*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
*Enver âbi* diyor ki: Amerika’da *Otoban* lar var, aynen *Ahtapot* gibi, herkes numaralara bakıyor. Bir şaşırdın mı mahvoldun. Aynı *Nokta* ya gelmek için, bütün *Gün* dolaşıp durursun.
Onun için, *İstikâmet* kadar mühim bir *Şey* yok kardeşim. Allahü teâlâya hamdolsun ki, *Efendi hazretleri* ne rastladık da, bize istikâmetimizi gösterdiler, önümüzü açdılar. Ne kadar *Şükr* etsek azdır.
Okyanusu, *Yüzerek* geçemezsin. Tek başına *Kayıkla* da geçemezsin. Geçmeye kalkarsan, bir *Fırtına* çıkar, bir *Köpek balığı* çarpar, boğulup gidersin.
*Herkese Lâzım Olan Îmân* kitâbımızda otuz kırk tâne gayr-i müslimin müslümân oldukları yazılı. *Niçin müslümân oldular?* diye de *Başlık* atmışız. Bunların çoğu da önemli kimseler.
Kimi *Doktor*, kimi de *Kurmay Albay*. Avrupalı hıristiyanlar bunlar. Bir tânesi, birinci cihân harbinde, *Müslümân* bir Pâkistânlı ile *Ahbap* oluyor. Birbirlerine gidip geliyorlar.
O müslümân, bir gün bu ahbâbının evine, ziyârete gidiyor, ona islâmiyeti anlatıyor. O da diyor ki: *Senelerdir arkadaşız, sizin müslümânlığınıza bayıldım, çok seviyorum*, diyor.
Pâkistânlı da ona; *Öyleyse müslümân olsana kardeşim, dünyâ ve âhiret seâdetine kavuşursun, seni sevdiğim için söylüyorum*, diyor.
O da diyor ki: Ben *Müslümân* lığı çok seviyorum ama günde *Beş* defâ *Namaz* kılmak, bana *Zor* geliyor. Bunun bir *Çâresi* yok mu? Ben müslümân olacağım, ama bana bir *Çâre* söyle, diyor.
Onun evinin duvarında, örtülü bir *Şey* asılıymış. Pâkistânlı merak edip, ona soruyor; *Bu nedir?* diyor.
O da diyor ki: Bu, *Keman* dır, ben her gün vazîfeden gelince, bunu *İki sâat* çalarım, yorgunluğum gider. Çalmazsam, o *Gece* uyuyamam. Bu, benim *İlâcım*, diyor.
Pâkistânlı; *Bizim de öyle yorgunluklarımız oluyor, bizim ilâcımız da günde beş kere namaz kılmakdır*, diyor. Günde beş kere namaz kılınca, yorgunluk, üzüntü kalmıyor, diyor.
O da; *Sahi mi?* diyor. Pâkistânlı; *Evet, istersen tecrübesini yap, ama evvelâ müslümân olman lâzım!* diyor. O da arkadaşına inanıyor, râhata kavuşmak için *Îmâna* gelip, müslüman oluyor.
Nitekim Peygamber Efendimize soruyorlar; *İnsanların en kıymetlisi kimdir?* diye. Efendimiz, bu suâle cevaben; *En kıymetli insan, ilim öğrenen ve öğrendiğini başkalarına öğretendir*, buyuruyor.