Nefise Siret Işık Rahmetullahi Aleyha etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nefise Siret Işık Rahmetullahi Aleyha etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


*Hanım anne* küçük çocukken kabakulak olmuşdu. Efendi hazretleri, haftada üç gün vaazdan çıkıyor, Ziyâ beyin evine geliyor, hanım annenin baş ucunda oturuyordu. 


O ise ateşler içinde yanıyorken, Ona okuyor, okuyor ve *Nasıl?* diye gözlerinin içine bakıyordu. Sonra hanımanne kendine gelince; *Nasılsın Sîret, bugün daha mı iyisin?* diye soruyordu. 


Arkada babası Ziyâ bey; *İyiyim de, iyiyim de*, diye işâret ediyordu. Hanımanne ateşler içinde, her tarafı dökülüyor. Fakat babası orada ya; *İyiyim efendim, iyiyim*, diyordu. 


Rahmetli *Tâhâ Efendi*, Seyyid Fehîm Arvâsî hazretlerinin torunlarındandır. Çok uzun seneler evvel, Hanımanne için; *Zevcet-is Sultân, binti Sultân, ümmü Sultân* demişdi. 


Ne demek bu? Yâni, Sultânın *Hanımı*, Sultânın *Kızı* ve Sultânın *Annesi.* 


Hanımanne ve biz, Efendi hazretleriyle birlikde *Çamlıca*’daydık. Hanımanne beş-altı yaşlarındaydı, oynuyordu. *Ehibbâ*’nın hepsi orada idi. 


Efendi hazretleri bir sandalyede oturmuş, en çok Ona bakıyordu. Bakdıı, bakdııı, en sonunda cebinden küçük bir defter çıkardı, oraya bir *Beyt* yazdı. 


Sonra hanımanneyi çağırıp; *Al Sîret, bunu sakla!* buyurdu. O da götürdü, babasına verdi. Ziyâ bey deftere bakdı, o beyti okudu ve *Mâşallah!* dedi.


Sonra da hanım anneye; *Amân kızım, bu çok kıymetli, bunu iyi sakla. Şimdi ben saklıyayım, sonra sen saklarsın*, dedi. Hâlâ saklı, duruyor. Allah şefâatlerine nâil eylesin. 


Abdülhakîm Efendi hazretleri kuddise sirruh oraya şöyle yazmış: *Nefîse-i Sîret, Hasene-i sûret, rü’yet-i aliyyesiyle müşerref olan zevât-ı kirâm, bahtiyârdır*. 


Yâni, kim onun mübârek yüzünü görürse, o, sıradan insan değildir. O, *Zevât-ı kirâm*’dır, büyük insandır ve bahtiyârdır. 


Abdülhakîm Efendi hazretleri gene birgün buyurdular ki: 


Ey Sîret, ben sana *İnsan* diyemem, ben sana *Hûri* diyemem, ben sana *Melek* diyemem, ben sana *Peri* diyemem. Çünkü sen, hem *İnsan’sın*, hem *Hûri’sin*, hem *Peri’sin*, hem de *Melek’sin*. Sen nesin ey Sîret!

Hüseyin Hilmi Işık Efendi'nin Erzincan'dan zevcelerine yazdığı bir mektub

 Siret hanım Sultan

Atölyenin kıymet takdir kağıdını burada bulamadım. Zaten buraya getirmediğini biliyordum. Fakat bir kerre aradım. O kâğıt, yazdığımız istida müsveddesi ile birlikte çocukların yattığı odada; yazıhane üstündeki sümen içinde veya pencere tarafında sağdaki üst veya ikinci çekmecededir. Eğer burada yoksa Enver bey ile Altay bey'e gönderdiğimi zannediyorum. Senin gardrobunda yok mu? 

Vergi 700 lira idi. 1400 lira da cezası vardı. Cezasını afvetmişler mi acaba? Cezasını afvettiler ise, 12 bin liranın vergisi 420 lira ediyor zannediyorum. Eğer bu kadar ise itiraza lüzum yok.Bunu veririz. Bunu Hikmet bey'den anlayarak ona göre hareket edilsin.

Hilmi

Not: ailesi ve Enver bey, bu vesikayı İstanbul'da bulamayıp, nerede olduğunu Hilmi efendi'den sormuşlardır. O da bu mektupta yerini tarif etmektedir.

Nefise Siret Işık Rahmetullahi Aleyha Kimdir ?

Nefise-i Sîret, Hasene-i sûret,
Rü’yeti aliyyesiyle müşerref olan zevât-ı kirâm, bahtiyardır.

İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn.  Allahü teala rahmet eylesin, şefaatlerine nâil eylesin inşallah.

        Muhterem hocamız Hüseyin Hilmi Işık (rahmetullahi aleyh) efendinin muhterem hanımefendileri, annemiz, hanımannemiz dünyadan ahirete irtihal edip, sevdiklerine kavuşurken, binlerce, onbinlerce sevenini, evlâdını yetim bıraktı. Hanımannemiz, Abdülhakim efendi hazretlerinin ençok sevdiği talebesinden olan Ziya bey'in biricik kerîmeleri idi ve çocukluğundan itibaren Abdülhakim efendi hazretlerinin pekçok iltifatlarına kavuşmuştu. Abdülhakim Arvasi hazretleri ençok sevdiği talebesi, Hüseyin Hilmi efendiyi, pekçok sevdiği ve yanından hiç ayırmadığı, Ziya bey'in kerîmesi hanımannemiz ile evlendirdiği zaman; "Sen benim hem kızım, hem gelinimsin" buyurarak, kendi yanındaki kıymetini belirtmiştir. Hanımannemiz, Abdülhakim efendi hazretlerinin ilmi ve feyzleri ile yetişen, kendisini hayatta iken gören son ferd-i kâmil idi. Din ilimlerinde mütehassıs, büyük âlim idi. Kalb ilmlerinde de mâhir ve firaset sahibi idi. Hocamızın bütün dünyaya ehl-i sünnet itikadını yaymasında en büyük yardımcı olarak, bütün insanların ve insanlığın üzerinde çok büyük hakkı bulunmaktadır.
       
          Abdülhakim-i Arvasi hazretleri buyurmuşlarki; İyiler, iyilikleri ile beraber ahirete göç ediyorlar ve kendi yerlerini boş bırakıyorlar. İşte o iyiler, yani Allah adamı, Allah dostu olanlardır. Onlar birer ışık, onlar birer güneştir. Bu güneşler azaldıkça, yerinde başka güneş olmadıkça, azaldıkça azaldıkça, dünya biraz daha kararıyor.  Her giden heybesini doldurup gidiyor. Dünyadan birşeyler götürüyor. Yeri boş kalıyor.
 
          Allah rahmet eylesin, Hanımanne buyurdularki; "Çamlıcadaydık, ben beş-altı yaşlarımdaydım, oynuyordum. Büyüklerin hepsi orada idi. Efendi hazretleri bir sandalyede oturmuş, en çok bana bakıyordu.. baktı, baktı, en sonunda cebinden küçük bir defter çıkardı, oraya bir beyt yazdı. Beni çağırdı, al Sîret bunu sakla buyurdular. Ben bilmediğim için, götürdüm babama verdim. Babam Ziya bey baktı, maşallah dedi, aman kızım, bu çok kıymetli, bunu iyi sakla. Şimdi ben saklayayım, sonra sen saklarsın dedi. Hâlâ saklı, duruyor". Allah şefaatlerine nail eylesin, Efendi hazretleri ‘kuddise sirruh’ oraya yazmışki: "Nefise-i Siret, Hasene-i suret, Rü’yeti aliyyesiyle müşerref olan zevât-ı kiram, bahtiyardır". Yani, kim onun mübârek yüzünü görürse, o sıradan insan değildir. O zevât-ı kirâmdır, büyük insandır. Ve bahtiyardır. Abdülhakim efendi hazretleri gene birgün buyurmuşlarki; "Ey Siret, ben sana insan diyemem, ben sana huri diyemem, ben sana melek diyemem, ben sana peri diyemem. Sen hem insansın, hem hurisin, hem perisin, hem meleksin. Sen nesin Ey Siret!".

         Hanımanne küçük çocukken kabakulak olmuş. Buyuruyor ki; "Abdülhakim efendi hazretleri haftada üç gün vaazdan çıkıyor, bizim eve geliyor, benim baş ucumda oturuyor, ben ateşler içinde yanıyorum, bana okuyor okuyor, nasılım diye gözlerimin içine bakıyor. Sonra ben kendime gelince, nasılsın, bugün daha mı iyisin? diye soruyor. Arkada babam Ziya bey, iyiyim de, iyiyim de diye işaret ediyor… Her tarafım dökülüyor, fakat babam orada ya, iyiyim efendim, iyiyim diyorum".

        Rahmetli Taha amca (Seyyid Fehim Arvasi hazretlerinin torunlarından), çok uzun seneler evvel, Hanımanne için buyurmuştu ki; "Zevcetis sultan, binti sultan, ümmü Sultan": Sultanın hanımı, sultanın kızı ve sultanın annesi.

        Muhterem hocamız, birgün Abdülhakim efendi hazretlerine "Efendim ben evlenmek istiyorum" buyurmuşlar. Abdülhakim efendi hazretleride; "kiminle" buyurmuşlar. Hocamız; "efendim siz kimi tensib buyurursanız" deyince, Efendi hazretleride; "sana Ziya beyin kerimesi uygundur" buyurup, aynı gün Ziya beyi çağırıp, hem istemişler, hem nikah kıymışlar.  Ençok sevdiğini, pekçok sevdiğinin kerimesi ile evlendirmişler.

        Velhasıl hanımannemiz, bizim idrakimizden uzak olan bir sultandı. Böyle güneşler birer birer azaldıkca, dünyanın karanlıklığıda artmakta, zifîri karanlık olmaktadır...  Hanımanneyi tarif etmek için, (bu tâbir uygun olurmu bilemiyorum ama), halk arasında bir söz vardır; Her başarılı erkeğin arkasında bir hanım vardır...  Hocamız islamiyeti ve ehl-i sünnet itikadını dünyanın heryerine anlatabilmek için, bid'at ehlinin karşısında en sağlam kale olup, çok kıymetli yüzlerce kitabı (arının bal yapması gibi) hazırlarken, iman cevheri bulunan onbinlerce emsalsiz genci yetiştirirken, dinsizlerin ve mezhebsizlerin yıkmak için uğraştıkları güzel dînimizi yeniden canlandırmağa çalışırken, hep hanımannenin desteği, yardımı, fedakarlığı, vefakarlığı ve zemin hazırlaması vardı. Hocamız Hüseyin Hilmi Işık rahmetullahi aleyhin dinimize olan hizmetlerini, bütün alem bilmekte, görmekte ve takdir etmektedir. Görmemek için kör olmak veya ard niyetli olmak lazım. (Bu hizmetler inşallah kıyamete kadar devam edecektir). İşte böyle büyük bir velîye, böyle büyük bir mürşîd-i kâmile bir ömür boyu hizmet etmekle şereflenen, büyük bir sultan (hanım annemiz), birkaç gün evvel bu fânî dünyaya veda edip, cennet bahcesinde çok sevdikleri ile buluştu. Hepimizin üzerinde çok büyük hakları vardır. Huzurpınarı üyelerinden, hanımannemizin arkasından fatihalar okumanızı, dualar etmenizi istirham ediyoruz. Dua edenemi yoksa edilenemi faydası olacağı belli olmaz. Üzerimizde hakkı olanları unutmayalımki, sonra bizde unutulmayalım.

       Allahü tealaya emanet olunuz efendim.

Ali Zeki Osmanağaoğlu