*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Mü’minler bir araya toplanınca, *Kalp*’lerindeki *Nûr*, birbirine *Aks* eder, yâni *Te’sîr* eder. Hele aralarında bir de, Allahü teâlânın sevdiği *Velî* bir kulu varsa, Onun kalbindeki nûr, şu *Lâmba* gibi herkesi aydınlatır.
Aralarında öyle biri yoksa, o *Büyük*’lerin muhabbeti aydınlatır. Bunun için, o *Zât*’ın yanlarında olması, hattâ *Diri* olması da şart değildir.
*Vefât* etmiş olsa da, Onun muhabbeti *Feyz* almağa sebep olur. O Büyüklerin *Sevgi*’sini kazanmak, ne büyük *Müjde*’dir kardeşim.
*Kibr* ve *Azamet*, Allaha mahsûsdur. İnsan neyine güvenip de büyüklenir? *Büyüklenenleri, hiç acımadan Cehenneme atacağım!* buyuruyor Allahü teâlâ.
Yasîn sûresinde; *Nu’ammirhü nünekkishü*, buyuruyor. Ne demek bu? *Nu’ammirhü*, yâni muammer olmak, uzun ömürlü olmakdır.
*Nünekkishü*, yâni birine çok ömür verirsem, sonunda eski hâline *Nüks* ettiririm, yâni *Döndürürüm*, buyuruyor.
*Çocuk*’ken kuvveti yokdu. Büyüdü, gücü ve kuvveti oldu. Yaşlanınca *Kuvveti* geri alındı. Sonra da bir avuç *Toprak* oldu. Bu insan nasıl *Gurûr*’lanır, nasıl *Kibir*’lenir?
Efendimiz aleyhisselâm, Eshâb-ı kirâmdan birini *Üzüntü*’lü görünce, sebebini sormuşlar. *Dünyevî* bir sebep olduğunu anlayınca;
*Ben de, bir namâzı vaktinde kılamadın da onun için üzülüyorsun sandım*, buyurmuşlar.
Ayrıca, namazı hiç geciktirmeden, vaktinde kılmanın *Kıymet*’ini bildirmek için;
*Birinin binlerce devesi olsa, hepsini dağıtsa, hediye etse, bir namâzın evvel vaktinde kılınması sevâbına kavuşamaz*, buyurmuşlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder