Seyyidlere hürmet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Seyyidlere hürmet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Seyyidlere hürmet

Sual: Resulullahın soyundan gelenler yani seyyidler ve şerifler günah işleseler de, onlara hürmet etmek gerekir mi?

CEVAP

Elbette hürmet etmek gerekir. Bir kimseyi sevenin, onun sevdiklerini, çocuklarını, torunlarını da sevmesi gerekir. Düşmanlarını ise sevmemesi gerekir. Bir kimsenin çocuğu, torunu yaramazlık yapsa ona kızar, hatta belki döver, ama başkası yan gözle baksa üzülür, çocuğuna sahip çıkar, onu korur. İşte bütün seyyidler ve şerifler de Peygamber efendimizin torunlarıdır. Günah işleseler de, onlara kötü davranan, hürmetsizlik eden Resulullahı üzmüş olur.


Peygamber efendimiz, (Benim evlâdımın iyilerini, Allah rızası için kerim tutun! Onlara hürmet edin! İyi olmayanlarına da benim hatırım için hürmet edin!) buyuruyor. Büyüklerden birinin küçük bir kızı, oyuncak bebeklerine birer isim takar. Birine de, Seyyid ismini verir. Babası, bunlar put sayılır diye, oyuncak bebekleri ateşe atar. Kızı feryat eder, (Baba, onu ateşe atma, o Seyyid’dir) der. Babası, oyuncak bebek olduğu için, hiç aldırmadan ateşe atar. Bu zat rüyada Resulullah efendimizi kızgın bir halde görür. (Benim Ehl-i beytime bu hürmetsizliği niye yaptın?) diye azarlar. Âlim korkuyla uyanıp tevbe ve istigfar eder. (Riyad-ün-Nasihin, Resail-i İbni Âbidin)

Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Seyyidler kıymetlidir kardeşim. Onlara ufacık bir *Hizmet*, kabir azâbından kurtarır insanı. Hattâ *Kâfir* olsa bile. Onun için seyyidleri seveceğiz.


Onlara hürmet edeceğiz, hizmet edeceğiz. *Ama efendim namaz kılmıyor*, derseniz, olsun. Onlara cenâb-ı Hak dünyâda iken mutlaka *Rüşd-i hidâyet* ihsân eder. 


Eğer hidâyet nasîb etmemişse, günâh işliyorsa, son nefesde *Tövbe* nasîb eder. Son nefesde *Hidâyet* verir. Çünkü onlar çok kıymetli ve bahtiyârdırlar. 


Çünkü onların vücûdunda Resûlullah Efendimizin *Zerre* si var. Onun için onları *Sevelim*, ellerini *Öpelim* kardeşim.

● ● ● 

Cum’a günü içinde, *Sâat-i icâbet* vardır ki, o zamanda yapılan *Duâ*, muhakkak kabûl olur, *Red* olmaz. Peygamber Efendimiz, hadîs-i şerîfde bildiriyor bunu. 


Bu sâat, her Cum’a günü değişir. Ne zaman olduğu belli değil. Ekserî âlimler, *İkindiden sonradır* diyorlar. İşte o âlimlerden biri, diğerlerine; 


*Eğer duâların kabûl olunduğu bu vakit mâlum olsa, bilinse, Allahü teâlâdan ne istersiniz?* diye soruyor. 


Âlimlerden beş altı kişi böyle oturmuşlar. *Ubeydullah-ı Ahrâr* hazretleri de oradaymış. Her âlim bir şey söylüyor. Sıra Ona gelince; 


Ben Rabbimden *Sohbet-i sâlihîn* isterim. Yâni Allahü teâlânın sevdiği kullarıyla konuşmak, onlarla *Sohbet* etmek isterim, demiş. 


Allahü teâlânın sevdikleri kimlerdir? Onlar, Peygamber aleyhisselâmın *Vekîl* leridir, *Vâris* leridir. 


Nitekim *El ulemâü vereset-ül enbiyâ* buyurulmuş. Ne demek bu? Yâni âlimler, Peygamberlerin vârisleridir.

Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Birbirimizi seveceğiz. Birbirimizin kalbini *Kırmak* dan titreyeceğiz. Zâten mü’minin kalbini kırmak, mü’mini incitmek *Harâm* dır. 


Hele, böyle mübârek kardeşlerimizi *İncitmek*, onları *Üzmek*, hele hele darılmak ve münâkaşa etmek, çok tehlikeli kardeşim. Allah muhâfaza etsin. 


Bâzen işitiyorum; falanca kardeşimizle filanca kardeşimiz birbirleriyle münâkaşa etmiş, kalpleri kırılmış. *Eyvaah!* diyorum, *Ye’se* düşüyorum, ümitsizliğe kapılıyorum. 


Çok üzülüyorum, *El hazer! El hazer! El hazer!* Sakınalım, birbirimizi incitmekden pek sakınalım! Evet, Peygamberlerden başka, hepimizin *Kusûru* var.


Hepimizin *Günâhı* var. Bir toplulukda günâhı *Az* olan da var, *Çok* olan da var. Bana sorarsanız, günâhı en çok olan hangimiz biliyor musunuz? *Benim, Beeen!* 

● ● ● 

*Seyyid* lerden biri, bir köye gitmiş. Bir zâtın evini arıyormuş. Kime sorayım derken, karşıdan biri gelmiş, ona sormuş: *Falancanın evi nerdedir?* demiş. 


Meğerse o sorduğu kişi de *Yahûdî* imiş. Yahûdî, eliyle işâret etmiş. *İşte şu karşıdaki ev!* demiş, eliyle göstermiş. Böylece seyyidin işi hâllolmuş.


Hem de hiç yorulmadan. *Cenâb-ı Hak* dan meleklere bir *Nidâ* geliyor, buyuruyor ki: 


Ey meleklerim! Bunun sağ koluna *Azap* yapmayın. Çünkü bu kolu, benim sevgili Peygamberimin evlâdlarından birine *Hizmet* etdi, ona bilmediği *Evi* gösterdi. 


Bir *Seyyide* o kadarcık hizmet etdiği için, kıyâmete kadar yahûdînin sağ koluna *Azap* yok. Seyyidler öyle *Kıymetli* dir. Onlara ufacık bir hizmet, kabir azâbından kurtarır insanı. 


Efendi hazretleri Ankara’ya, bize mektup yazardı. Bir mektûbunda; *Pek sevgili Hilmi! Bir gün gelecek, islâm bilgileri Hilmi’den sorulacak!* diyor. 


Ben bunları okuyunca, Efendi hazretleri öylesine yazıyor zannederdim. Meğer *Hakîkat* miş Efendi’nin bu yazıları. Onun yanından hiç ayrılmazdım efendim.

Seyyidlere hürmet















Hace Ubeydullah Ahrar (kuddise sirruh) hazretlerinin seyyidlere gösterilmesi gereken hürmet hususunda ki beyanları...
Kaynak: Reşahat