Dininizi rastgele kimselerden, rastgele kitaplardan öğrenmeyin.Allahü teâlâdan korkmayan din adamları, din hırsızıdır ki, bunlarla konuşmaktan ve kitaplarını okumaktan çok sakınmalıdır.Bu gibiler için Bekara suresinin onaltıncı âyet-i kerimesinde mealen; (Hidayeti vererek, dalaleti satın aldılar. Bu alış-verişlerinde birşey kazanmadılar. Doğru yolu bulamadılar) buyuruldu.
Kabir Ziyareti & Hüseyin Hilmi Işık "rahmetullahi teâlâ aleyh"
Bismillahirrahmânirrahîm
Âlim kullarını kendi vahdaniyyetine şâhid tutan Allahü teâlâya, beğendiği şekilde sayısız hamdü senâlar olsun! Habîbi Muhammed Mustafâ’ya, sevenlerinin nefesleri sayısınca en temiz salât ü selâmlar, Âline, Eshâbına ve kıyâmete kadar ona tâbi' olanlara en iyi dualar ve bu kitâbın yazılmasından esas maksad olan azîz hocamıza, ismi dillerde, sevgisi kalblerde, kitâbları ellerde oldukça rahmetler olsun!
Kalem dil, dil kalem olsa, sevgili hocamız Hüseyin Hilmî Beyefendiyi anlatmaktan âciz kalır. Allahü teâlânın fadlına, ihsânına kavuşmuş olanların hâlini ve mertebesini ancak Allahü teâlâ bilir. Küçüklerin büyüklere değer ve derece biçmesi yakışık almayacağından kendilerini öven sözler yerine, hayatından, yetişmesinden, ilminden, edebinden, hallerinden, sözlerinden, eserlerinden, dînimize hizmetinden, amelinden, ihlâsından, Allahü teâlâya ve sevgili kullarına muhabbetinden bahsedip, yüksek üstâdlarından aldığı yolu, asrımızın insanına sunmasıyla açtığı çığırdan bahs etmek herhalde daha münâsib olur. Bunun için kendimi, Süleyman aleyhisselâmın huzûruna bir çekirge budu hediye götüren karıncaya benzetip, hünerimin ve kudretimin bu kadar olduğunu kabulle iftihar ediyorum. Hocamdan duyduklarım, öğrendiklerim ve edindiklerim bu kitâbda yazılı olanlardan ibâret değildir. Belki bunlar denizde bir damla kadardır. Ama (bir damla denizden haber verir) sözü mûcibince, Onların vefâtlarından sonra acımı teskin, sızlayan kalbimi teselli için, hâtırasını yaşatmak ve bir daha o günleri yaşamak arzusuyla bir kaç kelime yazdım.
Mısra:
Geçmiş zaman olur ki, hayâli cihân değer
Şunu arz edeyim ki, Hüseyin Hilmî Hocamız, eserleri ve müktesebâtı ile: "Her yüz sene başında bu dîni kuvvetlendiren bir müceddîd gelir" hadîs-i şerîfiyle tebşîr edilenlerdendir. Böylece hakîkî insanların, Allah adamlarının hallerini okumak, onları tam bir muhabbetle sevmek, gösterdikleri doğru yolda yürümek, onların silkine girmeğe, ve bu yolla sonsuz seâdete kavuşmağa götürür. Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde; "İyi insanlarla beraber bulununuz" buyuruyor. Yine bir âyet-i kerîmede, "Allahü teâlâya kavuşmak ve gösterdiği yolda gitmek için vesîle, vâsıta arayınız" buyuruluyor. Allahü teâlânın âlim ve evliyâ kulları, Onun emir ve yasaklarını kullarına bildiren birer vâsıtadır. Hadîs-i şerîfte: "Salihlerin isimlerinin anıldığı yere Allah’ın rahmeti iner" buyuruldu. Bir hadîs-i kudsîde, sevgililer ve makbûllerle berâber bulunanlara (Celîs-i ilâhî) denildi. Yine bir hadîs-i kudsîde Allahü teâlâ: "Ben, beni zikr edenin yanındayım" buyurdu.
Peygamberlerin (aleyhimüsselâm) üç vazîfesinden ikisi olan, şerîatı yayma mükellefiyyeti ve kalbleri kendine çekme ve kalblere feyz sunma vazîfesi, büyük âlim, ârif ve mürşidlere verilmiştir. Ya'nî hakîkî bir mürşidin sohbeti, bütün ni'metlerin üstünde olup, her derde devâdır. Bakışları hastalıklara şifa olup, sözleri, ölü kalblere hayât vermektedir. Mürşid-i kâmil, kararan kalblere nûr, vesveseli ve kararsız gönüllere huzûr sunan eşsiz bir tabîbdir. Böyle büyük âriflerin ve evliyânın rûhları, isimlerini edeble ananların yanında hâzır olur. Herkesten yüz çevirip, kendilerinden imdâd isteyenleri tasarruflarına alırlar. Zaman ve mekân onların rûhları için bir başka ma'nâ taşır. Yeter ki, onlara tam ihlâs ve muhabbetle bağlanılsın. Bundan sonra neler neler... olur. İşte bu kitâbımızda menkıbelerinden âcizâne bahsedeceğimiz sevgili hocamız Hüseyin Hilmî Beyefendi, yukarıda çok kısa kemâlâtına ve büyüklüğüne temas ettiğimiz en büyük mürşid-i kâmillerden Seyyid Abdülhakîm hazretlerinin Cennet misâli sohbetlerinde bulunup on üç sene kendisiyle beraber olup, en yakın evlâd muâmelesi görmek şeref ve seâdetine kavuşmakla, zamanın diğer âlimleri ve insanları arasında temâyüz etmiştir. Nûr içinde yatsın! âmin.
(Eshâb-ı kirâmı çok sevmek, ta’zîm ve hurmet etmek lâzımdır. Bunun için, ismlerini yazarken, okurken ve işitince, “radıyallahü anh” demek müstehabdır.)
Edebi terk etmek, huzûrdan kovulmayı gerektiren bir sebebtir. Huzûrda edepsizlik yapanı kapıya, kapıda edepsizlik yapanı hayvanlara bakmak için ahıra gönderirler.