Dördüncü asırdan sonra mutlak ictihad kapısı kapanmıştır

 Dördüncü asırdan sonra mutlak ictihad kapısı kapanmıştır. Ya’ni dört hak mezheb gibi bir mezheb kuracak müctehid gelmemiştir. Ulema (müctehidler) yedi tabakaya ayrılmıştır. Birinci tabaka hariç, zaman zaman diğer tabakalardan müctehidler gelmiştir. Meselâ İbni Âbidîn hazretleri ve Şeyhulislâm Mustafa Sabri Efendi hazretleri 7. tabakadan müctehid idi. Çeşitli tabakalardan müctehid gelmiş ve gelebilirse de, yeni bir mezheb kuracak müctehid gelmemiştir ve gelmiyecektir. İstisna olarak Hazret-i Mehdî aleyhisselam âhir zamanda geldiğinde dört hak mezheb tamamen unutulmuş olacağı için, kendisi ictihadda bulunacak ve ictihadı Hanefî mezhebine uygun gelecektir. Mu’teber kitaplarda böyle yazmaktadır. 

(Hucce-tüllah-i alel’âlemîn s.775)

Şalvar giymek

 Şalvar giymek (gözlük kullanmak) gibi bid’attır. Fakat ibâdette değil, âdette bid’at olduğu için günah olmaz. Yani âdet olan yerde şalvar giymekte mahsur yoktur. Âdet olmayan yerlerde giymemelidir.

 (Hadîka c.1, s.143;berîka c.1, s.133)

Hanımınıza karşı yumuşak ve iyi huylu olunuz!

 Hanımınıza karşı yumuşak ve iyi huylu olunuz!Peygamber efendimiz de “aleyhisselam” böyle olanları methediyor.Hadis-i şerifte; (İmanı en kuvvetli olanınız, ahlakı en güzel ve zevcesine karşı en yumuşak olanınızdır) buyuruyor.

(Seyyid Abdullah-ı Dehlevi “kuddise sirruh” hazretleri)

Bu bilgileri öğrenmemek büyük günahtır

 Ey gençler, dünyada ve ahirette saadete kavuşmak için, her şeyden önce (Ehl-i sünnet itikadı)nı öğrenip, imanını buna göre düzeltmek lazımdır.Bundan sonra, ibadet bilgilerini öğrenip, onunla amel etmek ve cenâb-ı Hakkın (celle celâlüh) dostlarını, sevgili kullarını sevmek ve İslam dininin düşmanlarını tanıyıp, onlara aldanmamak lazımdır.Ehl-i sünnet itikadını ve farzlardan ve haramlardan lazım olanları öğrenmek, her Müslümana farz-ı ayndır.Bu bilgileri öğrenmemek suçtur, büyük günahtır.

(Hâcegi Muhammed Emkenegi “kuddise sirruh” hazretleri)

İslâmiyetin terakkiye mani olduğunu söyleyenler

 (İslâmiyet terakkiye (ilerlemeye) manidir, yalnız ibâdet dinidir.) diyenler bu iddiasını ispatlamakla mükelleftir. ispatlayamazsa müfteri olur. Güneş balçıkla sıvanamadığı gibi, İslâmiyetin ilme, fenne verdiği kıymet de inkar edilemez. İslâmiyetin terakkiye mani olduğunu söyleyenler ilimden, islâmiyetten haberi olmayan cahil kimselerdir. 

(Tefsîr-i Kurtûbî)

Bu terazi dünya terazilerine benzemez

 Kıyamet günü, amelleri, işleri ölçmek için, bilmediğimiz bir (Mizan), bir ölçü aleti, bir terazi vardır.Yer ve gök bir gözüne sığar. Sevap gözü, parlak olup, Arşın sağında, Cennet tarafındadır. Günah tarafı, karanlık olup, Arşın solunda, Cehennem tarafındadır.Dünyada yapılan işler, sözler, düşünceler, bakışlar, orada şekil alarak, iyilikler parlak, kötülükler karanlık ve iğrenç görünüp, bu terazide tartılacaktır.Bu terazi, dünya terazilerine benzemez. Ağır tarafı yukarı kalkar. Hafif tarafı aşağı iner. Orada yerçekimi kuvveti yoktur. 

(Mazhar-ı Can-ı Canan “kuddise sirruh” hazretleri)

Mürted kimlere denir?

 Evlatlarım, bu gün Müslüman olmayanlara, yani Resulullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirdiği İslam dinini beğenmeyenlere, zamana, asra ve fenne uymuyor diyenlere ve mürtedlere aldanmayın.Çünkü bunlar,Müslümanlarla ve Müslümanlıkla, açıkça ve alçakça alay ediyor, Müslümanları aşağı görüyorlar. Müslümanlığın dışında kalmak, keyiflerine, şehvetlerine ve içlerindeki kötü isteklerine uygun geldiğinden, Müslümanlığa gericilik, dinsizliğe ise asrilik ve münevverlik diyorlar.Mürted demek, Müslüman evladı oldukları halde, Müslümanlıktan haberleri olmadığından ve hiçbir din âliminin kitabını okumadıklarından, yalnız bir lutfe, teveccühe ve dünyalığa kavuşmak için Müslümanlığı beğenmeyenler ve “İslamiyet, terakkiye manidir” diyenlerdir.

(Seyyid Ahmet Mekki Efendi “rahmetullahi aleyh” hazretleri)

Hastalıklar Cenâb-ı Hakk’ın mü’minlere bir lütfudur

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


*Hastalık* lar, Cenâb-ı Hakk’ın mü’minlere bir *Lütf’u* dur kardeşim. Çünkü âhiretde; *Âh, keşke biraz daha hastalık çekseydim de daha çok ni’mete kavuşsaydım!* diyecekler. 


*Cenâb-ı Hak* dan gelen herşey *Hayrlı* dır. Yeter ki biz sebebiyet vermiyelim. *Ve mâ zalemehümullah!* Allahü teâlâ kullarına *Zulm* etmez. 


*Ve lâkin kânû enfüsehüm yazlimûn!* Ancak insanlar, kendi kendilerine zulmediyorlar. Allahü teâlâ *Rahîm* dir. Kullarına dâima *Merhamet* lidir. Ama Onun *Şedîd-ül ikâb* ismi de vardır. 


Yâni çok da şiddetli *Azâbı* vardır. Azâbı, *İsyâna* karşılıkdır. Rahmet ise *Sebeb* siz yağıyor. Gazaba mâruz kalmamak için *İtâat* edeceğiz. İtâat etdin mi, korkma. *Ne gelirse yahşîdir!* diyor Ahmed Yesevî hazretleri. 


Yâni her ne gelirse, *İyi* dir. Âyet-i kerîmede; *Size her ne iyilik gelirse, Allah’dandır. Her ne kötülük gelirse, kendinizdendir!* buyuruluyor. 


Âyet-i kerîmenin sonunda; *Ama hepsi Allah’dandır. Hayr da Allah’dan, şer de Allah’dan!* diyor. Hayrihî ve şerrihî minellâhi teâlâ. 


Hani şer, *Nefs* dendi? Sebep olmak îtibâriyle *Nefs* dendir. Ama yaratmak îtibârı ile *Allah* dandır. *İyilik* ler de, *Kötülük* ler de Allahdandır. Hepsini O *İrâde* eder, O *Yaratır*. 


Eğer Allahü teâlâ bildirmese, Cenâb-ı Hakkı ve sıfatlarını Peygamberler de bilemez. 


Onun için *Cebrâil* aleyhisselâm vâsıtasıyla, kendi râzı olduğu *Yol’u* peygamberlerine bildirmiş, Onlar da ümmetlerine bildirmişlerdir. Allahü teâlânın bildirdiği bu *Yol’* un ismi, *Din* dir. 


Rûhun gıdâsı *Din* dir, kalbin gıdâsı *İlim* dir. İlmi olmıyanın, yâni bir *Ehli sünnet* âliminin yazdığı bir *Kitâbı* okumıyanın veyâ *Sohbet* inde bulunmıyanın gönlü, kalbi *Ölür*. 


Müslümâna gelen her şey *Ni’met* dir, *Hayr* dır. Müslümânları, parayla dahî doyuran, *Sevâba* kavuşur. Allahü teâlâ hepimize *Seâdet-i dâreyn* ihsân eylesin. 


*Vücûdumun her zerresi gelse de dile, şükrünün binde birini yapamam bile!* buyuruyor İmâm-ı Rabbânî hazretleri. 


Allahü teâlâ, kendi *Dînini* yaymak *Hizmet* inde kullanıyor bizleri. Yâni çok büyük *Ni’mete* mazhar olmuşuz kardeşim. Elhamdülillah, çok *Şükür* Allahımıza. 


Bu *Ni’met*, bütün dünyâ ve âhiret ni’metlerinden *Üstün* dür Çünkü bu, peygamberlik *Vazîfesi* dir. Bu hizmeti yapanlar, Peygamberlerin *Vârisleri* dir. Cennetdeki melekler buraya *Gıbta* ediyor, imreniyor kardeşim.

Bazı fıkhî mes'eleler

 Farz kazası olanların teşbih namazı kılmaları uygun değil¬dir. 

(Fütûh-ul gayb haşiyesi s.323) 

*Hanefî mezhebinde olduğu gibi, Şafiî mezhebinde de farz namaz kazası olanın sünnetler yerine kaza kılması gerekir. Ancak sabah namazının sünneti vacibe yakın müekked bir sünnet olduğu için sünnet niyyetiyle kılmalıdır. 

(Nevâdîr-i fıkhıyye)

*Kerahatinden şübhelendiği namazları, pek uygun olmayan imamların arkasında kıldığı namazları kaza etmesinde mahzur yoktur. Teheccüd, kuşluk, evvabin gibi namazları kılarken, kazası olan kimse, kaza nama¬zına da niyyet ederse, hem kazası ödenmiş .olur, hem de adı geçen nafile namazların sevabına kavuşulur. 

(İbni Âbidîn c.l,s.542)

*Vacibi geciktirmemek için sünnet terk edilir.(İbni Âbidîn S.316 ve 450)*Vâcib dînin bildirdiği özrlerle terk edilir. O halde, sünnet dînin bildirdiği özrlerle elbet terk edilir. 

(İbni Âbidîn S. 433) 

*Bir kimse, senelerce namaz kılsa, fakat hangilerinin ilk ve son sünnet olduğunu bilmese, hepsini farz niyyet ederek kılsa, hepsi kabul olur. Çünki sünnetlere farz diye niyyet edilirse sünnet kabul olur.

(Fetavâ-i kübra S.26)

*Tatarhaniyye'de kazaya kalmış namazı olup olmadığını bil- miyen kimsenin öğle, ikindi ve yatsının sünnetlerinde zamm-ı sûre okuması daha iyi olur, buyuruldu. Bundan maksat sünnetlere kaza niyyet etmesi ve zammı sûre okuması daha iyi olur demektir.

(Uyun-ül-besair S.103)

Afiyet nedir?

 Âfiyet, dînin ve i’tikâdın bid’atlerden,

amelin ve ibâdetin âfetlerden, nefsin şehvetlerden, kalbin hevâ ve vesveseden ve bedenin hastalıklardan selâmet bulması, kurtulması demekdir. Resûlullahdan “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” düâların efdali hangisidir diye soruldukda, (Allahü teâlâdan âfiyet isteyiniz. Îmândan sonra, âfiyetden dahâ büyük ni’met yokdur) buyurdu. [Âfiyete kavuşmak için, çok istigfâr etmelidir.] 

İslam ahlakı kitabı sayfa 89

Hıristiyanların teslis inancı

 Hıristiyanların teslis inancına göre, üç tane tanrı vardır. Bunlardan birisine de baba Allah diyorlar. Hıristiyan romanları ile, Hıristiyan filmlerinin te’siri altında kalan insanlar, bilmeden böyle konuşuyorlar. Allahü teâlâ, ihlâs sûresinde kendisinin doğmadığını, doğurmadığını bildirmektedir. Allah baba demek gibi tehlikeli sözlerden kaçmak lâzımdır. Allah baba demek küfürdür.* Allahü teâlâ, mekândan münezzehtir. (yukarıda Allah şahid), veya (Allahü teâlâ gökte görüyor) gibi sözler çok tehlikelidir. İnsanı dinden çıkarmağa kadar götürür. 

(Mektûbât-ı Rabbânî c.1, M.217, 266)