Mevlid kandili etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mevlid kandili etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Cümleten merhabâ! *Kandil-i şerîf*’iniz mübârek olsun. Allahü teâlâ nasîb etdi, gene kavuşduk. 


İki *Şey* vardır ki, bu iki şeye, *Göz* ne kadar çok ağlasa, yeridir. Nedir bu iki şey? *Firkat-ı şebâb* ve *Firkat-i ahbâp*. Yâni gençlikden ayrılmak ve dostlardan ayrılmak. 


Bu gece *Mevlîd kandili*. Bugün mü’minlerin bayramıdır. Bayram, *Sevinmek* demekdir. 


Bugün Peygamber Efendimiz *Doğdu*’ğu için bütün müslümânlar *Sevinir*. Bunun için sevinen müslümânlara Cehennemde *Azap* yapılmaz. 


Peygamber aleyhisselâmın amcası *Ebû Leheb*, Efendimizin doğum *Müjde*’sini getiren câriyesini, sevincinden dolayı *Âzâd* etdi. Bunun için mevlîd kandilinde *Ebû Leheb*’in bile *Azâb*’ı kalkar. 


O doğduğu için sevinen *Kâfir*’in bile azâbı kaldırılırsa, Onun *Yolu*’nda olan, Onu çok seven *Mü’min*’lere hiç *Azap* olur mu? 

● ● ● 

Bir adam, bir *Evliyâ*'yı ziyârete gitmiş. Kalbinden; *Bu zâta Allah adamı diyorlar, bakalım nasıl biri?* demiş. O evliyâ zât imâm olup, namaz kılmışlar. 


Adam içinden; *Bu daha Fâtiha’yı doğru dürüst okuyamıyor!* diye düşünmüş. Sabahleyin namâza kalkıp, *Abdest* almağa dışarı çıkınca, bir de bakmış, çeşmenin başında koca bir *Arslan* var. 


Sanki kendisine saldıracak! *Korku*’sundan içeri kaçmış ve ev sâhibine; *Sakın dışarı çıkma, çeşmenin başında koca bir arslan var!* demiş. 


Ev sâhibi kapıyı açıp, arslana bir kızmış! *Sen benim misâfirimi nasıl korkutursun!* diyerek azarlamış. Arslan da *Mahcup* bir hâlde, geri geri gitmiş ve kaybolmuş. 


Misâfir, içinden; *Allah Allah! Nasıl olur, arslan insandan korkar mı, aklım almıyor!* demiş. O vakit bu zât, o adamın kulağına eğilmiş ve; 


Bizim *Fâtiha*’mızla uğraşacağına biraz *Adam* ol. Bir kimse Allahdan *Korkar*’sa, bütün mahlûklar da ondan *Korkar*. Allaha *İtâat* etdiği kadar, mahlûklar da ona *İtâat* eder, buyurmuş.