*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Biz her *(Namaz)* dan sonra, onbir *(İhlâs)* okuyoruz. Siz de okuyun kardeşim. Vaktiniz *(Müsâit)* se, her namazdan sonra okumalı.
Vaktiniz *(Yoksa)*, hiç olmazsa günde bir *(Vakit)* okuyun, meselâ *(Sabah)* namâzından sonra.
Bir mü’min *(Sağlam)* sa, ayaklarını başkasına yıkatması *(Haram)* dır, kendisi yıkayacak. Ancak iki kişi müstesnâ. *(Hoca)* sı ve *(Baba)* sı, bunların ayakları yıkanır.
Mehmet Mâsum hazretleri de *(Abdest)* alırken talebesi *(Su)* dökerdi, fakat *(Ayak)* larını ona yıkatmazdı.
Bir gün, tam yüzünü yıkarken, talebenin elinden *(Testi)* yi kapdığı gibi, olanca hızıyla karşıki duvara *(Çarpıyor)* Mübârek.
*(Testi)* paramparça oluyor, *(Çocuk)* hiçbir şey anlamıyor. İki ay sonra, bir *(Talebe)* si, elinde o kırılan *(Testi)* nin parçalarıyla geliyor.
Ve diyor ki: Ben, falan gün, bir *(Orman)* ın içinden geçmek zorunda kaldım. Bir *(Arslan)* tam üzerime atlarken; *(Yetiş yâ hocam!)* dedim.
O anda bir *(Testi)* hızla gelip, arslanın *(Beyni)* ne çarpıp parçalandı. O *(Parça)* ları toplayıp getirdim. Böyle diyor talebesi.
● ● ●
Efendimiz aleyhisselâm, bir gün eshâb-ı kirâma buyurdular ki:
Siz, *(Emr)* olunan şeylerin onda *(Dokuzu)* nu yapar, *(Biri)* ni terketseniz, *(Helâk)* olursunuz. Âhir zamanda gelecek ümmetimse, sâdece onda *(Biri)* ni yapsalar, *(Kurtulur)* lar buyurdu.
İşte, o onda bir, *(Îmân)* dır efendim, *(Doğru)* îmân, yâni *(Ehl-i sünnet)* îtikâdı.
Niçin böyledir? Çünkü *(Âhir)* zamanda *(Doğru)* yu bilen kalmıyacak. İnsanlar doğruyu *(Kime)* sorsunlar? *(Kim)* den öğrensinler? Doğruyu bilen yok ki.