Seyyidlere hizmet etmek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Seyyidlere hizmet etmek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Seyyidler kıymetlidir kardeşim. Onlara ufacık bir *Hizmet*, kabir azâbından kurtarır insanı. Hattâ *Kâfir* olsa bile. Onun için seyyidleri seveceğiz.


Onlara hürmet edeceğiz, hizmet edeceğiz. *Ama efendim namaz kılmıyor*, derseniz, olsun. Onlara cenâb-ı Hak dünyâda iken mutlaka *Rüşd-i hidâyet* ihsân eder. 


Eğer hidâyet nasîb etmemişse, günâh işliyorsa, son nefesde *Tövbe* nasîb eder. Son nefesde *Hidâyet* verir. Çünkü onlar çok kıymetli ve bahtiyârdırlar. 


Çünkü onların vücûdunda Resûlullah Efendimizin *Zerre* si var. Onun için onları *Sevelim*, ellerini *Öpelim* kardeşim.

● ● ● 

Cum’a günü içinde, *Sâat-i icâbet* vardır ki, o zamanda yapılan *Duâ*, muhakkak kabûl olur, *Red* olmaz. Peygamber Efendimiz, hadîs-i şerîfde bildiriyor bunu. 


Bu sâat, her Cum’a günü değişir. Ne zaman olduğu belli değil. Ekserî âlimler, *İkindiden sonradır* diyorlar. İşte o âlimlerden biri, diğerlerine; 


*Eğer duâların kabûl olunduğu bu vakit mâlum olsa, bilinse, Allahü teâlâdan ne istersiniz?* diye soruyor. 


Âlimlerden beş altı kişi böyle oturmuşlar. *Ubeydullah-ı Ahrâr* hazretleri de oradaymış. Her âlim bir şey söylüyor. Sıra Ona gelince; 


Ben Rabbimden *Sohbet-i sâlihîn* isterim. Yâni Allahü teâlânın sevdiği kullarıyla konuşmak, onlarla *Sohbet* etmek isterim, demiş. 


Allahü teâlânın sevdikleri kimlerdir? Onlar, Peygamber aleyhisselâmın *Vekîl* leridir, *Vâris* leridir. 


Nitekim *El ulemâü vereset-ül enbiyâ* buyurulmuş. Ne demek bu? Yâni âlimler, Peygamberlerin vârisleridir.

Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Birbirimizi seveceğiz. Birbirimizin kalbini *Kırmak* dan titreyeceğiz. Zâten mü’minin kalbini kırmak, mü’mini incitmek *Harâm* dır. 


Hele, böyle mübârek kardeşlerimizi *İncitmek*, onları *Üzmek*, hele hele darılmak ve münâkaşa etmek, çok tehlikeli kardeşim. Allah muhâfaza etsin. 


Bâzen işitiyorum; falanca kardeşimizle filanca kardeşimiz birbirleriyle münâkaşa etmiş, kalpleri kırılmış. *Eyvaah!* diyorum, *Ye’se* düşüyorum, ümitsizliğe kapılıyorum. 


Çok üzülüyorum, *El hazer! El hazer! El hazer!* Sakınalım, birbirimizi incitmekden pek sakınalım! Evet, Peygamberlerden başka, hepimizin *Kusûru* var.


Hepimizin *Günâhı* var. Bir toplulukda günâhı *Az* olan da var, *Çok* olan da var. Bana sorarsanız, günâhı en çok olan hangimiz biliyor musunuz? *Benim, Beeen!* 

● ● ● 

*Seyyid* lerden biri, bir köye gitmiş. Bir zâtın evini arıyormuş. Kime sorayım derken, karşıdan biri gelmiş, ona sormuş: *Falancanın evi nerdedir?* demiş. 


Meğerse o sorduğu kişi de *Yahûdî* imiş. Yahûdî, eliyle işâret etmiş. *İşte şu karşıdaki ev!* demiş, eliyle göstermiş. Böylece seyyidin işi hâllolmuş.


Hem de hiç yorulmadan. *Cenâb-ı Hak* dan meleklere bir *Nidâ* geliyor, buyuruyor ki: 


Ey meleklerim! Bunun sağ koluna *Azap* yapmayın. Çünkü bu kolu, benim sevgili Peygamberimin evlâdlarından birine *Hizmet* etdi, ona bilmediği *Evi* gösterdi. 


Bir *Seyyide* o kadarcık hizmet etdiği için, kıyâmete kadar yahûdînin sağ koluna *Azap* yok. Seyyidler öyle *Kıymetli* dir. Onlara ufacık bir hizmet, kabir azâbından kurtarır insanı. 


Efendi hazretleri Ankara’ya, bize mektup yazardı. Bir mektûbunda; *Pek sevgili Hilmi! Bir gün gelecek, islâm bilgileri Hilmi’den sorulacak!* diyor. 


Ben bunları okuyunca, Efendi hazretleri öylesine yazıyor zannederdim. Meğer *Hakîkat* miş Efendi’nin bu yazıları. Onun yanından hiç ayrılmazdım efendim.