*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Bizim *Hanım*, bâzen çalışma odasına gelirmiş, bana birşey söylemek için. Ama geldiğinden benim haberim yok. Bakarmış ki, yerlerde bir sürü *Kitap* var, açık veziyette.
Yirmi otuz *Tâne* kitap, bir ona bakıyorum, bir ötekine. Zavallı kapıda bekler, bekler, sonra *Geri* gidermiş. Bana sonradan anlatıyor bunları.
Peki, o kitaplarda ne arıyorum ben? Abdülhakim Arvasi Efendi’den öğrendiğim bilgilerin *Senedi* ni arıyorum, *Vesîka* sını arıyorum. Niçin? Bizim kitaplara, özellikle de *Tam İlmihâle* yazmak için.
Evet, bu bilgilerin kesin *Doğru* olduğunu biliyorum. Ama *Vesîka* lı yazmak zorundayım. Diyemem ki, Efendi hazretlerinden böyle işitdim, diye.
● ● ●
Bir yerde *Hizmet* varsa, orada *Fedakârlık* vardır, yâni olması lâzım kardeşim. Eğer fedâkârlık yoksa, onun *Sevgi* sine* de, *Hizmet* ine de inanmayın.
*Şâh-ı Nakşibend* hazretlerini, bir ramezân-ı şerîfde, yedi ayrı yerden *İftâra* dâvet etmişler. Mübârek, hiçbirini kırmamış, yedi *Yerde* de bulunup sevindirmiş onları.
Velhâsıl mübârek zât, aynı *Gün* ve aynı *Vakit* de, yedi ayrı *Yerde*, yedi ayrı *Sofra* da hazır bulunmuş Mübârek. Kerâmet bu işte.
Bunun gibi, *Molla Câmî* hazretleri de şöyle anlatıyor: Bu sene Hac’dan gelenlerden biri, bana gelip; *Hacer-ül-esvedi ziyâret ederken ben sıramı size verdim*, diyor.
Öteki de; *Yâ Şeyh! Şeytân taşlarken sizinle yan yana idik, sizden sonra ben taş atdım!* diyor.
Biri de; *Yâ Şeyhim! Hacdan gelirken sizinle yan yana oturduk!* diyor. Velhâsıl kaç kişi böyle şeyler söylüyorlar.
Hâlbuki Molla Câmî hazretleri; *Ben o sene hacca gitmedim. Bana böyle söyliyenlerin hiç birini tanımıyorum!* diyor. İşte bu, rûh hâlidir.
● ● ●
Gençlik de ibâdet etmeyi büyük *Ni’met* bilmelidir, bu fırsatı elden kaçırmamalıdır kardeşim.
Gençliği *Zikr* ile, yâni Allahü teâlânın bize verdiği *Ni’met* lerini düşünmekle, Allahü teâlâya yalvarmakla ve *Kabir* ve *Kıyâmet* azaplarını düşünmekle geçirmelidir.
Bunu yapabilmek ne büyük *Ni’met* dir. Ramezân-ı şerîfin *Aşr-ı âhiri* ne demek? Son on günü demek. Yâni, Ramezânın yirmisiyle otuzu arası. Bu günler, *Fırsat* zamânıdır.
Bir müslümân ellerini açıp da; *Yâ Rabbî!* dedi mi, Allahü teâlâ; *Lebbeyk kulum! İste vereyim!* dermiş. Böyle buyururmuş. Bu, bizim için ne büyük *Müjde* efendim.