“Dünyâ tarihlerinin sözbirliği ile överek yazdığı gözleri kamaştıran islâm medeniyetini, Kur’ân-ı kerime uyanlar meydâna getirdi. Bugün Avrupa, Amerika ve Rusyada fen ilerledi, dev sanayi kuruldu. Ay yolculuğuna başlandı. Fakat, hiçbirinde huzûr sağlanamadı. Patronların isrâfı ve sefâheti, işçilerin sefâleti giderilemedi. Komünistlerde devlet, milleti sömürdü. Milyonlarca insan, buğaz tokluğuna, aç, çıplak çalıştırıldı. Zâlim, kan dökücü bir azınlık, bunların sırtından yaşadı. Sarâylarda zevk ve safâ sürüp, her kötülüğü yaptılar. Kur’ân-ı kerîme uymadıkları için râhata, huzûra kavuşamadılar.
Medeni olmak için, fende, teknikte onlara benzemek, onlar gibi çalışmak, başarmak lâzımdır. Çünkü, Kur’ân-ı kerim ve hadîs-i şerîfler, fende, sanatta ilerlemeyi emrediyor. Meselâ, ibni Adî ve Münâvînin ‘rahmetullahi teâlâ aleyhimâ’ bildirdikleri hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ, fende ilerliyen, sanat sâhibi olan kulunu elbette sever) ve (Hâkim-i Tirmüzî) ve (Münâvî)deki hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ, kulunun sanat sâhibi olduğunu görmeyi elbette sever) buyuruluyor.
Fakat, medeni olmak için, yalnız bunu başarmak yetişmez. Kazanılan nimetlerin, adâletle paylaşılması, çalışanın emeğine kavuşması lâzımdır. Bu adâlet de, ancak Kur’ân-ı kerime uymakla elde edilir. Bugün Avrupa, Amerika ve Rusya, islamiyete uygun olarak çalışdıkları işlerinde, kazanıyorlar. Fakat, kazançlarını Kur’ân-ı kerîmdeki adâlet esâslarına göre paylaşmadıklarından râhata, huzûra kavuşamıyorlar. Sınıf mücâdelesinden kurtulamıyorlar.
İslamiyete uymayanlar, asla mesut olamaz. Uyanlar, müslüman olsa da, olmasa da, inansa da, inanmasa da, uydukları kadar, dünyâda faydasını görür. İnanarak uyanlar ise, hem dünyâda, hem ahirette faydasını görürler. Dünyâda, rahat, huzur içinde yaşarlar. Ahirette de, saadet-i ebediyeye, sonsuz nimetlere kavuşurlar. Bu sözün doğru olduğunu tarih de, günlük olaylar da, açıkça göstermektedir. Bundan anlaşılıyor ki, müslümân olsun olmasın, İslâm dininin gösterdiği yolda ilerlemeyenler, ayrıldıkları kadar, zarara, felakete sürüklenirler.
Allaha iman, Allah korkusu ve islâm dini, maddi meselelerde âciz kalan insanlara ümit ve çalışma azmi verecek sebeplerdir. Ekonomik ve teknik terakkîlerin faydalı olabilmesi için, manevî kuvvete de ihtiyaç olduğu görülmektedir.”
[Hak Sözün Vesîkaları]