SABIR VE SABRIN ÇEŞİTLERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SABIR VE SABRIN ÇEŞİTLERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

SABIR VE SABRIN ÇEŞİTLERİ

 MÜZEKK-İN NÜFUS DERSLERİ 

Ders: 296  – Bölüm: 49

Bir sâliha kadın vardı. (Allah ondan razı olsun.) Bir gün, ekmek pişirmek için tandır yaktı. Tandır, yanıp kızgın hale geldiğinde, öğle namazı vakti oldu. O kadıncağızın, henüz emzikte bir çocuğu vardı. Yavrusunu bir kenara koydu, gitti abdest aldı ve namaza durdu. Kadın, namaz kılarken, oğlan sürtüne sürtüne tandırın kenarına vardı. Kadın, gözünün ucuyla çocuğunun tandırın kenarına kadar geldiğini fark etti amma, namazda olduğu için ilgilenmedi, namazını bozarak yavrusunun yardımına koşmadı. 


Namazı kılıp bitirdiği zaman gördü ki, yavrusu tandıra düşmüş ve o kızgın tandırda ateşin tam orta yerinde kendi kendine oynayıp duruyor, bir kılına bile zarar gelmemiş. Aldı, bağrına bastı, ağladı ve Allah'a şükrederek evinin işleriyle uğraşmaya devam etti.  Gördün mü aziz? O kadıncağızın sabrı ve tevekkülü bereketiyle Hak teâlâ yavrusunu nasıl esirgedi ve ateşte yakmadı. Şu hâlde, sen de Allah kazasına sabret ki, rızasına ve nimetine erişebilesin. 


Zira, sabır kişiyi ferahlığa kavuşturan çok ulu bir sermayedir. Eğer, çocuk o tandırdaki ateşte yanmış olsaydı, o kadın şöyle derdi “şüphesiz biz Allah’a aidiz ve şüphesiz ona döneceğiz.” Ey aziz: Ne zaman bir müminin çocuğu ölse, Hak Teâlâ bu çocuğun ruhunu alan meleklere şöyle buyurur; 

— O kulumun gönlünün meyvesini aldınız mı?  

— Yâ Rab! Buyurduğun gibi kabz ettik.  

— O kulum ne dedi?  

— Sana şükür etti ve başka bir şey söylemedi, gönlünü mahzun etmedi. Elhamdülillah, kendi verdi yine kendi aldı, dedi.  

— O kulum için cennette bir ev yapın ve o eve DÂR-ÜL- HAMD adı verin. Melekler, bu emr-i ilâhi üzerine o kul için cennette öyle bir saray yaparlar ki, o sarayın büyüklüğü bu dünyanın birkaç misli olur.  İşte, bu keramet o belâya ve musibete sabredenlerindir.  

SABIR VE SABRIN ÇEŞİTLERİ

MÜZEKK-İN NÜFUS DERSLERİ 


Îbn-i Mübarek rahmetullahi aleyh der ki: “Musibet birdir, sabır etmeyince iki olur. Biri büyük musibet ve diğeri küçük musibettir. Büyük musibet, sabredenlere verilen sevabın elinden alınmasıdır. Sabır edilemeyen musibet ise küçük musibet olur. Bu sebeple: (Ah, şu şöyle olmasaydı!) demek de musibettir. Allah rızasını isteyen kişilerin, ister rahat olsun, isterse mihnet olsun, nefse muhalif gelen yerlerde ve nefsleri incindikçe ona sabretmeleri ve darlanmamaları gerektir. 


Nefse hoş gelen yerlerde de yani rahata erişilince bu nimete şükretmelidir. Çünkü, rahatlık da bir nimettir. Böylece, mihnete sabır ve nimete şükredenler hem SÂBÎR hem ŞÂKÎR olurlar, Nitekim, Resûl-ü ekrem sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem efendimiz: “Varlıkta ve yoklukta hamd edenleri, Allahu teâlâ hamd edenlerin cennetine davet eder, buyurmuşlardır.”  


Her belâya sabretmek, Muhabbetullah alâmetidir. Zira, kişi sevdiğinin zahmetlerine sabredici olur. Hak teâlâ, dostlarına daima iptilâ (düşkünlük) taşlarını atar, dost olanlar bu iptilâ taşlarına, başlarını ve canlarını gönül birliği ile tutarlar. Nitekim, ol sultan-ül-Enbiyâ Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuştur ki: “Hak teâlâ kulunu sevince, ona belâlar gönderir. Bu belâlara sabreden kullarını da sever.” Öyle âşıklar vardır ki, haktan gelen rahat veya mihnet ne olursa olsun hiç ayırt etmezler.  

(Eşrefoğlu Abdullah Rumi hazretleri)

SABIR VE SABRIN ÇEŞİTLERİ

MÜZEKK-İN NÜFUS DERSLERİ 

SABIR VE SABRIN ÇEŞİTLERİ 

Ey aziz: Bilmiş ol ki, sabır sıfatı olan kişi, gayet bahtlı kişidir. Hak teâlâ hazretleri katında mertebesi gayet ulu kişidir. Onun için Hak teâlâ bunları över: “Allâhu teâlâ, sabredenlerle beraberdir.” (Bakara sûresi: 155) buyurur. Hem, bu sabır denilen şey, kişiyi hayvanlıktan insanlığa çıkarıcıdır. Bir maksat için sabredenler, elbette maksatlarına erişirler. Fakirliğe sabredenler, zenginliğe erişirler. Düşmanlarının zahmetlerine sabredenler, düşmanlarına karşı zafer bulurlar. Ayrılık zahmetlerine sabredenler, kavuşmanın mutluluğuna erişirler. 


Sabır, sevincin anahtarıdır, buyurulmuştur. Sabır, birkaç türlüdür ve her birinin mertebesine göre Hak teâlâ katında ecirler vardır. Bunların her birini sana yerli yerinde anlatı vereyim, işit ve öğren de sabırlılardan ol ve inşa’allahu teâlâ bu fakir müellifi de duadan unutma.  


Ey aziz: Sabır, üç mertebe üzerinedir:  

BİRİNCİSİ: Şiddete ve musibete sabırdır.  

İKİNCİSİ: İbadet ve tâate devamda zahmete sabırdır.  

ÜÇÜNCÜSÜ: Günah işlememeye sabırdır. 

(Yani, günah olacak şeylere sabredip, günah işlememektir.)  

(Eşrefoğlu Abdullah Rumi hazretleri)