ABDURRAHMÂN İBNİ PAKDEMİR (Rahimehüllah)

Bu sâlih,zâhid ve vera' sâhibi velî Şeyh Ahmed ez Zâhid'in önde gelen ashâbındandı.Şeyh Abdurrahmân önceleri dünya ehlindendi ve Şeyh Ahmed'in komşusuydu.Bir gün,pişirdiği yemekten ona bir tabak gönderdi.Buna karşılık,Şeyh Ahmed de onun tevbe etmesi ve hak yoluna dönmesi için duâ etti.Bundan bir hafta geçmeden,Abdurrahmân dağ gibi bir irâde ve istekle gelip Şeyh Ahmed'e intisâp etti.Şeyh Ahmed,ona tarikatın âdâbını öğretti ve kelime-i tevhidle zikretmesni söyledi.Zikre devam ederek kısa zamanda ma'nevi mesâfe alan Şeyh Abdurrahmân,semâvi levhaları görme derecesine erişti.Fakat, "Levh-i Mahfûz" da gördüğü yazı onu hem şaşırttı,hem de çok üzdü.Çünkü,bu mukadderât kitabında şeyhi şakîler arasında gösterilmişti.Bunun için,bir süre kapanıp ağladı ve uzun bir tereddüdden sonra,acı gerçeği şeyhe anlattı.Şeyh hiç hayret etmedi ve:

-Doğrudur.Ben de otuz seneden beri ismimi senin gördüğün yerde görüyorum.Fakat,bundan dolayı ne kadere i'tirâz ettim,ne de ibâdetimde gevşedim, dedi.Bundan sonra Şeyh Abdurrahmân'a:

- Şimdi bak,dedi.Beriki bakınca,bu sefer onun ismini saîdler arasında gördü ve rahatlayıp Allah'a şükretti.

Şeyh Zâhid vefât edince,Şeyh Abdurrahmân onun câmiinde kalıp ibâdetle meşgul oldu.Vefât ettiğinde de bu câminin şadırvanının karşısında defnedildi.

Kaynak: (Sahabeden günümüze veliler ve kerâmetleri)
3.cild.Sahife 264
İsmail İbn Yusuf Nebhani
Tercüme: Abdülhalık Duran

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder