*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
*Hazret-i Ömer* radıyallahü anh, umreye giderken, Peygamber aleyhisselâm; *Ey kardeşim Ömer! Bana da duâ et!* buyurmuşlar.
Hazret-i Ömer radıyallahü anh, bu *Kardeşim* sözünden o kadar sevinmiş, o kadar duygulanmış ki: *Ben ömrümde hiçbir şeye bu kadar sevinmedim*, demişdir.
Efendimiz böyle duâ isteyince, hazret-i Ömer radıyallahü anh, içinden; *Yâ Resûlallah! Sizin de duâya ihtiyâcınız var mı?* der gibi Efendimize bakmış.
Resûlullah Efendimiz de aleyhisselâm; *Yâ Ömer! Sen duâ et, fâidesi edene mi, yoksa edilene mi olur, sonra anlarsın*, buyurmuşlar.
********
Geceleri yatarken, bir *Âyet-el kürsî*, üç *İhlâs*, bir *Fâtiha*, üç *İstiğfâr*, on kere de, *Tevekkeltü alellah lâ havle velâ kuvvete illâ billah*, okuyorum.
Bunu, bana *Efendi hazretleri* söyledi, ben de o zamandan beri hep okuyorum. Dînimizde her meselenin kolaylığı ve çıkar yolu vardır ve bunların ayrı ayrı *Sevapları* da vardır.
Meselâ mest üzerine mesh etmenin ayrıca *Sevâbı* vardır. Herkes ömründe, hiç olmazsa bir kere *Mest* giymelidir. Kendinin yoksa bile, başkasından isteyip giymelidir.
Vakfa verilen para, *Cihâd* için olup, *Farz* sevâbı kazandırır ve nâfile ibâdet sevâbından milyar kat daha iyidir. Meselâ bir fakire, *Bir Milyar* lira sadaka verilse, bizim vakfa da *Bir* lira verilse.
Bu bir lira, öbüründen *Bin* kat daha *Sevap* dır. Biz her ay bizim eczâneden bizim vakfa *Beş bin* lira veriyoruz. Ayrıca üç aylıkları alınca, onu da vakfa veriyoruz. Vakıfdan hiç para almıyoruz.