Ben seni evimde soyacağım
Arvas, ehl-i olmayana nasib olmaz
Bahçesaray’a adım atana kadar hiç gitmedi o korku içimden;
“Arvas, ehl-i olmayana nasib olmaz!”
Elhamdulillah, ki bu kusurlu ve gafil kulun o büyüklere olan muhabbeti kabul buyruldu da Arvas’ın toprağına, büyüklerin eteğine yüz sürmek nasib oldu.
Bu ihsanın şükründen acizim.
AHIRDAKİ ŞEYHÜLİSLÂM
Şeyhülislâm, Seyyid Tâhâ hazretlerine gelmek istedi “İzin versinler Nehrî’ye gelip el ve ayaklarına kapanayım”
diye haber gönderdi. Seyyid Tâhâ hazretleri
“Onlarla meşveret edin ve onlara muhalefet edin” hadîs-i şerifi mucebince
“Zevcemle meşveret ettim. Şeyhülislâm efendinin gelmesini tensîb ettiği için muhalefet ettim”
şeklinde cevab gönderdiler.
Şeyhülislâm efendi durur mu! Atlayıp Nehrî’ye gelir. Doğruca ahıra girer. Seyyid Tâhâ hazretleri ayakkabılarını giymeğe vakit bulamadan çorablı olarak, ardından gidip;
“Aman Şeyhülislâm efendi! Buyrun!”
diyerek istikbâl eylemek (karşılamak) istediler.
Şeyhülislâm efendi, ahırda ineğin bağını kendi boynuna geçirdi.
Seyyid-i Büzürk:
“Ne yapıyorsunuz Şeyhülislâm efendi? Dîvânhâneye buyurun”
dediler.
Şeyhülislâm;
“Allah’a yemin ederim ki (seni afv ettim) sözü mübârek ağzınızdan çıkmadıkça bu ip boğazımdan çıkmaz!”
diye arz ve iltica etti.
Ve Seyyid-i Büzürk (Seyyid Tâhâ) hazretleri (kaddesallahu teala sirreh);
“Seni afv ettim”
buyurdular.
Kudüs'ün kurtuluşu
Ahmed Cevdet Pâşa Kısas-ı Enbiyâ kitâbında diyor ki:
Haçlı ordusu 1099'de Kudüs'e girdi. Şehirdeki halkın hepsini, kılıçtan geçirdi. Mescid-i aksâya sığınmış olan, yetmiş binden ziyâde müslümânı öldürdü. Bunların içinde, imâmlar, âlimler, zâhidler, eli silâh tutmaz ihtiyârlar çoktu.
Hıristiyan barbarları, (Sahratullah) denilen meşhûr kıymetli taş yanındaki hazînede bulunan sayısız altın ve gümüş kandilleri ve pahâ biçilmez târihî eşyâyı yağma ettiler. Sûriyenin birçok şehri haçlıların eline geçti ve bir (Kudüs krallığı) teşekkül etti. Bu krallık ile müslumânlar arasında uzun seneler, yüzlerce muhârebeler oldu.
Nihâyet, Sultân Selâhuddîn-i Eyyûbî çeşitli savaşlardan sonra, 1186 senesinde, Hattin zaferi ile Cuma günü Kudüs'e girdi. Bir sene içinde, birçok şehirleri haçlılardan temizledi. Yüzbinlerce müslimânı esâretten kurtardı. Kudüs patrîki ve piskoposlar, papazlar, mâtem elbisesi giyerek, Avrupa'yı dolaştılar. İntikâm almak için, propaganda yapdılar.
Papa mağlûbiyyet haberini işitince, kederinden öldü. Bütün Avrupada, yeniden haçlı ordusu kuruldu. Alman İmparatoru Fredrik, Fransa kralı Filip, İngiltere kralı Rişard, göğüslerine haçlar takınarak, birer büyük ordu ile geldiler. Kudüsü alamadılar. Mısır sultânı Melik Eşref 1290 senesinde, haçlıların merkezi olan Akkâyı ve diğer şehirleri alarak, haçlı seferleri nihâyet buldu.
Kaynak: Herkese Lazım Olan İman Kitabı
Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler
*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Eshâb-ı kirâmdan bâzıları, Resûlullah Efendimize sallallahü aleyhi ve sellem demişler ki:
Yâ Resûlallah, *hazret-i Ebû Bekr*, evinde Kur’ân-ı kerîm okurken o kadar *Sessiz* okuyor ki, dinlemek istiyoruz, ama hiç duyamıyoruz.
*Hazret-i Ömer* de, o kadar *Sesli* okuyor ki, sokakdan bile duyuluyor. Bunların hangisi efdâl dir? diye sormuşlar.
Efendimiz aleyhisselâm, hazret-i Ebû Bekre; *Yâ Ebâ Bekr!* Sen evinde Kur’ân-ı kerîmi çok *Sessiz* okuyormuşsun. Niye böyle yapıyorsun? buyurmuş.
Hazret-i Ebû Bekr radıyallahü anh cevap verip; *Yâ Resûlallah, kim için okuyorsam, O beni duyuyor*, diye arz etmiş.
Sonra Resûlullah Efendimiz, hazret-i Ömer’e; *Yâ Ömer!* Sen Kur’ân-ı kerîmi çok *Sesli* okuyormuşsun. Niye böyle yapıyorsun? buyurmuşlar.
Hazret-i Ömer de radıyallahü anh cevap olarak; *Yâ Resûlallah, gâfilleri uyandırmak için öyle yapıyorum*, buyurmuş.
Efendimiz aleyhisselâm cemâate dönmüşler ve; *İkisi de efdâldir. İkisinin de niyeti hayrdır*, buyurmuşlar.
● ● ●
Geçen gün bir hadîs-i şerîf okudum, dört maddelik.
Birincisi; *Dünyâya, dünyâda kalacağın kadar çalış!* Yâni dünyâ çok kısadır, onun için boşuna yorulmayın, zahmet çekmeyin, demekdir bu.
İkincisi; *Âhirete, orada sonsuz kalacağınız kadar çalışın!* Şimdi insanlar, *Sonsuz* un ne demek olduğunu bildikleri hâlde *Hiç* düşünmüyorlar.
O kadar matematik, geometri okuyorlar. Ama *Sonsuz* un ne olduğunu hiç düşünmüyorlar. Milyonda bir *İhtimâl* bile olsa, insan bundan sakınmaz mı?
Üçüncüsü; *Allahü teâlâya, muhtâc olduğun kadar şükret!* Yâni her an şükretmek lâzım. Neden? Allahü teâlâya *Muhtâc* olmadığımız bir an *Yok* da ondan.
Dördüncüsü de; *Ateşe, dayanabileceğin kadar günâh işle!* Yâni hiç günâh işleme.
Mahzen-ül-ulûm
Âlimlerin asırlardan beri kütüphaneleri süsleyen pekçok eserlerinden, din ve fen ilimlerine dair bilgilerden bahseden ansiklopedik bir eserdir. Bu eseri Seyyid Abdülzâde Muhammed Tâhir ve Serkiz Urpilyan yazmıştır.
Kitabı okumak için lütfen linke tıklayın: Mahzen-ül-ulûm
Dürr-ül me’ârif
(Dürr-ül me’ârif) kitâbı, îmân, ilm, ahlâk ve tesavvuf bilgilerinden bahsetmekdedir. İsmin ma’nâsı (ma’rifetler-yüksek bilgiler incisi)dir. Yazarı Şâh Râuf Ahmed müceddidî olup, Abdullah-ı Dehlevî hazretlerinin yetiştirdiği büyük evliyâdandır. Üstâdının altı aylık sohbetleri esnâsında dile aldığı konuları yazmışdır.
Kitabı okumak için lütfen linke tıklayın: Dürr-ül me’ârif
Menâkıb-ı Çihâr Yâr-i Güzîn
Kitabı okumak için lütfen linke tıklayın: Menâkıb-ı Çihâr Yâr-i Güzîn
Şevâhid-ün Nübüvve
Kitabı okumak için lütfen linke tıklayın: Şevâhid-ün Nübüvve
Namâz Kitâbı
Kitabı okumak için lütfen linke tıklayın: Namâz Kitâbı
Kıymetsiz Yazılar
(Fırsat ganîmetdir. Ömrün temâmını fâidesiz işlerle telef ve sarf etmemek lâzımdır. Belki temâm ömrü, Hak celle ve a’lânın rızâsına muvâfık ve mutâbık şeylere sarf etmek lâzımdır....)
Kitabı okumak için lütfen linke tıklayın: Kıymetsiz Yazılar