Hazret-i Dıhye

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Kur’ân-ı kerimi, Peygamber aleyhisselâma, Cebrâil aleyhisselâm getirir ve ekseriyâ insan şeklinde gelirdi. Sahâbe arasında, *Dıhye* isminde bir genç var idi. 


Gâyet zengin, yakışıklı, beyaz ve güzel idi. Cebrâil aleyhisselâm, çoğu kere Onun şeklinde gelirdi. Bu *Dıhye* ilk zamanlar îmâna gelmemişti. 


Sık sık *Şam*’a gider, orada ticâret yapar, çok *Para* kazanırdı. Döndüğünde, Peygamber aleyhisselâma hediyeler getirir, Efendimiz de onun hediyelerini kabûl ederdi. 


Ve kendisine; *Yâ Dıhye! Yakışıklısın, gençsin, güzelsin, zenginsin. Yazık değil mi? Öldükden sonra Cehenneme gideceksin!* derdi. 


Ve ardından; *Bir kerrecik Lâ ilâhe illâllah Muhammedün Resûlullah de, Cehennemden kurtul*, buyururdu. 


*Dıhye*, Efendimizi hakîkaten sever, Onu kırmak istemezdi ve *Bir düşüneyim, o da olur!* gibi, tatlı sözlerle idâre ederdi. Bir gün, yine Efendimizin yanına gelmiş ve yine bir çok *Hediye* ler getirmişti. 


O ara Efendimize dedi ki: Yâ Muhammed, yüzlerce defâ *Şam*’a gitdim, birçok papazlarla konuşdum. Dikkat etdim, papazların sözleri birbirini tutmuyor. Aynı adam, başka zamanlarda başka türlü konuşuyor. 


Ama senin hiçbir sözün, hiçbir sözünü bozmuyor. Hep *İyilik* den, hep *Fâideli* şeylerden bahsediyorsun. Ben anladım ki, sen Allahın Peygamberisin. Ben müslümân olmak istiyorum, dedi.


Ve *Kelime-i şehâdeti* getirip, müslümân oldu. 


Peygamberimiz, *Dıhye*’nin müslümân olmasına çok sevindi. Ve eshâbına; *Ey Eshâbım! Bu gece Dıhye’nin şerefine bizim evde ziyâfet var. Ziyâfete gelin!* dedi. 


Hattâ, kitaplar yazıyor ki: Peygamber aleyhisselâmın sofrasında, o gün üç türlü yemek vardı. Bir, *Et yemeği*, bir *Çorba*, bir de *Tatlı*. 


Eshâb-ı kirâmdan *Dıhye* radıyallahü anh *Şam*’dan geldiği zaman Şam şekerlerinden, hamur işi tatlılarından getirir, hazret-i *Hasana* ve hazret-i *Hüseyine* verirdi. 


Hazret-i Hasan *Dokuz* yaşında, hazret-i Hüseyin ise *Yedi* yaşında idi. Ne zaman *Dıhye* gelse, Hasan ve Hüseyin oyunu bırakıp, sevine sevine *Dıhye* ye koşarlardı. 


Bir gün Efendimiz, Eshâb-ı kirâmı ile câmide oturuyorlar, *Hasan* ve *Hüseyin* de câminin bir köşesinde, birbirleri ile güreşiyorlar, birbirlerini kovalıyorlar, oynayıp duruyorlardı. 


Efendimiz aleyhisselâm onları çok sevdiği için, hiç sesini çıkarmazdı. O sırada ansızın *Dıhye* geldi ve Peygamber aleyhisselâmın yanına oturdu. 


Hasan ile Hüseyn, uzakdan *Dıhye*’yi görünce, oyunu güreşi bırakıp, doğru *Dıhye*’nin kucağına geldiler. Biri boynuna sarılıyor, diğeri ceplerini karışdırıyor, *Acabâ bize ne getirdi?* diye. 


Hâlbuki o gelen, *Hazret-i Cebrâil* di. Ekseriyâ *Dıhye* şeklinde geliyordu. Efendimiz, torunlarının, bir meleğe karşı böyle ceplerini karışdırmasını, kucağına çıkmasını biraz *Ayıp* gördü. 


Ve dedi ki: Yâ kardeşim Cebrâil, benim Eshâbımdan *Dıhye* isimli biri vardır. O, *Şam*’dan gelince ara-sıra bana uğrar, torunlarıma da bâzen *Hediye* ler getirir.


İşte bu torunlarım, yine *Dıhye* geldi zannetdiler. Seni *Dıhye* ye benzetdiler, onun için bu hâlde bulunuyorlar. Yoksa onlar terbiyesiz, görgüsüz değillerdir, dedi. 


Cebrâil aleyhisselâm bunu işitince, üzüldü. Kendisi *Mahcup* oldu. Ve kendi kendine;


*Eyvâh, ben bu çocuklara hediye getirmedim, çocuklar benden bir şey bekliyorlar. Ben şimdi çocukların ikisine nasıl bir şey verebilirim?* diye düşündü. 


Ve elini uzatıp, Cennet bahçesinden bir salkım *Üzüm* kopardı, hazret-i *Hasana* verdi. Tekrar uzandı, Cennet bahçesinden bir *Nar* koparıp, hazret-i *Hüseyne* verdi. 


Çocuklar, üzümle narı alınca, tekrar oynadıkları yere gitdiler. O esnâda câmi kapısına biri geldi ve *Kaç gündür hastayım, açım, açlıkdan ölmek üzereyim, bana yiyecek birşey veren yok mu?* dedi. 


Çocuklar, o kişiyi görünce, derhal koşup, ellerindeki üzümü ve narı ona vereceklerdi ki, Cebrâil aleyhisselâm; *Durun! Sakın vermeyin!* diye seslendi. 


*Hâin şeytân, bu meyveleri Cennet’ten kopardığımı görünce, onları yemek için bu kılığa girdi. Hâlbuki Allahü teâlâ, Cennet ni’metlerini ona harâm etmişdir!* dedi. Şeytân da, o anda kayboldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder