*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
*Kıyâmet* alâmetlerinin şimdi *Çoğu* çıkmış, her yere yayılmış. Bu alâmetlerden biri de, *Câhil*’ler çoğalacak, *Âlim*’ler azalacak.
Câhiller, dinde *Söz sâhibi* olup, herkese *Yanlış Yol*’u gösterecekler. O hâlde müslümânlar *Uyanık* olmalı. Herkesin *Sözü*’ne güvenmemeli.
Kime güvenmeli öyleyse? Sâdece *Ehl-i sünnet Âlimleri*’ne ve onların yazmış olduğu *İlmihâl Kitapları*’na güvenmeli.
Neden? Çünkü o *Büyük*’lerin sözleri ve yazıları *Hak*’dır, *Doğru*’dur. Bundan altmış sene evvel bir ahbâbımız vardı. Onun da bir *Oğlu* vardı, oniki yaşında.
*Sârâ* gibi bir hastalık geldi çocuğa. Muâyene, muâyene, muâyene. *Çâre*’sini bulamadılar. Nihâyet bir *Hoca*’ya göstermişler. Eski zamânın hocaları *Âlim*’di.
O hoca demiş ki: Bu *İsim*, bu çocuğa *Ağır* geliyor, ismini değişdirin. Bu isme, bu *Beden* tahammül edemiyor. Çocuğun ismini *Nihad* koyun! demiş.
*İsmi*’ni değişdirdiler, *İyi* oldu çocuk. İsmin te’sîri çokdur. Müslümân olan, *Evlâd*’ına müslümân ismi koymalıdır.
İbni Âbidîn; En iyi isim *Abdurrahmân* dır, diyor. Allahü teâlânın kulu demek. *Abdullah* ve *Abdülhalîm* gibi isimler de böyle.
Allahü teâlânın *Kulu* olduğunu bildiren *İsim*’lerdir. Ondan sonra Peygamber Efendimizin ismleri; *Ahmed*, *Mehmed*, sonra Peygamberlerin isimleri.
Ondan sonra da Eshâb-ı kirâmın ismleri kıymetlidir, diyor. *Çünkü ismin, müsemmâya te’sîri çokdur*, diyor İbn-i Âbidîn hazretleri.