Zulmet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Zulmet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Şimdi bir *Dünyâ* var, bir de *Âhiret* var efendim. Dünyâda iken, âhiretden hiç haberimiz yok! Şimdi bâzıları; *Kim gitmiş, kim görmüş?* diyorlar. Kâfirler ne diyor? 


Gidip gören *Var mı?* Cenneti, Cehennemi gören *Var mı?* diyorlar. Hâlbuki dünyâda iken âhireti görmek *Mümkün* efendim. Dünyâda, *Âhiret* nasıl görülür? *Kalp gözü* ile.  


Kalpden bir *Pencere* açılır, o pencereden *Âhireti* seyreder. Hattâ *Sırat* köprüsünü, *Mîzânı* yâni *Terâzi* yi, *Hesâbı*, *Kitâbı*, her şeyi görür. 


Zâten âhiretde *Zaman* yok ki. Zamansızdır orası. Peygamber Efendimiz *Mîrâca* çıkınca, *Hazret-i Osmân* ın koşa koşa *Cennete* girdiğini gördü. 


Peki, Hazret-i Osmân radıyallahü anh koşa koşa *Şimdi mi* girdi Cennete? Hayır, kıyâmet kopunca, *Âhiret* de girecek. 

● ● ● 

Rabbimize *Nasıl* şükredeceğimizi bilemiyorum kardeşim. Çok *Râhat* ız. *Ni’met* ler içinde yüzüyoruz. Nereden geliyor bu *Ni’met* ler? Hep Abdülhakim Arvasi Efendi hazretlerinden. 


Seyyid *Abdülhakîm Arvâsî* hazretlerinden geliyor. O büyüklerin *Himmeti*, onların *Teveccüh* leri, çok şükr bizleri böyle *Mesrûr* ediyor. Öyle seviniyorum ki, nerdeyse uçacağım.


Yâni *Sevinc* imden uçacağım. Bu kardeşlerimizin *Hizmet* leri beni o kadar sevindiriyor ki, Allah *Râzı* olsun. Efendi hazretleri *Nûr* saçıyor, onların *Nûr’u* bunlar. 


*Vücûdumun her zerresi gelse de dile, şükrünün binde birini yapamam bile* buyuruyor İmâm-ı Rabbânî hazretleri. Ne büyük *Ni’met* yâ Rabbî. 


Hak teâlâ, kendi *Dîni* ni yaymak *Ni’met* ini bize nasîb ediyor. Çok büyük ni’mete mazhar olmuşuz elhamdülillah. Bu *Ni’met*, bütün dünyâ ve âhiret *Ni’met* lerinden daha *Üstün* dür. 


Evliyâ-i kirâm, bir *Sofra* ya oturdu mu, Besmelesiz pişen yemeğin *Zulmet* ini görürmüş. *Zulmet var bu sofra* da dermiş.

Vucûd nûru ve yokluk zulmeti

Yine Reşahat sâhibi anlatır: Bu fakîrin babası bildirdi: Bir gün bir tefsîr elime alıp:  "Gece de onlar için bir ibret alâmetidir. Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler" [Yâsin-37] âyet-i kerîmesini düşünüyordum. Birden hâtırıma geldi ki, bu âyetin tevil ile ma'nâsı şöyle olur ki, gündüzden vücûd nûru ve geceden yokluk kasd edilmişdir. Ya'nî vücûd nûru onlardan kalkınca, yokluk zulmetinde kalırlar. Bu ma'nânın hâtırıma gelmesinden sonra niyet eyledim ki, bu ma'nâyı Mevlânâ hazretlerine arz edeyim. Bir gün Mevlânâ hazretlerinin ziyâretine gittim. Huzurlarında oturur oturmaz buyurdular ki: Size tefsîr mütalaası esnasında bazı Kur'ân âyetlerinde, bu kavmin kitablarında görmediğiniz, ama bu tâifenin meşrebine uygun ma'nâ zâhir olursa, bize anlatınız. Ben de yukarıda bildirilmiş olan durumu arz ettim. Mevlânâ hazretleri beğendiler ve kabûl buyurdular.

[Reşahât, sf: 236]
(Mütercim: Süleyman Kuku efendi "rahmetullahi aleyh")