe yıkamak, başın tamamını mesh etmek farzdır. Şafiide ise sıra ile yıkamak da farzdır. Hanbeli’de Besmele çekmek de farzdır.


Bunlar uygulanırsa dört mezhebe uygun abdest alınmış olur.


Mezhep taklidinin lüzumu

Sual: Diş dolgusu olan, Maliki mezhebini taklit ederek gusledince, guslü sahih olduğuna göre, bu sahih gusülle abdest alıp namaz kılamaz mı? Niye abdestte ve namazda da taklit etmek gerekiyor?

CEVAP

Gusül, abdest ve namaz, birbirine bağlıdır. Bunlardan biri yoksa namazı sahih olmaz.


Eğer abdestte Maliki’nin farz ve müfsitlerine uymamışsa, sadece Hanefi’ye uymuşsa, böyle abdestle kılınan namaz, Maliki’ye göre de, Hanefi’ye göre de sahih olmaz. Maliki’ye göre abdesti yok, Hanefi’ye göre de guslü yoktur. Bir mezhebe göre, üçü de sahih olmalıdır.


Din kitaplarımızda da bu husus şöyle bildirilmiştir:

1– Bir işi bir mezhebe göre yaparken, bu mezhebin, bu işin sahih olması için koyduğu şartların hepsini yapması gerekir. Bunlardan biri yapılmazsa, bu iş sahih olmaz. (Hulasat-üt-tahkik)


2– Bir işi bir mezhebe göre yaparken, başka bir mezhebi de taklit etmek gerekiyorsa, iki mezhepte de batıl olacak bir şey yapmamak şarttır. Abdestte, Şafii mezhebini taklit ederek, uzuvlarını ovmayan kimse, kadına eli değince, Maliki’ye göre abdest bozulmaz diyerek namaz kılsa, bu namazı batıl olur; çünkü kadına dokunduğu için Şafii’ye göre, uzuvlarını ovmadığı için de Maliki’ye göre abdesti sahih değildir. (Tahrir)


3– Bir iş için, başka mezhep taklit edildiği zaman, o mezhebin bu iş için koyduğu şartların hepsine uymak gerekir. Bu şartlardan biri eksikse, ibadet sahih olmaz; çünkü meşakkat olunca, mezheplerin kolaylıklarını yapmak, zaruret olmadıkça, ancak bütün şartları yerine getirmekle caiz olur. (Mizan-ül-kübra)


Maliki’de teyemmüm

Sual: Abdest için teyemmüm ederken, ağza ve burna su vermek gerekmediğine göre, Maliki’yi taklit eden, abdest için teyemmüm ederken, Maliki’yi taklit etmesi gerekir mi?

CEVAP

Evet, gerekir. Abdestte de, ağza ve burna su vermek, farz değil sünnettir; fakat abdestin sahih olması gusle bağlıdır. Guslü sahih olmayanın, abdesti de sahih olmaz. Bundan dolayı, gusülde taklit edenin, abdestte de, teyemmümde de, Maliki’yi taklit etmesi gerekir. Zaten Maliki’de, teyemmüm için fazla farklı bir şey de yoktur. Maliki’de sadece, namaz vakti çıkınca teyemmüm bozulur, her namaz vaktinde teyemmüm etmek şarttır. Vakit girmeden yapılan teyemmüm, Maliki’de sahih olmaz.


Sual: Maliki’yi taklit ediyorum. Namaz abdesti almadan, avret yerimi yıkayıp Maliki’ye uygun gusletsem, sahih olur mu ve o gusül ile namaz kılabilir miyim?

CEVAP

Evet, namaz kılabilirsiniz. Önce avret yerini yıkamak gusle de, namaz abdestine de mani değildir. Avret yeri yıkandıktan sonra vücut yıkandığı için, o gusül ile namaz kılınır. Maliki taklit edildiğine göre, vücut delk edilerek zaten yıkanıyor. Namaz abdestinde de zaten öyle yıkanıyor. Farklı bir şey yok. Namaz abdesti alınmazsa, sünnete uygun gusledilmemiş olursa da, o gusülle yine namaz kılınabilir.


Sual: Maliki’de, yüzümüzdeki favoriler, saçtan kabul edildiği için mesh etmek gerekiyor. Hanefi’de ise yüzden kabul edildiği için yıkanıyor. Yıkamak mesh yerine geçer mi? Maliki’de tertip farz mı?

CEVAP

Evet, yıkamak mesh yerine geçer. Yıkanınca artık mesh gerekmez. Maliki’de tertip yani sıra ile yıkamak farz değildir. Şafii mezhebinde farzdır.


Maliki’de abdestin bozulması

Sual: Maliki’de karşı cinse şehvetle dokununca abdest bozulur deniyor. Şehvetsiz dokunur da şehvet hâsıl olursa, yine abdest bozulmuş mu olur? Bir taraf şehvetlense, öteki taraf şehvetlenmese, ikisinin de mi abdesti bozulur?

CEVAP

Lezzet kastıyla dokunur da, lezzet hâsıl olmasa, yine abdesti bozulur. Lezzet kastetmeden dokunur da, lezzet hâsıl olursa yine abdest bozulmuş olur.


Karşı tarafın niyetini ve durumunu bilemeyiz. Bizi, bizim abdestimiz ilgilendirir. Şehvetle tutmuşsak veya şehvetsiz tutup da şehvetlenmişsek abdestimiz bozulur.


Şehvetle dokunmak

Sual: Maliki’de şehvetle karşı cinse dokununca abdest bozuluyor. İkisinden biri şehvet duymazsa, onun abdesti de bozulur mu?

CEVAP

Şehvet duymayan tarafın abdesti bozulmaz, hangi taraf şehvetlenmişse, sadece onun abdesti bozulur. (Mezahib-il-erbaa)


Semavi özürlünün abdesti

Sual: Basur, çıban, yara veya herhangi bir akıntısı olanın abdesti, Maliki’de, vakit çıkınca mı bozulur?

CEVAP

Hayır, vakit çıkmakla veya yeni bir vakit girmekle abdest bozulmuş olmaz. Abdesti bozan başka bir şey olmazsa, sabah aldığı abdestle, yatsıyı da kılabilir.


Namazı kaçırmamak için

Sual: Maliki’yi taklit edenin, abdestliyken elini bıçak kesse, abdesti bozulmaz mı?

CEVAP

Vakit darsa, namaz vaktini kaçırmamak için o abdestle namaz kılması caiz olur.


Kaşların altını yıkamak

Sual: Kaşlarım kalın ve gür. Mâlikî’yi de taklit ediyorum. Gusülde, kaşları da parmaklarımla delk etmem veya tarakla taramam gerekir mi?

CEVAP

Evet, gerekir.


Mezhep taklit ederken

Sual: Mâliki’de gusülde ağzın içini yıkamak farz olmadığı için, diş dolgusu sebebiyle Maliki’yi taklit eden gusülde ağzını yıkamasa, bir mahzuru olur mu?

CEVAP

Elbette mahzuru olur, çünkü bir konuda başka bir mezhebi de taklid eden, kendi mezhebinden çıkmış olmaz. Hanefî mezhebinden çıkmadığı için ağzını yıkaması gerekir.


Mâlikî’de guslederken

Sual: Mâlikî’yi taklit eden bir erkek, banyoya girip niyet ettikten sonra avret yerlerini yıkasa, sonra abdest alıp gusletse, o abdestle namaz kılabilir mi?

CEVAP

Elbette kılar. Vesveseli kimseler, niyet ettikten sonra avret yerimize dokunduğumuz için o abdestle namaz kılınmaz sanıyorlar. Niyet etmekle abdest alınmış olmaz. Niyetten sonra abdest de alırsa, o zaman abdest almış olur. Niyet edip avret yerine dokununca, olmayan abdest nasıl bozulmuş olur ki? Abdest aldıktan sonra, erkek ön avret yerine dokunursa, o zaman abdest bozulur. Niyet ettikten sonra dokunmakla bozulmaz.


Lif ve muvalat

Sual: Guslederken kir çıkarmak için sabunlanarak lifle yıkanmak muvalata mani midir?

CEVAP

Muvalat, Hanefî’de sünnet, Mâlikî'de farzdır. Muvalat nedir?

Muvalat, her uzvu, birbiri arkasından ara vermeden, başka işle meşgul olmadan acele olarak yıkamaktır. Diğer bir ifadeyle, normal şartlar altında, bir önceki yıkadığı uzuv kuruyacak kadar ara vermemektir. Uzuv kurumasa da, fazla ara verilmesi muvalata manidir.


Çok kısa zamanda yapılan bir iş, muvalata engel olmaz. Mesela, abdest alırken kapıdan biri girse, dönüp gelenin kim olduğuna bakılsa, muvalata mani olmaz. Musluktan su kesilse, kovadaki suyu almak veya hemen bitişik odadaki musluğa gidip, o musluktan abdest almak, muvalatı engellemez. Bunun için çorabı abdestten sonra giymelidir. Fakat abdest alırken çorabın birini veya ikisini çıkarmak muvalata mani olmaz. Çünkü abdestle ilgili iş yapılıyor. Çorabı giymek gibi abdestten ayrı iş yapılmıyor.


Uzuvların kuruyup kurumaması mutlak ölçü değildir. Çünkü sıcak ve rüzgârlı havada, uzuvlar hemen kuruyabilir. Yahut soğuk ve rüzgârsız bir yerde, uzuvlar geç kuruyabilir. Uzuvlar kurumadı diye, başka bir iş yapmak muvalata mani olur. Hararetli vücutta, uzuv tez kuruyabilir. Demek ki, kuruyup kurumaması kesin ölçü değildir. Kuruyacak kadar yıkamaya ara vermek muvalata manidir.


İbni Âbidin hazretleri de, Hanefi'ye göre muvalatı anlatırken, (Toprakla teyemmüm ederken de, su ile yıkamak olmadığı hâlde, normal şartlarda bir uzuv kuruyacak kadar ara vermek muvalata manidir) buyuruyor.

Bir kimse, banyoya girince, önce gusledip sonra kir için sabunlanarak yıkanırsa muvalata mani olmaz. Yahut önce kirlerini temizleyip sonra gusletmesi de yine muvalata mani olmaz.


Lifi sabunlayıp bir uzvu yıkarken, iki uzvu yıkamak arasında bir uzvun kuruyacağı kadar uzun bir zaman geçerse, liflenmek muvalata mani olur. Kir çıkarmak için sabunla yıkanmak guslün dışında bir iştir. Önce gusledip sonra sabunla, lifle, keseyle yıkanmanın mahzuru olmaz.


Mâlikî’de guslederken

Sual: Mâlikî’yi taklit eden bir erkek, banyoya girip niyet ettikten sonra, avret yerlerini yıkasa, sonra abdest alıp gusletse, niyetten sonra aldığı bu abdestle namaz kılabilir mi?

CEVAP

Elbette kılar. Normal gusül de böyle olur zaten. Niyet etmekle abdest alınmış olmaz. Niyet edip, avret yerini yıkayınca, abdestsiz olduğu için abdest bozulmuş olmaz. Abdest aldıktan sonra, erkek ön avret yerine dokunursa, o zaman namaz abdesti bozulur. Avret yerini yıkayıp abdest aldıktan sonra da zaten artık dokunmaya gerek yoktur. Unutarak dokunursa, o zaman namaz abdesti bozulur, ama guslü yine sahihtir.


Toprağa secde

Sual: (Mâlikî’de toprak cinsinden bir şey üzerine secde etmek farzdır. Bunun için Mâlikî’yi taklit eden Hanefî’nin de halı veya seccade üzerine secde etmesi sahih olmaz) deniyor. Doğru mu?

CEVAP

Hayır. Mâlikî’de halı, pösteki gibi yer cinsinden olmayan bir şey üzerine secde edilmesi mekruhtur. Mâlikî’yi taklit eden Hanefî, Mâlikî’nin sadece farz ve müfsitlerine uyar. Sünnet ve mekruhlarda kendi mezhebine tâbi olduğu için, Mâlikî'yi taklit eden Hanefî'nin yün halı üzerinde namaz kılması mekruh değildir.


İdrar ve mezi kaçırmak

Sual: Elde olmadan idrar kaçırmak, Mâlikî’yi taklit edenin abdestini bozmuyor. Erkekler tuvaletten çıkınca istibra yapmazsa, elde olmadan idrar çıkabiliyor ve yine, elde olmadan mezi de gelebiliyor. Bunlar niye abdesti bozuyor?

CEVAP

Mâlikî’de, abdesti bozan şeyler, hastalıkla çıkarsa abdesti bozmaz. Mesela soğuktan veya hastalıktan mezi sızarsa abdest bozulmaz. Şehvetle sızarsa bozulur. (S. Ebediyye)


Prostat hastasının elde olmadan idrar kaçırmasıyla, yeni tuvaletten çıkıp istibra yapmayanın idrar kaçırması farklıdır. Birincisi hastalıktan dolayı, öteki ise istibra yapmadığı için idrar kaçırıyor. Yani istibra yapmayanın idrar kaçırması, hastalıktan dolayı değildir. Bunun için abdesti bozuyor. Mezi de bir hastalıktan dolayı gelirse yahut elde olmadan idrar veya yel kaçarsa, Mâlikî'de abdest bozulmaz. Ama düşünmekle, sürtünmekle mezi gelirse abdesti bozar.


Mâlikî'de secde-i sehv

Sual: (Mâlikî'yi taklit eden Hanefî, secde-i sehv yaparken selam verirse, namazdan çıkmış olacağı için namazı bozulmuş olur) deniyor. Bu doğru mudur?

CEVAP

Doğru değildir. Mâlikî'de son oturuşta bir tarafa selam vermek farzdır. Yoksa diğer rekatlarda yanlışlıkla selam verilince, yahut secde-i sehv için selam verilince, namazdan çıkılmış olmaz. Secde-i sehv yaparken namazdan çıkmaya niyet etmiyoruz. Selam verip namaza devam ediyoruz. Bu bakımdan secde-i sehv için selam vermek namazı bozmaz.


Mâlikî'de sakal tıraşı

Sual: Mâlikî'yi taklit eden, usturayla, jiletle veya makineyle sakal tıraşı olsa abdesti bozulur mu? S. Ebediyye’de, Mâlikî mezhebi için, (Sakal tıraşının abdesti bozması ihtilaflıdır) deniyor. İhtilaflı ne demek?

CEVAP

(Sakal tıraşı olmak abdesti bozar diyen müctehid âlimler olduğu gibi, bozmaz diyen âlimler de vardır) demektir. İhtiyata riayet etmek, yani vakit müsaitse tıraştan sonra abdest almak iyi olur. Ustura veya makine fark etmez.


Mâlikî'ye niyet

Sual: Diş dolgusundan dolayı Mâlikî'yi taklit eden kimsenin semavî özürleri olsa, mesela, idrar kaçırsa, yel tutamasa, yarasından, çıbanından, basurundan kan aksa, bunlar için de Mâlikî’yi taklit edebilir mi? Hepsi için ayrı niyet gerekir mi? Sadece, (Mâlikî’yi taklit ediyorum) diye niyet etmek kâfi değil mi?

CEVAP

Evet, kâfidir. Bu hususu da merhum hocamıza sormuştuk. Böyle birden fazla özür için de Mâlikî’yi taklit edebileceğimizi ve tek niyetin yeterli olacağını bildirmişlerdi. Mesela, diş dolgusu için taklit edenin yarasından kan akıyorsa, Mâlikî’de özür sahibi olup, tekrar abdest alması gerekmez. Diş dolgusu olsun veya olmasın birkaç özrü olanın hepsi için (Mâlikî'yi taklit ediyorum) diye niyet etmesi yeter. Her özür için ayrı niyete gerek yoktur.


Taklide devam

Sual: Diş dolgusu sebebiyle Mâlikî’yi taklit edenin, hangi durumlarda artık taklit etmesi gerekmez?

CEVAP

Taklide devam etmesi gereken durumlar:

1- Diş dolgusu olduğu müddetçe taklide devam eder.


2- Yaşlı dul kadın, artık hiç cünüp olmasa da, dişinde dolgu var iken, son guslü Hanefî’ye uygun olmadığı için, yine taklide devam eder.


Taklidi bırakması gereken durumlar:

1- Dolguları düşen, gusletse veya sadece ağzını yıkasa, Hanefî'ye göre de guslü sahih olacağı için, taklide devam etmez.


2- Çok yaşlı erkek veya dul kadın, dolgu yaptırsalar bile, eğer hiç cünüp olmayacaklarsa, artık bunların taklide devam etmeleri gerekmez. Fakat cuma ve bayram günlerinde, Arafat’ta ve ihrama girerken gusletmek sünnettir.


Bunlar, herhangi bir sebeple cünüp olurlarsa taklit gerekir.


Abdeste ayaktan başlamak

Sual: Hanefî'de ve Mâlikî'de, tertip yani sırayla yıkamak farz olmadığı için abdeste ayaktan başlayarak alsak, Mâlikî'de yüzü yıkarken niyet farz olduğu için yüzü yıkarken niyet etsek, mekruh olmakla birlikte abdestimiz sahih olur mu?

CEVAP

Hanefî'ye göre mekruh olarak sahih olur, Mâlikî'ye göre sahih olmaz. Çünkü Mâlikî’de niyet farz olup, yıkanması farz olan ayaklar ve kollar, niyetsiz yıkanmış, baş da, niyetsiz mesh edilmiştir.

Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Tövbe etmek, Allahü teâlâya söz vermekdir. Yâni; *(Ben yapdığıma pişmân oldum yâ Rabbî, bir daha yapmıyacağım)* demekdir. 


Allahü teâlâya kavuşmak istiyen ne yapsın? Allahü teâlâya götüren kapıdan geçsin. O kapı neresidir? O kapı, büyüklerin kapısıdır.


*(Evliyâ-yı kirâm)* ın kapısıdır, Evliyâ-yı kirâmın huzûrudur, sohbetidir. Bu evin kapısının ne kıymeti var? Burada kastedilen, sohbet kapısıdir. O sohbet kapısından gir. 


Yâni, sohbete gir, sohbetinde bulun o büyüklerin. İşte Allahü teâlâya kavuşduran yol, Allahü teâlâya kavuşduran kapı, bu kapıdır. Allahü teâlânın sevdiklerinin sohbetidir. 


*(Eshâb-ı kirâm)* efendilerimiz, o kemâlâta nasıl kavuşdular? Resûlullahın sohbeti ile. Evliyâ-yı kirâm da, Resûlullah Efendimizin vârisleridir. Onlar, *(Vereset-ül Enbiyâ)* dır. 


Muhammed aleyhisselâma tâbi olmadan seâdete kavuşmaya imkân yokdur. Ona tâbi olmıyan, dünyâda sefâlet çeker, sürünür. Âhiretde de Cehenneme gider ve yanar. 


Resûlullah Efendimize tâbi olmak için, en evvelâ *(Îmân)* etmek, âmentüye inanmak lâzım. Bizim kitaplarımızda bunlar yazılı. Okuyacağız, öğreneceğiz. 


Ondan sonra da öğrendiğimiz farzları, vâcibleri, sünnetleri yapacağız kardeşim. Harâmlardan sakınacağız, bunlar çok mühim. Bir kimse günâh işliyorsa, hiç kıymeti yok 


Eskiden, babamın evinde iken biz akşamları çay içmeyi bilmezdik. Sâdece kahvaltıda çay içerdik. Çay içmeyi dahî Efendi hazretlerinden öğrendik. 


Efendi hazretlerinden duymadığımız hiçbir şeyi söylemiyoruz kardeşim. Efendi hazretleri tek şeker ile açık çay içerlerdi. Ziyâ bey üç şeker, Hâlid bey, koyu ve tek şeker. 


Allahü teâlâ mü’mini, namaz kılmak için yaratdı kardeşim. Namaz kılana, *(mü’min)* denir. Kılmıyan, şüphelidir. Dîn-i islâm, namâzın içinde mündemicdir. 


Namaz, çok şereflidir, çok kıymetlidir. Niçin? İçinde *(Kur’ân-ı kerîm)* olduğu için, Kur’ân-ı kerîm okunduğu için. 


Çünkü Kur’ân-ı kerîm, Allahü teâlâdan sonra, makâmı, mevkîi, derecesi en yüksek olandır. Peygamberlerden de yüksekdir. 


Bizim Peygamberimizden de yüksekdir. Allah kelâmıdır çünkü. Cenâb-ı Hak buyuruyor ki: *(Bu Kur’ânı, ben dağa indirseydim, dağ su gibi erir ve akardı.)*

Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Hüküm mevkîinde sıkıntı çok olur. Bir çürük üzüm tânesi, bir sepet sağlam üzümü çürütür. Fakat bir sepet sağlam üzüm, bir çürük üzümü düzeltemez. 


Öyleyse, bu çürük üzümü bünyeden atmak gerekir. Sizin atmanıza gerek yok, o kendisi gider. 


Osmânlıyı, Reşit Rızâ ve Mithat paşa gibi birkaç çürük adam çökertmiştir. 


Bizim kitaplarımız, Allahü teâlânın sevdiği kullarının yazılarıdır kardeşim. Ben bâzen, yeri gelince diyorum ki: *(Bizim kitaplarımız çok kıymetli, çoook. Her kitâbdan daha kıymetlidir.)*


Niçin kıymetlidir? Çünkü bizim kitaplarımızın içinde, bana âit bir yazı yok da onun için efendim. Hep o büyüklerin yazıları. Onun için kıymetli. 


Bize âit yazılar, *(Pırlanta)* nın yanında, *(Cam)* parçası gibidir. Bizim kitaplarımızda eğer bana âit de birkaç satır olsa, pırlantaların arasına cam parçalarını karışdırmış oluruz. 


O zaman hiç kıymeti kalmaz. Elhamdülillah, bize âit hiçbir yazı yok. Nasıl olsun ki efendim. Büyüklerin meydânında küçüklerin ne işi var.  


O büyüklerin kelâm meydânında, âciz kulların ne işi var. Maalesef şimdi herkes aklına geleni yazıyor. Sonra da *(İslâmiyet budur)* diyorlar. 


Hâlbuki yazdıklarının, islâmiyetle hiç alâkası yok. Kendi kafalarından çıkan şeyleri islâmiyet sanıyorlar. 


Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerinin 25. ci mektûbunda buyuruyor ki: *(İnsanların başına gelen her dert ve belâ, her musîbet, her sıkıntı, kötü amellerimizin karşılığıdır.)* 


Cezâ, karşılık demek. Yâni başımıza bir dert, bir musîbet geldiyse, muhakkak kötü bir amel yapmışızdır. Bir günâh işlemişizdir, onun karşılığıdır. 


Ne yapacağız peki? Hemen pişmân olup, tövbe edeceğiz, af dileyeceğiz, istiğfâr edeceğiz. İstiğfâr edince de o kötülük gider. Demek ki en birinci ilâç, istiğfârdır. 


*(Estağfirullah el azîm el kerîm ellezî lâ ilâhe illâ hû. El hayyel kayyûme ve etûbü ileyh.)* 


Bunu okudun mu, yapdığın kabâhat afv olur. Kabâhat afvolunca da, o başına gelecek olan derd-ü belâ artık gelmez, geri gider.

Haram olan niçin haramdır?

  -Haram olan niçin haramdır? Allah celle şânühü harâm ettiğinden. Harâm olmasının sebebi: Harâm olan şey, yâ fesadı, veya mazarratı mucibdir. Mefsedet ve mazarrat bazen celî [âşikar], ba'zan hafî [gizli] olur. 

(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)

Kalbin safası

 - Kalbin safası, üç şeyle tekemmül eder:

1- Kur'ânı kerîmi tedebbürle okumak,

2- Tezekkür mevtle [ölümü hatırlamakla],

3- Zevcesi ile kesret-i ihtilatla [hanımı ile bir arada çok kalmakla].

(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî)