İsa aleyhisselâm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İsa aleyhisselâm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Herkes yanında olandan verir

 Bir gün, İsa aleyhisselama birisi çok hakaret etmiş.Ağza alınmayacak şeyler söylemiş.İsa aleyhisselam;- Ben Allahü teâlânın Peygamberiyim, buyurmuş. Bir derdin varsa, söyle gidereyim.- Hiçbir derdim yok.- Hastan varsa iyi edeyim.- Hastam da yok, demiş.Ve çekip gitmiş.Havariler şaşırmış ve;- Ey Allah’ın Nebisi, demişler. O adam size hakaret etti. Siz ona iyi şeyler söylediniz.Cevaben;- Herkes, yanında olandan verir, Kötülük eden, kendine eder, buyurdu. Unutma, idrar, idrarla yıkanmaz. Kan, kanla temizlenmez.Bir kimsenin gönlünde “dünya sevgisi” varsa, onu kimse sevmez. Eğer yoksa, herkes sever.Başkalarının eline, avcuna bakanın itibarı olmaz. Veren sevilir, isteyen sevilmez. Ölçü budur.İnsanı dünyada ve ahirette üç şey kurtarır.İlim, amel ve ihlastır.İlimden maksat,İslamiyet’i öğrenmek ve başkalarına öğretmektir. Ama öğrendiğini öğretmek (icazetli alimlerin kitaplarından nakletmektir), kafadan söylemek değildir.Hem sonra yanlış kitap okumayın. Rastgele yüz kitap okuyacağınıza, doğru bir kitabı yüz defa okuyun.“İhlas”, Allahü teâlâ için yapmak, Allahü teâlâ için yaşamak demektir. İhlaslılara müjdeler olsun. Onların her şeyleri Allahü teâlâ için olur.Allahü teâlâ için konuşur, Allahü teâlâ için yaşar, Allahü teâlâ için ölürler.

(Behaeddin Zekeriyya "rahmetullahi aleyh" hazretleri )

Kalbi Rabbinden gafil olanların akıbeti!

Bütün kötülüklerin başı, kalbin Rabbinden gafil olmasıdır. Ahiret günü haramın azabı olduğu gibi, helâlin de hesabı vardır. İmam-ı Gazâli (rahmetullahi aleyh) İhya-ül Ulum kitabında bu hususta şu ibretlik kıssayı nakleder:

 

Bir adam İsa aleyhisselam ile arkadaşlık yapmak ister. Büyük nebi kırmaz, birlikte yola çıkarlar... Bir miktar yürüdükten sonra su başında dururlar. Yanlarında üç ekmek vardır. Ekmeğin ikisini yerler. İsa aleyhisselam gidip su içer, döndüğünde üçüncü ekmeği göremeyince sorar:

 

-Ekmeğe ne oldu?

 

-Bilmiyorum, cevabını alır...

 

Hazret-i İsa arkadaşı ile yola devam eder. Hayli acıkırlar. İki geyik yavrusuna rastlarlar. İsa aleyhisselam yavrulardan birini çağırır, koşa koşa gelir. Keser, pişirir ve yerler. Sonra "Allahın izni ile kalk" der. Geyik yavrusu dirilip annesinin yanına gider. İsa aleyhisselam arkadaşına dönüp yine sorar:

 

-Sana bu mucizeyi gösteren Allahın adına yemin veriyorum! Söyle o ekmeği kim aldı?

 

-Bilmiyorum.

 

Yola devam eder, bir nehirle karşılaşırlar. Köprü yok, sandal yok. Karşıya geçmeleri lâzım. İsa aleyhisselam adamın elini tutar, burula burula akan coşkun suların üstünde yürürler. Tekrar sorar:

 

-Bana bu mucizeyi veren Allahü teala aşkına söyle ekmek ne oldu?

 

-Bilmem, haberim olsa söylerim.

 

Nihayet ovaya inerler. İsa aleyhisselam bir miktar toprak yığar ve dua eder. Küçük tepecik çil çil altın hâline döner. Bunu üçe taksim eder. "Biri benim" buyurur, "biri senin, üçüncü de kayıp ekmeği yiyenin!" Hemen itiraf eder;

 

-O ekmeği ben yemiştim!..

 

İsa aleyhisselam;

 

-Al üçü de senin olsun, deyip ayrılır. Adam altınları nasıl taşıyacağını düşünürken iki harami gelir:

 

-Bizi de ortak et, eğer eceline susamadınsa...

 

-Zaten üç parça, gelin paylaşalım.

 

Altınları koyacak torba ve yiyecek alsın diye haramilerden birini kasabaya gönderirler. Onun da dünya sevgisi ağır basar, "dur şunları zehirleyeyim" der, "altınların hepsi bana kalsın."

 

Bekleyenler de ihanet içindedirler. "Var mısın onu öldürelim" derler, "üçe değil ikiye bölmek varken..."

 

Nitekim yemeklerle çuvallarla gelen arkadaşlarına saldırır, acımadan katlederler. Sonra oturup yemeği yerler.

 

Zehir kanlarına işler, peş peşe toprağa düşerler...

 

İsa aleyhisselam dönüşte bakar ki altınlar olduğu gibi ortada durmakta ve başında üç ceset yatmakta. İbretle bakar ve şöyle buyururlar: "İşte dünya!"

 

Evet, işte dünya bu!..

İşte dünya bu!

Kalbi Rabbinden gafil olanların akıbeti!..


Bir adam İsa aleyhisselam ile arkadaşlık yapmak ister. Büyük nebi kırmaz, birlikte yola çıkarlar... Bir müddet yürüdükten sonra su başında dururlar...


Bütün kötülüklerin başı, kalbin Rabbinden gafil olmasıdır. Ahiret günü haramın azabı olduğu gibi, helâlin de hesabı vardır. İmam-ı Gazâli (rahmetullahi aleyh) İhya-ül Ulum kitabında bu hususta şu ibretlik kıssayı nakleder:


Bir adam İsa aleyhisselam ile arkadaşlık yapmak ister. Büyük nebi kırmaz, birlikte yola çıkarlar... Bir miktar yürüdükten sonra su başında dururlar. Yanlarında üç ekmek vardır. Ekmeğin ikisini yerler. İsa aleyhisselam gidip su içer, döndüğünde üçüncü ekmeği göremeyince sorar:


-Ekmeğe ne oldu?


-Bilmiyorum, cevabını alır...


Hazret-i İsa arkadaşı ile yola devam eder. Hayli acıkırlar. İki geyik yavrusuna rastlarlar. İsa aleyhisselam yavrulardan birini çağırır, koşa koşa gelir. Keser, pişirir ve yerler. Sonra "Allahın izni ile kalk" der. Geyik yavrusu dirilip annesinin yanına gider. İsa aleyhisselam arkadaşına dönüp yine sorar:


-Sana bu mucizeyi gösteren Allahın adına yemin veriyorum! Söyle o ekmeği kim aldı?


-Bilmiyorum.


Yola devam eder, bir nehirle karşılaşırlar. Köprü yok, sandal yok. Karşıya geçmeleri lâzım. İsa aleyhisselam adamın elini tutar, burula burula akan coşkun suların üstünde yürürler. Tekrar sorar:


-Bana bu mucizeyi veren Allahü teala aşkına söyle ekmek ne oldu?


-Bilmem, haberim olsa söylerim.


Nihayet ovaya inerler. İsa aleyhisselam bir miktar toprak yığar ve dua eder. Küçük tepecik çil çil altın hâline döner. Bunu üçe taksim eder. "Biri benim" buyurur, "biri senin, üçüncü de kayıp ekmeği yiyenin!" Hemen itiraf eder;


-O ekmeği ben yemiştim!..


İsa aleyhisselam;


-Al üçü de senin olsun, deyip ayrılır. Adam altınları nasıl taşıyacağını düşünürken iki harami gelir:


-Bizi de ortak et, eğer eceline susamadınsa...


-Zaten üç parça, gelin paylaşalım.


Altınları koyacak torba ve yiyecek alsın diye haramilerden birini kasabaya gönderirler. Onun da dünya sevgisi ağır basar, "dur şunları zehirleyeyim" der, "altınların hepsi bana kalsın."


Bekleyenler de ihanet içindedirler. "Var mısın onu öldürelim" derler, "üçe değil ikiye bölmek varken..."


Nitekim yemeklerle çuvallarla gelen arkadaşlarına saldırır, acımadan katlederler. Sonra oturup yemeği yerler.


Zehir kanlarına işler, peş peşe toprağa düşerler...


İsa aleyhisselam dönüşte bakar ki altınlar olduğu gibi ortada durmakta ve başında üç ceset yatmakta. İbretle bakar ve şöyle buyururlar: "İşte dünya!"


Evet, işte dünya bu!..

Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


*Ravda-i mutahhara*’da dört *Kabir* var. Dördüncüsü *Boş*’dur. Kıyâmete yakın, *Îsâ* aleyhisselâm gökden *Şam*’a inecek, vefât edince, oraya *Defn* olacakdır.


Cenâb-ı Hakkın *Ni’met*’leri içinde yüzüyoruz kardeşim. Ama diyeceksiniz ki; Çeşitli hastalıklarımız var. Olsun, onlar da *Ni’met*’dir efendim. *Hastalık* da ni’metdir. 


Dünyânın en *Bahtiyâr* insanlarıyız kardeşim. Neden çok bahtiyârız? Çünkü Rabbimiz bizi *İnsan* olarak yaratmış. Sonra *Müslümân* yaratmış. 


Sonra Sevgili Habîbine *Ümmet* yaratmış. Ne büyük *Seâdet*’dir bunlar. En mühimi de, sevdiklerinin *Yolu*’nu göstermiş.


O *Büyük*’leri tanıtmış ve sevdirmiş. Bu, en büyük *Ni’met*’dir. Onun için çok bahtiyârız. 

● ● ● 

*Üç kızı* olan Cennete kolay girer. *İki kızı* olan da Cennete kolay girer. *Bir kızı* olan da. 


*Kız* babalarının *Rızk*’ı geniş olur. Çünkü kız çocuklarının rızkı, babalarının *Eli* ile gelir. 


Büyükler buyuruyor ki: *Ya hayr söyle, ya da sus!* Bu odada büyüklerin isimleri var. 


*İmâm-ı Rabbânî* hazretlerinin ismi var. Onun için şimdi buraya *Feyz* ve *Bereket* iniyor. 


Efendi hazretleri bir gün; *Allahü teâlâ her an hâzırdır ve nâzırdır*, buyurdu. Yâni her şeyi, her an, *Görür* ve *Bilir*. 


*Evliyâ* ise ancak çağırıldığı zaman orada *Hâzır* olur. Çağırılmadan, hâtırlamadan *Gelmez*.