Sen benim hem kızım hem de gelinimsin


1940 senesinde, Abdülhakîm Efendinin tavassutu ile Karamürsel Kumaş Fabrikası Müdürü Ziya Beyin kızı Nefise Siret Hanım ile evlendi. Belediye kaydını müteakip, nikahı, Hanefî ve Şâfi'î mezheblerine göre Abdülhakîm Efendi kıydı. Düğün yemeğinde Hilmi Işık'ı yanına oturttu. Yatsıdan sonra kendisine duâ etti ve zevcesine teveccüh buyurarak, "Sen benim hem kızım, hem de gelinimsin" dedi. Böylece Hüseyin Işık'ı manevi oğulluğa kabul ettiği anlaşıldı.

Kurban etini nasıl paylaşmalı


Sual: Kurban eti hakkında yapılacak işler nelerdir?
CEVAP
Maddeler hâlinde bildirelim:
1- Eti tartarak, eşit olarak paylaşmak gerekir. Yağ, sakatat ve yenilen her şey paylaşılır. Tartmadan bölüşüp helâlleşmek caiz olmaz, faiz olur. 7 kişiden dördüne etle birlikte birer bacak, beşinciye etle birlikte derisi, altıncıya etle birlikte başı verilirse, tartmadan paylaşmak caiz olur. Yedinciye bir şey koymak gerekmez. Yahut 7 kişi, kurbanlık ineği birine teslim edip, (Kesmeye, kestirmeye, etini dilediğin gibi sarf etmeye, seni umumi vekil ettik) deseler, umumi vekil, bölüştürmeden etin tamamını herhangi birine verebilir veya tartmadan ortaklar arasında göz kararıyla paylaştırabilir.

2- Kurbanın etini eşit olarak tarttıktan sonra, paylaşmak için kur’a çekmek iyidir. Bir malı, ortaklar arasında taksim etmek için, kur’a çekmek caiz ve sünnettir.

3- Kurban eti tartılmadan paylaşılıp, biri diğerine, mendil, defter, kalem gibi bir şey verse, paylaşma sahih olur.

4- Taksim etmeden etin bir kısmını pişirip, ortakların müşterek yemeleri caizdir.

5- Mutfakları bir olan baba oğlun, karı kocanın ortak olarak kestikleri kurbanı, tartıp paylaşmaları gerekir. Yahut 1. maddedeki gibi, biri umumi vekil olursa, tartmaya gerek kalmaz.

6- Müslüman bir kimsenin kesip, gayrimüslimin yüzdüğü kurbanın etini yemek caizdir.

7- Kurbanın ve her hayvanın şu yedi yeri yenmez: Akan kanı, zekeri, husyeleri [koç yumurtası denilen yerleri], bezleri [guddeleri], safra kesesi, dişi hayvanın önü ve idrar kesesi [mesanesi].

8- Ölü mü, diri mi olduğu bilinmeyen hayvan, kesilince kan çıkar ve hareket ederse, eti yenir.

9- Kurban etini, kesen de yiyebilir. Fakir zengin herkese de verebilir. Etin üçte birini evine, üçte birini komşulara, gerisini fakirlere vermek müstehabdır. Hepsini fakirlere de verebilir.

10- Kurban etini, evinde 3 günden fazla bırakabilir. Kurban sahibi zengin değilse, çoluk çocuğunun et ihtiyacını karşılamak için hepsini evinde bırakabilir.

11- Hayvan kesildikten sonra eti telef olsa [mesela yansa, köpekler yese], tekrar kesmek gerekmez. Kan akıtmakla vacib yerine gelmiştir.

12- Kurbanın hiçbir yeri satılmaz. Bir kısmı satılırsa, satılan kadarının bedelini sadaka olarak vermek gerekir, ama kurbanın etiyle yenecek bir şey alınsa, o miktarı sadaka vermek gerekmez.

13- Kurban derisi namaz kılan fakire verilir. Ne yapıldığı bilinmeyen yerlere vermemelidir. Evde de kullanılabilir. Parayla satılmaz. Derisi, eti satılırsa, parası fakirlere sadaka olarak verilir. Yahut devamlı kullanılacak bir şey karşılığı da satılabilir.

14- Ortaklardan biri kurban kesmeden ölse, hissesi mirasçılarına verilir.

15- Karnı yarılıp, yavrusu çıkarıldıktan sonra, o yara sebebiyle ölürken kesilen koyun yenmez.

16- Canlı hayvanın her parçası haramdır. Kesildikten sonra, kendine zarar vermeyen kimsenin pişirmeden yemesi caizdir. [Mesela çiğ köfte, sucuk ve pastırma yemekte mahzur yoktur.]

17- Makam sahibine saygı için kesilen hayvan leş olur. Sırf ona saygı için hayvan kesmek caiz değildir. (Eğer falanca zat gelirse, Allah için bir hayvan keseceğim) derse, o zat gelince kesilir. O hayvan adak olduğu için, etinden kesen ve zenginler yiyemez; fakirlere verir. Yolcuya, misafire veya bir makam sahibine, saygı için değil, yedirmek için hayvan kesmek caizdir.

Kurban etini taksim ederken
Sual: Bir evde, bütün aile fertleri için ortak kurban kesilse, kurban eti eve geldikten sonra, taksim edilmeden, herkes hissesini hediye etse, taksime gerek kalır mı?
CEVAP 
Böyle yapmak faiz olur, haram olur. Her parçanın yanına ayak, baş ve deri konursa tartmadan taksim yapılması caiz olur. Mesela 7 ortak varsa, dört kişinin hissesine birer ayak konur, birinin yanına baş konur, birininkine deri konur, biri de ötekilerden farklı olur yani boş olur. Eğer ortak dört kişi ise birer ayak koymak da yeterlidir, beş kişiyse birine de baş veya deri konur. Veyahut ortakların her biri diğerine, mendil, defter, kalem gibi bir şey verirlerse yine paylaşma sahih olur.

Eğer alırken, (Allah rızası için bayram kurbanımı almaya, aldırmaya, kesmeye, kestirmeye ve etini dilediğin şekilde sarf etmeye seni umumi vekil ettim) diyerek birine umumi vekalet verilseydi, hiç dağıtmadan da o vekil etin hepsini eve bırakabilirdi.

Dilenciye et vermek
Sual: Ortak kurbanın başını veya ciğerini ortaklar, dilenciye verse, kalanını taksim caiz mi?
CEVAP 
Evet, caizdir.

Tartmadan kurbanı paylaşmak
Sual: Kurban eti tartılmadan paylaşılıp, her biri diğerine, mendil, defter, kalem gibi bir şey verse, paylaşma sahih olur mu?
CEVAP
Evet, sahih olur. Yahut yedi kişiden dördüne etle birlikte birer bacak, beşinciye etle birlikte derisi, altıncıya etle birlikte başı verilirse, tartmadan paylaşmak caiz olur. Yedinciye bir şey koymak gerekmez.

Sual: Aynı aileden olan kızı ve torunları 5 kişi kurban için bir sığır satın alıyorlar. Bu kurbana sonradan 7 hisseye tamamlamak için, nine ve dedelerini de ortak ediyor fakat onlardan para almıyorlar. Yalnız kestikten sonra, pay edip parayı veren kız ve torunları 5 hisse olarak pay ediyorlar. Bu şekilde dede ve ninelerini de kurban sevabından yararlandırdıklarını söylüyorlar. Bu şekilde olan bir kurbanda 7 kişiye paylaştırılması mı gerekir yoksa onların yaptığı gibi 5 pay olarak ayrılabilir mi? Dede ve ninelerinin "kanına kurban" olarak girdiklerini söylüyorlar.
CEVAP
Beşe bölünmez yediye bölünür. Dede ve ninelerinin "kanına kurban" olarak girdiklerini söylemeleri uygun değil. Etlerini almayabilirler ama normal kurbana girerler. Parasını kim verirse versin önemi yok.

Sual: Kurbanlık bir dana aldığımızda, bu danadan 4 pay vacib kurbanı, 3 pay kurban adağı olacak şekilde paylaşabilir miyiz? Bu şekilde adak ve kurban borçlarımızı ödeyebilir miyiz?
CEVAP
Evet ödemiş olursunuz.

Sual: Ben 3 pay adak, 1 pay vacib, annem, 1 pay vacib, kardeşim 1 pay vacib ve hanım 1 pay vacib, kurbanımızı almaya karar verdik. Bu kurbanı kesip dağıtırken adak olan kısmını nasıl, vacib olan kısmını nasıl ayırmalıyız? 
CEVAP
Herkes payını alır. Siz üç pay alacağınıza göre sizinkiler adak, ötekiler vacib kurbandır. Siz adakları istediğiniz fakirlere verirsiniz.

Sual: 300 lira ben, 900 lira da arkadaş katıp bir inek aldık. Eti, para nispetinde mi paylaşmak gerekir?
CEVAP
Evet.

Sual: Kurbanlık ortak inek alırken arkadaş eşini de kattı. İneğe 1200 lira verdik. 600 lirasını o, diğer yarısını da ben verdim. Ancak eti nasıl paylaşılır?
CEVAP
Etin yarısı sizindir. Kalan yarısını da arkadaşınız, hanımı ile paylaşır.

Sual: Kurbanı henüz bölüşmeden, bir kısmını tartıp ortaklara vermek caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Birkaç kişi ortak olarak aldığımız ineği, kurban ettikten sonra, etini tartarak paylaştırmak şart mı? Göz kararı ile paylaşıp helalleşmek kâfi gelir mi?
CEVAP
Hayvan, kesilince kurban edilmiş olur. Ancak eti dinimizin bildirdiği şekilde paylaşılmazsa, haram işlenmiş olur. Paylaşmadan, hediye etmek de caiz olmaz. Tartmadan paylaşılırsa faiz olur. Göz kararı ile paylaşmak kâfi gelmez. “Hakkımı helal ettim veya sana hediye ettim” deseler de caiz olmaz.
Faiz olmaması için eti tartmalı, eşit olarak paylaşmalıdır.

Taksimi mümkün olan bir şeyde, ortak olanların hisselerini ayırmadan önce, hiç kimseye hediye etmeleri de caiz değildir. Her birine et ile birlikte deri veya bacak yahut baş verilirse, tartmadan paylaşmak caiz olur. Bunun için deri ortağın birine, bacaklar dört ortağa, baş da ortağın birine verilir. Kuyruk, ciğer, işkembe, böbrek gibi organların hepsi bir kişiye veya hepsine paylaştırılabilir. Yani bunların etten ayrı özelliği yoktur. Yahut her biri diğerlerine bir defter, ikincisi bir mendil gibi şey de verirse tartmak gerekmez.

Sual: Kurban etini kavurma yaparak saklamak günah mıdır? Kurban eti üç günden fazla evde bırakılmaz mı?
CEVAP
Kurban etini üç günden fazla saklamanın mahzuru yoktur. Etin üçte birini eve ayırıp, üçte birini komşulara, gerisini de fakirlere vermek müstehaptır.

Kurban nisabına malik bir kimse, geliri ile güç geçiniyorsa, etin hepsini kavurma yapıp, birkaç ay et parasından biriktirerek gelecek yılın kurban parası olarak saklaması ve böylece kurban kesme sevabından mahrum kalmaması çok iyi olur.

Sual: Kurban bayramında çocuğunu sünnet ettiren kimsenin, kurban etinden misafirlere ikram etmesi caiz midir?
CEVAP
Kurban etini, sünnet merasiminde misafirlere ikramda mahzur yoktur.

Sual: Geçen yıl kurbanlık bir boğa, kesilirken kaçıp sokakta birçok şeye zarar verdiği için kurşunlanmıştı. Ayağı da kırılmıştı. Ancak ölmeden önce kesilmişti. Bunun eti yenir mi ve kurban sahih olur mu?
CEVAP
Ölmeden önce kesildiği için eti yenir ve kurban da sahih olur.

Sual: Akika, vacib ve adak kurbanı için hisseye giren bir kimse akika ve adak kurbanı hisselerine ait payları aile olarak yiyebilir mi? 
CEVAP
Adaklar yenmez. Fakirlere dağıtmak gerekir. Akika yenir.

Sual: Fakir, ölen babası için bayramda kestiği kurbandan yiyebilir mi?
CEVAP
Yiyebilir. Yalnız adak yenmez.

Sual: Kurban adayan, bayramdan önce kesse, sonra da bayramda kesileceğini öğrense, bayramda da keseceği için bunu yiyebilir mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Kurban etini yemek için bekletmek lazım mı?
CEVAP
Kesilir kesilmez yenilebilir. Bir iki gün bekletilirse et tatlılaşır.

Sual: Kestiğimiz kurbanın etini veya bir sadakayı kötü kimselere vermek caiz midir?
CEVAP
Caiz ise de, iyi kimseleri tercih etmek gerekir. Kesilen kurban, verilen sadaka, yapılan her iyilik çeşitli belaları önler. Sadakanın fazileti çoktur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Suyun ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da günahları yok eder.) [Tirmizi]

(Sadaka, kabir azabından korur. Kıyamette de sahibini himayesi altına alır.) [Beyheki] 

(İyilik ömrü artırır, sadaka günahları giderir ve kötü ölümden korur.) [Taberani]

Malı çok olup da zekat, sadaka vermeyen kimse, sıkıntı içinde yaşar. Hadis-i şerifte, (Gerçek fakir, malı olduğu halde sadaka vermeyendir) buyuruluyor. Az da olsa vermeye alışmalıdır! İmam-ı Şafii hazretleri, (Almayı seven, vermekten hoşlanmayan kimselerle arkadaşlık etmek uygun değildir) buyuruyor. Peygamber efendimiz yemin ederek, (Sadaka malı eksiltmez, sadaka vermekle mal eksilmez) buyuruyor. Sadaka verenin malının bereketi artar. Az malı çok iş görür. Hadis-i şerifte, (Gizli-açık çok sadaka verin ki rızkınız bollaşsın, yardıma mazhar olasınız ve duanız kabul edilsin) buyuruluyor. (İbni Mace)

Sual: Hacca gidenler kurbanlarını kestirdikten sonra, suudiler kurbanları toprağa gömüyorlarmış. Yalnızca kurban kesilip eti kimseye verilmeyip atılırsa, kurban ibadeti yerine getirilmiş olur mu? 
CEVAP
Kurban etini başkalarına verme mecburiyeti yok, mecburiyet kanın akmasıdır. Suudiler yani vehhabiler bütün ehl-i sünnet müslümanlara müşrik yani kâfir diyor ve müşrikin kestiği yenmez diyor, onun için toprağa gömüyorlar. Şimdi Afrika’ya ve başka ülkelere götürüldüğünü duyduk.

Sual: Kurbanı kesince karnından yavru çıkınca ne yapılır?
CEVAP
Kurbanı kesince, hayvandan çıkan yavru diri ise, yenmesi için, ayrıca kesmek gerekir. Fakat kurban sahibi yavrunun etinden yemez, yerse kıymetini fakire sadaka olarak vermesi gerekir. Yavruyu diri olarak tasadduk etmek müstehaptır. Kurbanın karnından çıkan yavru, ölü ise yememeli.

Sual: Kurbanlık hayvana sövünce, o hayvanın eti yenir mi?
CEVAP
İnsana, hayvana ve hele cansıza kızıp sövmek doğru değildir. Hadis-i şerifte, (Öfke imanı bozar) buyuruldu. Öfkesini yenen Cennetle müjdelenmiştir. Her ne kadar bir hayvana sövmek uygun değilse de, böyle bir hayvanı kesmek, kurban etmek ve etinden yemek caizdir. (Hadika)

Ortakların hissesi
Sual: Üç ortak, 350 lira vererek bir inek satın alıyorlar. Biri 50, ikincisi 100, diğeri de 200 lira verse, kurbanın eti nasıl paylaşılır?
CEVAP
Herkes, verdiği para kadar hisse alır. Kurban yediye bölünür. 50 lira veren bir hisse, 100 lira veren iki hisse, 200 lira veren de dört hisse alır. Bu kurbanın eti 3,5 hisse de yapılabilir. Birinci ortak yarım, ikincisi bir, üçüncüsü de iki hisse alır. En düşük olanın hissesi yedide birden aşağı olmadığı için, böyle ortaklık sahih olur.

Sultan Alparslan'ın Malazgirt Savaşı Öncesinde Askerlerine Yaptığı Tarihi Konuşma

Sultan Alparslan'ın Malazgirt Savaşı Öncesinde Askerlerine Yaptığı Konuşma.. Tarih 26 Ağustos 1071... Ve yine bir Cuma günü dedi ki:

"Burada Allah'tan başka bir sultan yoktur; emir ve kader tamamiyle O'nun elindedir. Bu sebepten benimle birlikte savaşmakta veya savaşmamak için uzaklaşmakta serbestsiniz."

Askerler heyecanla, hep bir ağızdan; "Asla emrinden ayrılmayacağız!" diye haykırmışlardı. Alparslan konuşmasına böyle devam etmiştir:

"Ey askerlerim! Eğer şehit olursam bu beyaz elbise kefenim olsun, Zaferi kazanırsak önümüzde çok hayırlı günler olacaktır. Ey askerlerim ve kumandanlarım! Daha ne zamana dek biz azınlıkta düşman çoğunlukta olmak üzere, böyle bekleyeceğiz. Düşmanı yenersek arzu ettiğimiz netice olacaktır. Yoksa şehit olarak Cennete gideceğiz. Beni izlemek isteyenler gelsinler. Geri dönmek isteyenler serbestçe dönsünler. Onlara hiçbir ceza verilmeyecektir. Bugün burada ne emreden bir sultan, ne de emir alan bir asker vardır. Ben de sizlerden biriyim ve sizinle birlikte savaşacağım."

Bu konuşmasından sonra oku, yayı atarak kılıcını sıyıran Alparslan, "Bismillah!" diyerek en ön safta düşmana doğru at sürmüştür. Kumandanlarının arkasından şimşek gibi Bizans ordusu üzerine atılan 54 bin er, düşman ordusunu perişan etmişti. Gün boyu devam eden savaş neticesinde müslümanlar kesin zaferi kazanmış, Bizans askerleri yüz geri kaçmağa başlamışlardı.

HOR BAKMA SEN TOPRAĞA

Hor bakma sen toprağa, 
Toprakta neler yatar?
Kani bunca evliya, 
Yüz bin Peygamber yatar. 

Cennette buğday yiyen, 
Gaflet gömleğin giyen, 
Hem dünyaya meyleden, 
Adem Peygamber yatar. 

Arkasıyle kum çeken, 
Göz yaşıyle yuğuran, 
Kabeye temel kuran, 
Halil Peygamber yatar.

Vücudunu kurt yiyen, 
Kurt yedikçe şükreden, 
Belalara sabreden, 
Eyyup Peygamber yatar. 

Balık karnında yatan, 
Deryaları seyreden, 
Kabak kökün yastanan, 
Yunus Peygamber yatar. 

Kuyuda nihan olan, 
Köle diye satılan, 
Mısır’a sultan olan, 
Yusuf Peygamber yatar. 

Yusuf’un yavu kılan, 
Kurt ile dava kılan, 
Ağlayıp gözsüz kalan, 
Yakup Peygamber yatar. 

Asasın ejder eden, 
Bahre vurup yol eden, 
Firavun helak eden, 
Musa Peygamber yatar. 

O Allahın habibi,
Dertlilerin tabibi, 
Enbiyalar serveri, 
Resul Muhammed yatar. 

Hayber kalasın yıkan, 
Kafiri oda yakan 
Şahinler gibi bakan, 
Ali gibi er yatar. 

Ata ana gülleri, 
Kur’an okur dilleri 
Fatm’ana oğulları;
Hasan, Hüseyin yatar.

İğnesin suya atan, 
Balıklara getirten 
Tacın tahtın terkeden, 
İbrahim Ethem yatar.

Gündüzler saim olan, 
Geceler kaim olan. 
Ariflerin sultanı, 
Bayzit Bestami yatar. 

O Hakikat erleri, 
Gelip geçti her biri. 
Konyada o Mevlana, 
Hüdevandigar yatar. 

Çok Hakk'ın has kulları, 
Fikr eyle sen bunları. 
Saysam o erenleri, 
Nice sultanlar yatar. 

Yunus, sen de ölürsün, 
Kara yere girersin. 
Bu toprağın altında, 
Çok günahkar kul yatar. 

Yunus Emre

Allahü teâlâya inanan ve güvenen kimse neden mahrumdur?

Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretlerinin talebelerinden birisi dünyâ sıkıntılarından bahsediyormuş. Anlatması bittikten sonra, Efendi hazretleri şöyle buyurmuşlar;
"Allahü teâlâya inanan ve güvenen kimse, neden mahrumdur? Allah'tan mahrum olan ise neye mâliktir?"

Kaza ve kadere rıza göster

Ey oğul! Kaza ve kadere rıza göster. Bu niçin böyle oldu? diye karşı çıkma. Rahatlık zamanının geleceğini bekleyerek ibadet et. Böyle yaparsan Allahü teâlânın öyle nimetlerine ve ihsanlarına kavuşursun ki, istemekten ve temennisinden bile hayâ ettiğin şeylere bile nail olursun.
Gavsül Azam Abdülkadir Geylani hazretleri
"Kuddise sirruh"

OSMANLI DEVLETİNDE KADIN HAKLARI


DEVLET-İ ALİYYE'DE KADIN HAKLARI
Tarihten bîhaber olan dolma kalem ve dolma akıllıların diline doladığı teranedir;
"Osmanlı'da kadınların hakkı yoktu"
Bir belge ile bu söz ve zihniyydetin üzerine inşa edilen yalanı, yalancılarının yüzüne çarpalım.
...
Üsküdar Şer’iyye Sicilleri’nin 407.si yani Hicri 1155-56 Miladi 1742-44 devresi davalarının kaydının olduğu Kadı Defteri’nden bir sayfa:
Ma’ruz
Üsküdar’da Hace Hatun mahallesinde sakine ve zatı vech-i Şer’i üzere muarrefe olan Ayşe’nin babası ve tarafından sabit’ül-vekâle vekîl El-Hac Ahmed damadı Ömer Beşe ile ba’de’l-murafaa’ mezbur El-Hac Ahmed kızım müvekkilem mezbureyi zevci mezbur Ömer Beşe anası şedîde ve sair akrabasıyla ma’an bir menzilde iskân etmekle mezburun ta’ciz ederler deyu başka bir mesken-i şer’ide iskân eylesun deyu bi’l-vekâle da’va ol dahi i’tiraf etmegiyn mezbure Ayşe’yi aher mesken-i şer’ide iskân etmek üzere mezbur Ömer’e tenbih-i şer’i olunduği bi’l-iltimas huzur-u alilerine i’lam olundu
Fî Gurre-i Şa’ban Sene 1155
İŞ bu belgede özetle; Ayşe isimli bir hanım babası vesilesi ile mahkemeye başvuruyor ve Ömer Beşe isimli kocasının, kadına elle ya da dille zulmeden annesi ve diğer yakınları ile birlikte veya içli dışlı oturduklarından ve kendisine onlar tarafından zulmedildiğinden şikayet edip evini ayırması ve uzağa taşınması için kocasını Hilafet’in Kadısı’na şikayet ediyor. Ve Kadı da, kocanın da itiraf ettiği o zulme son vermek için kocaya evini oradan uzak bir yere taşımak zorunda olduğu kararını veriyor!..
Dikkat einiz ki, metinde "ma’an bir menzilde" diyor, yani "aynı yerde ikamet ediyorlar" ama bu sözle anlatılmak istenen aynı konak mı yoksa aynı sokak vs mi bu da meçhul. Zira eskiden bu tür ifadeler genel anlamda idi. Ve şimdiki aile apartmanlarında üst üste bir kaç yakın akraba nasıl bir oturuyorsa eskiden de bir çok akraba bir sokakta sıra sıra evler, bazen bitişik duvarlı bu evlerde aynı yerde otururlardı. Yani konak vs bir ev de olabilir, veyahut da sadece aynı sokak veya mahallede oturuyor olmuş da olabilirler.
Velhasıl öyle dahi olsa, sürekli içli dışlı olunan kayınvalide, ve belli ki yenge, görümce vs sair yakınlar kadıncağıza sürekli eza cefa vermektedirler.
Yine, metinde "taciz ederler" denmiş. Bu da genel anlamlıdır. Elle bir taciz yani itip kalkma mı, yoksa sadece dille yani laf sokuşturma veya azarlama mı, meçhul. Her halukârda kadın ezdirilmemiştir.
Eğer dövülse idi darp vs. denirdi. Burada ya elle itip kalkma, ya da sadece dille tahkir, ta’riz veya laf sokuşturma vs var, ki bu olması daha muhtemel; ama görüldüğü gibi hakkını talep etmesini bilene devlet nasıl da hakkını teslim ediyor!..
Belki kayınvalidesi ile sadece aynı sokakta oturdugu halde ve sadece çeşitli psikolojik baskılara maruz kaldığı bu gibi durumda bile kadını ezdirmiyor ve kocaya “evini meşru olan başka bir yere taşıyacaksın” emrini veriyor!..
...
Art niyyetli gözlere gözlük faide vermez!

Kağıt parçalarının üzerinde diploma yazması neyi değiştirir?


Kağıt parçalarının üzerinde diploma yazması neyi değiştirir? Allah'a yaklaştırmayan, teheccüde kaldıramayan ilim bizim için ilim midir?
“Ne tatlı bir kızınız var” diyorum. 
“Kızım tatlı da, Kpss’yi kazanamadı daha.
İnşaallah bu yıl kazanır da bir işi olur” diyor annesi...
Salih ameller listesinde Kpss’yi kazanmak diye bir madde vardı da ben mi bilmiyorum. Kitapta ilk emir oku değil miydi? 
Kpss’yi kazan diyen bir emir vardı da ben mi bilmiyorum?
Bir deste diploma olmuş gencin elinde 
ama henüz okumayı bilmiyor hayret…
Bırakın hayatı, kendisini bile okuyamıyor daha ne acı… 
Rabbini, Kitabını, yaratılış gayesini bilmiyor ne büyük bir yoksunluk!
Biz evladımızın sınavlarını, notlarını takip ederken, onu sevmeyi unuttuk farkında mıyız? Beyni kaygılarla dolu, tevekkülü tanımayan mutsuz bir evlat yetiştirdik farkında mıyız?
Çocuklarımızın, kaçırdığı Namazlarına değilde, 
kazanamadığı sınavlara yanıyorsa içimiz, 
önce biz neleri kaybettiğimizi düşünelim!
Taştan yapılmış putları geçelim. 
KPSS diye yok olası bir put var artık farkında mıyız ?

Bu sözü gayreti ilahiye dokundu

   Hilmî bey hocamız Bursa'da görevli iken bir veteriner binbaşı Allah'ın varlığını inkar edip,Allah yoktur, dedi.O zamanlar araba olmadığından, askeri görevlilere at verirlerdi. O binbaşı evine gitmek için atına binmeye vardığında,at aniden göğüsüne çifte vurup binbaşıyı oracıkta öldürüverdi.Hilmî bey hocamız: "bu sözü gayreti ilahiye dokundu", diye buyurdular.

Kaynak: (Gün batarken gördüğüm son ışık) Sahife: 192 (Süleyman Kuku)

Mekkî efendiyi dinlemedik cezasına katlanacağız

   Tekirdağ müftisi Alî Arslan, doğu'daki medreselerde biraz ilim okumuştu.İstanbul'a gelip,çoluk çocuğu ile neredeyse sefil bir vaziyette denecek bir halde,Draman civarında hiç de müsait olmayan bir eve yerleşmişti.Sanki bir suçlu,kaçak gibiydi.Hilmî bey hocamıza geldi.İhtiyaç sahibi olduğunu söyledi.Hocamız kendisine evden masa,sandalye,kadın ve erkek giyecekleri verdi.Ve müfti olmak için imtihana gireceğini,imtihanı Mekkî efendinin yapacağını,kazanması için yardım istediğini bildirdi.

   Hocamız durumu Mekkî efendiye arzetti. "Bu adam casus mu nedir? Buna güvenilmez,onun için buna vasıta olmayın" dedi.Hilmî bey hocamız yine de Mekkî efendinin yakını M. A.nın yardımıyla imtihan kâğıdını düzeltip,imtihan kâğıtlarının arasına koydurttular.Bu şekilde kazanamadığı imtihanı ona kazandırttılar. Tekirdağ müftisi olunca ilk işi kürsiye çıkıp Hilmî bey hocamızın kitapları aleyhine konuşmak oldu.Hilmî bey hocamız bunu duyunca: "Mekki efendiyi dinlemedik, cezasına katlanacağız, demek ki insanlar iyiliğe karşı iyilil etmenin emr-i ilahî olduğundan çok uzaklaştılar.Eğer hakiki din adamı olsaydı, er-Rahman suresindeki "iyiliğin karşılığı ancak iyilik etmektir" emr-i ilahisine uyardı,buyurdu.

Kaynak: (Gün batarken gördüğüm son ışık) Sahife no: 191-192 (Süleyman Kuku)


Hüseyin Hilmi Işık hocamızın ve Süleyman Kuku efendinin gördükleri rüya

   Rüyâda onları gördüm.Bizim yattığımız koğuşa geldiler.En yakın üç dört talebesi,ya'ni arkadaşlarımın yatakları yan yana idi.Birimizin yataklarında yatacaklardı ve her arkadaş,kendisinin yatağına gelmelerini istiyordu.O arzu ile yüzlerine bakıyorduk.Buyurdular ki: "Yorgunum,Süleyman'ın yatağında yatmak istiyorum."

   Geldiler,berâber yattık. Bir taraftan seviniyor,bir taraftan kusûr ve günâhlarımı düşünüp üzülüyordum.Sabahleyin,bu rüyâyı kendilerine arz edince:Ben de bu gece Efendi hazretlerini gördüm;Senin gördüğün gibi, o da benim yatağıma geldi ve berâber yattık" buyurdular.Bu tetabuk ve tevafuka ayrıca sevindim.Demek ki,hoca talebe münâsebetleri böyle olurmuş,diye içimden geçti.

Kaynak: (Gün batarken gördüğüm son ışık) Sahife:188-189 (Süleyman Kuku)