*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Müslümânlar *İki* çeşiddir: Birincisi, mallarıyla ve canlarıyla islâmiyetin yayılmasına çalışırlar ki, bunlar *Mücâhid* lerdir.
İkincisi, *Kâid* lerdir. Yâni evlerinde oturan, namâza câmiye giden, ibâdetini tam yapanlardır. Bunlar da *Kıymetli* dir. Fakat bunlara *Bir* derece, mücâhidlere *Bin* derece vardır.
*Allah rızâsı* için ibâdet etmek lâzım. *İnnemel a'mâlü binniyyât* buyuruyor Peygamber Efendimiz. Yâni, bütün ameller niyet ile *Sahîh* olur. Niyet de, *Kalp* de olur.
İbâdetlerin Allah rızâsı için olması, yâni *Hâlis* olması lâzım. Hâlis demek, ibâdetin *Allah rızâsı* için olması demekdir. Bir amel, *Allah* rızâsı için oldu mu, *Hâlis* olur.
İbâdetlerin *Makbûl* olması için, hem *Sahîh* olması, yâni şartlarına uygun olması, hem de *Hâlis* olması, yâni Allah için yapılması lâzım.
Meselâ namaz kılıyoruz, abdest almak *Sahîh* olacak. Doğru dürüst abdest alanın namâzı da *Sahîh* olur. Abdesti bozuk olanın, namâzı da *Bozuk* olur.
İbâdetlerin *Farz* larını öğreneceğiz kardeşim. Ve onlara uygun yapacağız. Bir de *İhlâs* var tabii. Niyet ve ihlâs. Yâni Allah için yapacağız, o da *İhlâs* dır işte.
Demek ki, ibâdeti hem şartlarına uygun yapacağız *Sahîh* olsun diye, hem de Allah için apacağız, *Makbûl* olsun diye. Sahîh olur, ama *Makbûl* olmaz. Neden?
Çünkü *Niyet* bozuk. Yâni *İhlâs* yok. Bu, çok mühim kardeşim. Seksen senelik bir *Papaz* ın, bir *Kâfir* in, bir *Tövbe* etmesiyle bütün günâhları *Afv* oluyor.
*Îmâna* gelmesi, bir *Kelime-i tevhîd* söylemesi, bütün günâhlarının yok olmasına sebep oluyor. Allahü teâlânın *Merhameti* nin çokluğu buradan anlaşılıyor işte.
Seksen sene, kilisede *Papaz* lık yapmış, *Kâfir* lere kâfirliği öğretmiş, islâm düşmanlığını öğretmiş. Çünkü *Papaz*, islâm düşmanı demek.
Öyle olduğu hâlde, kalbinden bir *Kelime-i tevhîd* söylüyor. Allahü teâlâ, bütün günâhlarını affediyor. *Kelime-i tevhîd* in kıymeti de buradan anlaşılıyor işte.