*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Her *Gün*, her *An*, dünyânın her yerinde *Namaz* kılınıyor ve o namaz kılanlar, bize *Selâm* ve *Duâ* ediyorlar. Şu anda biz burada otururken, uyurken, bize *Duâ* ediyorlar.
Aynı şekilde, biz de namâza duruyoruz, bütün *Eshâb-ı kirâm*’a, bütün *Melek*’lere, bütün *Evliyâ*’lara ve dünyâdaki bütün *Müslümân*’lara duâ ediyoruz.
Velhâsıl biz, her an, *Binler*’ce, *Milyon*’larca müslümandan *Duâ* alıyoruz. Yine her namazda biz de *Milyon*’larca müslümana *Duâ* ediyoruz.
● ● ●
*Mürşid-i kâmil* olan evliyânın *Kalp göz*’ü açıkdır kardeşim. Onlar, *Kabir*’de olanları görüyorlar, *Mahşer*’de olanları görüyorlar, *Sırat* köprüsünü, *Mîzân*’ı, yâni *Terâzi*’yi görüyorlar.
Hattâ *Cennet*’i görüyorlar, *Cehennem*’i görüyorlar. Çünkü âhiretde *Zaman* yok. Zaman, bu *Dünyâ*’da var, orada yok.
Meselâ Peygamberimiz aleyhisselâm, *Mîrâc*’da hazret-i *Osmân*’ın, koşarak *Cennet*’e girdiğini gördü. Hâlbuki hazret-i Osmân henüz ölmemişdi, *Dünyâ*’da yaşıyordu.
Orada zaman olmadığı için, hazret-i Osmânı *Cennet*’e girerken gördü. Çünkü bu dünyâ bir *Hayâl*. Ne demek hayâl? Yâni, *Ayna*’daki bir *Görüntü*. Aslı olmasa, görüntü olmaz.
Dünyâ, *Asıl* değil ki. Asıl olan, *Âhiret*’dir. Hazret-i Osmânın gerçek *Hayât*’ı, âhiretde. Burada zaman olduğu için *Ölüm*’ü bekliyor. Niçin? Öldükden sonra o gerçek hayâtda *Cennet*’e gitsin diye.
Âhirette zaman yok. *Ezel* ve *Ebed*, orada bir *An*’dır. *Mebde* ve *Müntehâ*, yâni baş ve son, *Milyar*’larla sene, orada bir *An*’dır. Biz zamanlı yaratıldık. Zamanlı *Doğduk*, zamanlı *Büyüdük*.
Onun için *Zamansız*’lık ne demek, aklımız ermez. Aklımız ermiyor bizim bu işe. İşte *Kalp gözü* açık olanlar, *Kıyâmet*’i de görüyor, *Cennet*’i de görüyor, *Cehennem*’de yananları da görüyor.
Şimdiki *İslâm* düşmanları geberip de Cehenneme gidiyorlar ya, onların *Cehennem*’de yandıklarını, *Kalp gözü* açık olanlar görür efendim.
Nasıl görürler? *Kalp*’lerinden âhirete bir *Pencere* açılır, o pencereden *Âhiret*’i görürler.