*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Tâbiîn-i kirâmın tasavvufda en yüksek olanı, *Veysel Karânî* hazretleridir. Kendisi, Tâbiînin reîsidir.
Fakat ilmde ve fıkhda en yüksek olan, *İmâm-ı a’zâm Ebû Hanîfe* hazretleridir. İmâm-ı a’zâm beyân buyurmuş, talebeleri de Onun bu beyânlarını kitaplara yazmışlar.
*Kur’ân-ı kerîm* in mânâsını anlamak istiyen, mezheb imâmlarının kitaplarını okumalıdır. Mezheb imâmları, yazdıklarını, doğrudan *Eshâb-ı kirâm* dan aldılar.
Veyâhut da hocaları vâsıtasıyla, yine eshâb-ı kirâmdan işitmiş ve yazmışlardır. Bütün bu yazılanlar, hep *Resûlullah efendimiz* den bildirilenlerdir.
Onun için, *Kur’ân-ı kerîm* in mânâsı, mezheb imâmlarının sözlerinden ve kitaplarından anlaşılmakdadır. *Eshâb-ı kirâmdan* bir zât diyor ki:
Resûlullah Efendimiz, bir bayram günü *Hutbe* ye çıkıyordu. Minber üç basamakdı. Birinci basamağa çıkdı. Bir şeyler söyledi, ben de işitdim. Buyurdu ki:
*Yâ Rabbî! Sen, bir kuluna anasını, babasını ihsân etdiğin hâlde, anasını babasını gördüğü hâlde, onların hizmetinde kusûr eden, kalplerini inciten, onların rızâsını, duâsını almıyanı Cehenneme sok yâ Rabbî!*
O sahâbî diyor ki: Ben de içimden; *Âmîn yâ Resûlallah!* dedim.
O hâlde birbirimizi seveceğiz, ama anamızın, babamızın da kıymetini bileceğiz. Onların *Gönülleri* ni alacağız, *Duâları* nı alacağız, *Rızâları* nı alacağız.
*Cennet, annelerin ayakları altındadır*. Büyükler böyle buyuruyor. Ananın, babanın evlâdına duâsı, Peygamberin ümmetıne duâsı gibidir.
********
Îmânın şartı altıdır derler. Hâlbuki inanılacak şeyler altıdır. Îmânın şartı ise ikidir. *Hubbu fillah* ve *Buğdu fillah*. Ne demek bunlar?
Yâni mü’minleri, ehl-i sünnet yolunda olanları, Allahın dînine hizmet edenleri, yardım edenleri *Sevmek* dir ki, buna *Hubbu fillah* denir.
*Buğz-ı fillah* ise Allahü teâlânın düşmanlarını *Sevmemek* dir. Kâfirleri, yetmişiki fırkada olanları, Allahü teâlâ sevmez. Cehenneme sokacak onları. Allahü teâlâ, sevdiğini Cehenneme sokmaz.
Demek ki onları sevmiyor. Öyleyse biz de onları sevmiyeceğiz. Kâfirleri sevmiyeceğiz. Bid’at ehlini de, yâni 72 fırkada olanları da sevmiyeceğiz.
Ama sevmek ve sevmemek, *Kalp* ile olur. Yoksa sevmemek demek, dövüşmek, kavga çıkarmak demek değildir kardeşim.