Muhammed Masum Faruki hazretleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Muhammed Masum Faruki hazretleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Eğer beğenmiyorsan,kazadır bu,değiştir

1978 yılında bir gün Osman Osmanağaoğlu Abi'nin evinde yemekteydik. Seyyid Taha amca vardı. Hocamız Muhammed Masum hazretlerinin bir mektubundan bahsetti. Sonra bununla alâkalı bir de menkıbe anlattılar:

 "Muhammed Masum hazretlerinin huzuruna tecennün etmiş (aklını kaybetmiş) ayakları zincirle bağlı bir genç getirdiler. Babası, Muhammed Masum hazretlerinin eski talebelerinden idi. Sultan'ın yanında memur olan oğlum bir kıza aşık oldu. Öyle tutuldu ki, işini gücünü bıraktı. Gece gündüz o kızın yüzün görmek ister; bunun için ne lâzımsa yapar. Tasarruf buyursanız da, eski şuurlu haline gelse, dedi. Muhammed Masum hazretleri, oğlum bu bozuk fikri bırak. Bu lüzumsuz hayalden vazgeç. Himmetini hakikat bahçesine çevir, buyurdu. Oğlan bunun üzerine Hafız Şirâzî'den "İyiler huzuruna çıkmak bize zor bir iştir. Eğer beğenmiyorsan, kazadır bu, değiştir" mealinde bir beyit okumuş. [Der kûyi nîk nâmî mâ râ güzer nedânend. Ger tû nemî pesendî tağyir kün kazâ râ.] Muhammed Masum hazretleri bunu işitince gayet tatlı bir şekilde, kazayı değiştirdiler, buyurdu. Gencin aklı başına geldi, insani aşkı, ilahi aşka döndü. Muhammed Masum hazretlerinin müridlerinden oldu. Efendim değiştiren bizzat Muhammed Masum hazretleriydi. Dua etti. Bu, kaza-i muallak idi, kaza-i mübrem değildi,değişti" buyurdular. Hocamız bunu anlatınca tam karşıda oturan Taha Amca yerinden sıçrayarak "Efendim bizi de değiştirin, bizi de değiştirin" diye haykırdı. Hocamız (Hüseyin Hilmi Işık Efendi) "Estağfirullah efendim" diye geçiştirdiler.

[Hüseyn Hilmi Işık Efendi ile Hatıralar,1.cild,sf: 484-485, Faruk Koca beyin hatıralarından]

Birinci Cild 80. Mektûb (Mektubatı Masumiyye)

Allahu teâlâ sizi, arzularınıza kavuştursun. Belki bütün arzûlardan kalbinizi boşaltsın ve kendi irâdesi ile bulundursun. Kulluk makamı olan yokluk ve kendinden haberi olmamak, varlık ve kendinde olmanın işaret ve alâmeti olan istek ve arzûyla bulunmak gibi değildir. Varlık noktası ve benlik davası, muhibbin, ya’nî sevenin kalbinde Kafdağı gibi ve Sedd-i İskender gibidir. Ezelî bir ihsân olmayınca, bunları aşmak imkânsızdır. Manevî kuvvetle bir çekilme olmadan, yalnız sûrî ameller ile, bu girdâbdan kurtulunmaz. Aşk ateşi kalbde, alev alev parlamayınca, sevgiliden başka bütün sevilenler bu ateş ile yanmayınca, bu kasırga ve fırtınadan kurtulmak muhâldir. Sâlik, kendi arzûsuna bağlı olduğu müddetçe, irâde, istek sâhibidir. İrâdeden, istekten ve bütün arzûlardan geçer ve Allahu teâlânın irâdesi ile sıfatlanırsa, irâde, istek ve müridlik makamından kurtulur. Üstâdlık makamına lâyık olur. Bu zamanda evliyâlığın ilk kemâl mertebesi olan bu hâl ve bunun gibi evliyâlığın diğer olgunlukları, yüksek önderimiz, imâmların imâmı, doğru yolu göstericimiz İmâm- ı Rabbânî’nin (kuddise sırruh) feyizli mezârından, elde edilmektedir. O nûrlu bahçede hizmet edenler, hattâ etraftan, civârlardan sıdk ile gelen talebeler, o temiz yüksek yere ihtiyaç yüzlerini iştiyakla sürünce, bu saâdet ve devletten istifâde ediyor, o feyze kavuşuyorlar. Muhabbet şarabından, o huzûrda bir yudum içince, yüzlerce coşma, kaynama ve dalgalanma ile, kendilerinden geçiyor, matlûb ve maksuduna götürülüyorlar. Onların hallerini şu beyit ne güzel anlatıyor:


 *Vakta ki sâkî şaraba afyon kattı,* 

 *Sarhoşlarda ne baş ne başlık kaldı.*


Safâ yolunda gidenler de bunu gayet iyi görmektedirler. Onun esrar denizinden elde edilen cevher, diğer yerlerde bulunmaz. O muhabbet meclisinden, arzû edenlerin şevk ile arayanların damağına değen bir yudum şerbet, âlemi de, kendini de unutturuyor.


 *Burada bitsin artık, aklı olanlar anlar,*

 *İki kere seslendim, duymak isteyen duyar.*


Alıntı Şuradan:

Muhammed Ma'sûm ve Ezkâr-ı Ma'sumiyye

Süleyman Kuku ( A.Fârûk Meyân)