*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
*(Sağlık)* ni’meti, ne büyük ni’met kardeşim. Bir düşünün, insanın (gözü) olmasa, (kulağı) olmasa, bir *(Eli)*, yâhut bir *(Ayağı)* olmasa, ne kadar zordur.
Öyleyse (duygu) organlarımızın *(Sağlam)* olduğuna nasıl şükredebiliriz? Mümkün değil. Yüzbin türlü *(İşlem)* ler var insanın beyninde, kanında, ciğerinde.
Hangisinden haberimiz var? Bir *(Tahlîl)* de ne çıkacağını kim bilebilir? İşte bu *(Büyük)* ler buyuruyorlar ki:
Şu *(Sağlık)* ni’meti varken, ele güne muhtaç değilken, her şeyimiz *(Mükemmel)* iken, ufak tefek şeylere nasıl üzülebiliriz? *(Yakışır)* mı bize?
Bu kadar *(Şükr)* edecek şeyler varken, insan, on paralık şeylerden nasıl *(Şikâyet)* edebilir? Öyleyse *(Tövbe)* edeceğiz kardeşim. Cenâb-ı Hak hepimize din ve dünyâ seâdeti *(İhsân)* eylesin.
Efendimiz aleyhisselâm *(Dünyâ)* ya geldiği zaman, Ebû Leheb’in hizmetçisi olan Süveybe, bu *(Müjde)* yi verdi Ebû Lehebe. O da *(Sevindi)* ve sevincinden Süveybe’yi *(Âzâd)* etdi.
Sonra da ona; *(Haydi git, ona süt ver, onun süt annesi ol)* dedi. İşte, Efendimizin doğumuna *(Sevindiği)* için, sevinip de böyle söylediği için, her pazartesi gecesi, Ebû Lehebin *(Azâbı)* kalkıyor.
*(Süveybe)* hâtun, aynı zamanda hazret-i Hamza’nın da *(Süt)* annesi. Dolayısıyle, Hazret-i Hamza, Peygamber aleyhisselâmın *(Süt)* kardeşi aynı zamanda.
Efendimiz aleyhisselâmın dört *(Amca)* sı vardı. Ebû Leheb, Ebû Tâlib, hazret-i Hamza, hazret-i Abbâs. Peygamberimizin amcaları içinde en *(Fakîr)* leri, *(Ebû Tâlib)* idi.