Peygamber Efendimizi “sallallahü aleyhi ve sellem” rü’yâda görmek için

Peygamber Efendimizi “sallallahü aleyhi ve sellem” rü’yâda görmek için: Beş kerre E’ûzübillahi mineş-şeytânir-racîm, beş kere Bismillâhirrahmânirrahîm, bir kaç kere Allahümme bi-hakkı Muhammedin erinî veche Muhammedin hâlen ve meâlen okuyup, konuşmadan yatmalıdır. Ahmed Nâmık Câmî böyle buyuruyor.

Hüseyn Hilmi Işık efendinin sohbetlerinden bir bölüm...
Kaynak: Hatıralar, Sahife:1462
Nakleden: Süleyman Kuku efendi

KİTÂBLARINDAKİ KELİMELERİN OSMANLICA ASILLARINA GÖRE YAZILMASINI İSTERDİ

Hüseyn Hilmi Işık efendi kitâblarındaki kelimelerin Osmânlıca asllarına uygun yazılmasına çok hassasiyet gösterirdi.
Not: Yukarıda bir yazım hatası olup örnek vermek için "gitti" kelimesi yazılacağı yerde tekrar "gitdi" yazılmıştır.
Kaynak: Hatıralardan bir alıntı...

SALEVÂT GETİRMENİN MÜSTEHÂB OLDUĞU VAKİTLER

Ulemâ dimişlerdir ki salevât virmek vâcib olduğu yerden gayri nice yerlerde dahi müstehâb ve müekkeddir.
✔️Abdest alırken
✔️ Cevâb-ı ezân akabinde
✔️ Mescide duhûl ve hurûc (giriş ve çıkış) zamanlarında
✔️ Nemaza ikâmet zamanında
✔️ Nemazın teşehhüd-i sânisinde (ikinci oturuşta)
✔️ Salât-ı cenâzede
✔️ Her duanın evvel ve vasat (orta) ve âhirinde
✔️ Meclis-i zikrde
✔️ Kıraat-i Kur’anda
✔️ Şer’e muvafık her türlü meclis ahirinde (günah olmayan toplantılar sonunda)
✔️ Her sabahta ve akşamda
✔️ Çarşılara çıktıkda
✔️ Sefere çıkdıkça
✔️ Seferden geldikçe
✔️ Bir mü’min, aşinası (tanıdığı) mü’mini görünce
✔️ Gecelerde kalkdıkça
✔️ Remazân gecelerinde
✔️ Kişinin kulağı çınladıkça
✔️ Bir nesne (şeyi) unuttukça
✔️ Hüccâca telbiyeden ferağları akabinde (hacıların “lebbeyk Allahumme lebbeyk...” söylemelerinin ardından)
✔️ Mekke’de Safâ ve Merve’de
✔️ Hacerü’l-esved-i mübâreki öptükçe
✔️ Arafatta vakfeye duruldukça
✔️ Kabr-i Resûl aleyhisselâm ziyaret olundukça
✔️ Peygamberin (aleyhissalatü vesselam) ism-i şerifleri bir nesne (şey) üzerinde yazıldıkça
✔️ Husûsen her Cum’a gecesi ve Cum’a güni, sair zamanlardan ziyade itmek istihbâb-ı müekkeddir (kuvvetli müstehabdır, sünnettir).

(Mir’at-ı kâinat)

ÜMMETÎ! ÜMMETÎ!

ÜMMETÎ! ÜMMETÎ!

Efendimiz aleyhissalatü vesselamın amcazadesi; Kasem bin Abbas (radıyallahu teala anhuma).
Ravzatü’l-vâizîn nam kitabta Kasem bin Abbas (radıyallahu teala anhuma) hazretleri nakleder:
“Hazret-i Resûl aleyhisselâm defn olunduklarında kabirlerine girenlerde âhir çıkan ve mübarek yüzlerini âhir gören ben idim. Mübarek ağızların tahrik iderler (hareket eder, kımıldar) görmeğin kulak urdım (verdim). İki kerre
‎رب امتی 
(Yâ rabbî, ümmetim!)
diyu söylediklerini işittim.”

(Mir’at-ı kâinat)

BİR ÂN

(Efendimiz aleyhissalatü vesselamın) zemân-ı nübüvvetlerinde ve hayât-ı dünyeviyelerinde; basîr (gören) ise bir an nazar (bakan, gören), a’mâ (kör) ise bir an mülâkat (konuşup) idüb îmân ile vefât iden sahâbidir.

(Mir’at-ı kâinat)

EFDAL

Hülâsatül fetavâda;
“Hazret-i Ebûbekr’e ve Ömer’e (radıyallahu teala anhüma) sebb ve la’in (sövme ve lanet etme) küfürdür. Amma, Alî’yi (radıyallahu teala anh) anlardan efdal (üstün) sanmak küfür değildir, bid’ad ve dalâlettir (dinde sapkınlıktır).
(Mir’at-ı kâinat)

İSTİRCÂ’

İstircâ’ itmek, ya’ni;
انالله واناالیه راجعون
(innâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn) dimek, sadece mevt musîbetine mahsûs değildir.
Faraza, bir kimesnenin na’lini (ayakkabısı) tasması kırılsa, istircâ’ itmek gerektir. Tâ ki (bununla) sevâb-ı azîm tahsil ede (çok büyük sevab kazanır).

(Mir’at-ı kainat)

RİVÂYET

Rivâyet-i isnâd yani “bu kelamı filan filandan, o dahi filandan nakl eyledi” deyub, mesela; hazret-i Resûle dek cem’-i rivayetlerin zikr etmek bu ümmetin fedâil ve hasâisinden (bu ümmetin fazilet ve özelliklerinden) olub, Kur’an ve ehadis ve ahkâm-ı dîn-i İslâma zalel ve halel gelmekten anınla mahfuzdur.”
(Mir’at-ı kâinat)

SALÂT U SELÂM

“İmâm-ı Nevevî (rahmetullahi teala aleyh) hazretleri
یا ایهاالذین آمنوا صلوا علیه و سلموا تسلیما
ayeti mefhûmunca hazret-i Resûle teslîm (selam eylemek) hâli yalnız salât virmek (Efendimiz aleyhissalatü vesselama selamsız salevat eylemek) mekrûhtur”
demiştir.
(Mir’ât-ı kâinat)

HAKK-I RESÛL

“Sallallahu teala aleyhi ve sellem”
(Buyrulmuş ki);
“Hazret-i resûle salevât virmekden murad, Hakk tealaya emri şerifine imtisalle (Allahu tealanın emrine uymakla) taleb-i rızâ-i hüdâ (Allahu tealanın rızasını taleb etmek) ve üstümüzde olan hakk-ı resûlü (sallallahu teala aleyhi ve sellem) edâdır.

(Mir’ât-ı kâinat)

YÂDİGÂR MEKTÛBLAR 57. MEKTÛB

Ve aleyküm selâm seçilmiş, sevilmiş kıymetli kardeşim Hulki [Demiray]

Mübârek mektûbunuzu okudum.Çok mesrûr oldum.Hem odamın içi hem de kalbimin içi mektûbun ruhâniyyetiyle münevver oldu.Rûh evvelce nefse esir idi, nefsden memnûn idi,birlikde mütelezziz idiler [hayattan tad alıyorlardı]. Rûh nefsin esâretinden kurtulunca nefsin denâetini [alçaklığını], rezâletini,küfrünü görüp anlamağa başlayınca feryâd ediyor,üzülüyor.Bir kurtarıcı,bir mürşid arıyor. Cenâb-ı Hak rûhunuzun [ günaha bulaşma endişesinden ileri gelen ] sıkıntısını artdırsın, nefsin günâh deryâsında olduğunu görerek hâsıl olan te'sirlerini çoğaltsın.Gafletden uyanıp,zulmeti his etmek,düşmanı dost sanmaktan kurtulmak ne büyük seâdettir.

Rü'yâda gördüğünüz,size iltifat eden,büyüklerin mübârek rûhları ve mukaddes latîfeleridir.Sevdiğiniz bir insan şeklinde görünüyorlar. Cenâb-ı Hak o büyüklere olan muhabbetinizi,râbıtanızı artdırsın. Seâdet-i Ebediyye ipi,o muhabbetdir. O ipe sarılan,dünyânın zulmetinden, küfr ve irtidâd felâketinden kurtulur.İşin başı Ehl-i sünnet i'tikâdı,nemâz ve harâmlardan ictinâb edip ehlullahı sevmekdir. Cenâb-ı Hak bu ni'metleri size ihsân etmişdir. Bu öyle büyük ni'metdir ki milyonda bir kimseye bile nasîb olmamaktadır.

Derdinizin devâsı,rûhunuzun şifâsı Seâdet-i Ebediyye kitâbındadır.Fakat bir mektûbu,bir maddeyi yavaş ve tekrar tekrar okumalıdır.Teheccüd nafile nemâzları ve Arabî çalışmağı,diğer kitâbları mektebden sonra okursunuz. Şimdi beş vakit nemâzları müstehab vakitlerinde ya'ni evvel vakitlerinde kılmak ve Seâdet-i Ebediyye okumak azîm ni'metdir. Mübârek vücudunuzu yormayınız. Vücud insana emânetdir.Uykunuzu ve gıdânızı temâm alınız.

Amerikan tavuklarının hâli, burada kesilen koyunlardan farklı değildir. Ehl-i kitâbın kesdiği,mürtedlerin kesdiğinden daha iyidir. Mürted kesmediğini, Amerika'da besmeleleri çekildiğini kabûl ediyoruz. Nihâyet şübhelidirler. Şübheliler zarûret mikdârı câizdir. Fazlası harâma yol açar. Mümkin olduğu kadar ictinâb etmelidir.

Nefs, insanı bol bol ağlatır. Düşman-ı ilâhî olan nefs, harâb oldukça çok ağlamak olmaz. Az, nâdir ağlamalı ve ağlarken tevbe ve ilticâ etmeli, aldanmamalıdır. Sizlerin mektûblarınızdaki ihlâsınızı okurken hem ağlıyorum,hem de ilticâ ediyorum. Birkaç damla gözyaşı iyi alâmetdir.

Cenâb-ı Hak maksadınıza,matlûbunuza kavuşdursun,din ve dünyâ seâdetine nâil eylesin,büyüklerimizin muhabbeti ile feyzleri, rûhâniyyetleri ile sizleri şereflendirsin. Size "Ekmelüküm îmânen ahsenüküm hulkan" [Sizin imânı en kâmil olanınız, huyu en güzel olanınızdır. Hadîs-i şerif], ni'metini ihsân buyuran Mün'im-i hakîkî [ Hakikî ni'met veren (Allah),ni'metlerini artdırsın.

[Cenâb-ı Hak] (Beni isteyene, bana kavuşduran yolu gösteririm) buyuruyor. [Şûrâ:13; Ankebût:69]. Ona karşı muhabbet,aşk,irâde ve talebinizi, iştiyâkınızı artdırsın.

[Birgivî Vasıyetnâmesi'ndeki "hutbede hükümdara âdil diyen kâfir olur" sözünün ma'nâsı, bazı] padişahlar beytülmâlı [hazineyi], isrâf etdiklerinden zâlim oluyor. Zâlime âdil diyen kâfir olur.

Kur'ân-ı kerîm ve ezân dinlerken verilen selâmı almak lâzımdır. Nemâz kılan ve Kur'ân-ı kerîm okuyan yanında yüksek sesle selâm verilmez. Yavaş, yakın mesâfede vermelidir. Yazdığınız durumlarda olanlara selâm vermemek lâzımdır. Bunları berâber okuruz.

Duâlarınız sayesinde burada lehülhamd çok râhat ve selâmetdeyim. Haftada 29 saat ders çok yoruyor ise de sivil,askerî lisede fazla talebeye nasîhat vermek arzu ettim. Burada Seâdet-i Ebediyye yüzlerle satılıyor ve fâideli oluyor.Hepinize selâm eder duâlarınızı beklerim.[1959]

Hüseyn Hilmi Işık