🥀 💐💕☘🌺🌺☘💕💐🥀
Hüseyin Hilmi bin Saîd
Mübarek Hocamız
Rahmetullâhi aleyh
buyurmuşlar ki:
İNSANLARDA KUSÛR ARAYANIN DOSTU OLMAZ. KUSÛRU KENDİNDE ARAYANIN HERKES DOSTUDUR. EĞER BİRİSİ GELİR DE SİZE, BİR DÎN KARDEŞİNİZİ KÖTÜLERSE, ALLAHDAN KORK, SUS DERSENİZ, YÜZ ŞEHÎD SEVÂBI ALIRSINIZ. ZA’ÎF KALBLER, ZA’ÎF RÛHLU İNSANLAR, BU ZAAFLARINI GİDERMEK İÇİN, GÜÇLÜ İNSANLARIN ARASINI AÇMAK İSTERLER, BİRİNDEN DİĞERİNE
LAF TAŞIRLAR. SİZ ONLARA KIYMET VERMEYİN VE ONLARI DİNLEMEYİN.
İslâm âlimleri, bütün istirâhatlerini, menfe’atlerini fedâ ederek, dînimizin bu güzel emrlerini bildirmek
ve torunlarının dînlerini, îmânlarını korumak için, çok sayıda ve çok kıymetli kitâb yazmış ve bizlere
yâdigâr bırakmışdır. Güzel ahlâkı, adâleti, çalışkanlığı, fende, san’atda birinciliği ve yeğitliği dünyâ târîhlerinde, parlak kelimelerle yazılı olan, şanlı ve Şerefli ecdâdımızın, düşman elinin dokunmaması için, mübârek kanını dökdüğü ve bütün temizliği, doğruluğu ile bizlere mîrâs bırakdığı mukaddes dînimizi, yine onların mübârek elleri ile yazdıkları, hâlis ve afîf kitâblarından okuyup öğrenmeliyiz.
HÂİNLERİN KALEMLERİNDEN ÇIKAN, SÜSLÜ KELİMELERLE ÖRTÜLMÜŞ, ZEHRLİ PROPAGANDALARI OKUYARAK, AZÎZ VE SEVGİLİ ÎMÂNIMIZI KAPDIRMAMAĞA, ALDANMAMAĞA ÇOK DİKKAT ETMELİYİZ!.
İyilik yapmak mecburiyetinde değiliz. İstersen yaparsın, istersen yapmazsın. Ama kötülük yapmamaya mecburuz. İyilik yaparsan iyi; ama yapmazsan kimse bunu niye yapmadın diye sormaz. Nasîbin yokmuş der; ama bir kötülük yaparsan, neden bunu yapdın diye sorarlar. Allah’ü teâlâyı incitmemek için, Onun komşularını incitmememiz lazımdır.
-İKİ KİŞİ KARŞILAŞINCA MUHAKKAK BİRBİRLERİNE AZ DA OLSA FEYZ GEÇER. MÜRŞİD-İ KÂMİLİN FEYZİ İSE HER YERE GİDER. FEYZİ MÜRŞİD-İ KÂMİLDEN İSTEYECEĞİZ. O, ALLAH’Ü TEALANIN FEYZİNİ VERİR.
-Mürşid-i kâmili tanıyan, seven, Ondan feyz alır. Tanımıyorsa, itiraz da etmiyorsa, gene ondan feyz alır.
Tanıyor ama sevmiyorsa, o zeman feyz alamaz.
SİLSİLE-İ ALİYYEYİ OKUYAN, MUHAKKAK FEYZ ALIR ONLARDAN. KALBTEN KALBE YOL VARDIR. “MİNEL KALBİ İLEL KALBİ SEBİLA.” PEYGAMBER EFENDİMİZİN MÜBAREK KALBİNDEN, TÂ SEYYİD ABDÜLHAKÎM EFENDİ HAZRETLERİNİN MÜBAREK KALBİNE KADAR FEYZ YOLU VARDIR. BU FEYZLER, BU NURLAR, BU YOLDAN BİZE KADAR GELİYOR. BİZ DE ONLARI SEVERSEK, SEVDİĞİMİZ KADAR BİZE DE GELİR. SİLSİLE-İ ALİYYEYİ BİR İNSAN SEVEREK OKURSA, KALBİNİN KAPILARI AÇILIR.
-Rabıtadan maksat, irtibat kurmaktır. İrtibat kurduğun zâttan, sen bilsen de, bilmesen de, anlasan da, anlamasan da, feyz gelir.
-Kitap okuyan o yazarları düşüneceği için, o yazarların kelamı olduğu için, tercüme edenin varlığı orada bulunduğu için, hep rabıta halinde olur. Onların ruhu, anıldığı yerde hâzır olur. Eğer her zaman hazırdır derse, küfre gider. O Allaha mahsustur.
BİRKAÇ MEKTUP BİLE OLSA, ANLASA DA, ANLAMASA DA, MEKTÛBÂT OKUYAN FEYZ ALIR. MANASINI BİLMESE DE FEYZ ALIR.
BİZİM KİTAPLAR, OKUYANA FEYZ VERİYOR. DAĞITANA DAHA ÇOK FEYZ VERİR.
BU BÜYÜKLERİN NAZARLARI, KELAMLARI, RÛHANİYYETLERİ, KALPTE NE KADAR KİR, PAS, GÜNAH VARSA, HEPSİNİ TEMİZLER.
Kitabevinde oturanlar, kitaplarda isimleri geçen, hâl tercemeleri geçen o büyük zâtların ışınlarının altında tedavi görüyor. Dolayısıyla, mutlaka kitaplarımızın olduğu yerde olmağa çalışın.
-Müslimânın oturduğu evden feyz yayılır. Bu, sokağa te'sîr eder.
-Bir müslimânın evinde okunan Kur'ân-ı kerîmden, kılınan nemazdan hâsıl olan feyz-i ilâhî, pencere aralarından, kapıların altından, mahalleye akar. Böylece dolaşır, neresi müsaitse, oradan içeriye girer. Müsait olmayan yere girmez.
-Büyüklere mensub olan cimâdât (cansız eşya) bile kıymetlidir. Ya kendi elleri... Onlara temas eden
cimâdâta dokunan feyz alır. Mesela hırkalarına, başlıklarına, gömleklerine dokunan feyz alır. Ya kendi
mübarek ellerine dokunan; alır da alır... Biz bilmeyiz; alanla veren bilir onu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder