Besmelenin fazileti

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


*(Delâil-ü hayrât)* kitâbının sâhibi şöyle anlatıyor: Bir adam evlenmiş. Gelin hanım öyle bir hanım ki, her hareketinde Besmele çekiyor. Öyle ki, oturuyor *Besmele*, kalkıyor *Besmele*. 


Adam ne yapacağını şaşırıyor. Hanımına; Sen ne için böyle her şeye Besmele çekiyorsun? diyor. 


O da diyor ki: Anam babam böyle öğretdi bana. Besmele çeken kimse, her işinde muvaffak olur. Allahü teâlâ onu her *(zarar)* dan korur, muhâfaza eder. Böyle diyor beyine. 


O da kendi kendine; Peki sen görürsün, diyor. Ertesi gün bir torba *(altın)* getiriyor ve hanımına verip; Bunları sana emânet veriyorum, iyi sakla, lâzım olduğu zaman alırım senden, diyor. 


Kadıncağız da peki deyip, Besmele çekiyor kalkıyor, Besmele ile torbayı alıyor, Besmele ile sandığı açıyor, o torbayı Besmele ile koyuyor, Besmele ile kapağını kapatıyor. 


Adam da bunları görüyor ve içinden; Sen görürsün bakalım, bu kadar *Besmele* çekmek neye yarıyacak, diyor. Birkaç gün sonra, adam sessizce sandığı açıyor, o torbayı alıyor, götürüp bahçedeki *(su)* kuyusuna atıyor. 


Kadına da diyor ki: Hani ben sana emânet bir *(torba)* vermişdim ya, şimdi ona, lüzum hâsıl oldu, getirir misin, diyor. Kadın da, hayhay diyor, *Besmele* çekiyor, kalkıyor.


Besmele çekiyor, sandığı açıyor, Besmele çekiyor, elini torbaya uzatıyor, bir de bakıyor ki, torba *(yaş)*, şaşırıyor kadıncağız. Adam; Ne oldu, torbayı niye getirmiyorsun? diyor. 


Kadın, *Besmele* ile torbayı çıkarıyor, ama torbadan şakır şakır *(sular)* akıyor. Adam bu hâli görünce vaziyeti anlıyor, yapdığına pişmân oluyor ve tövbe ediyor. Hanımından da *(özür)* diliyor. 


Kadıncağıza; Ben bir kabâhat yapdım. Senin haberin yokken o torbayı oradan alıp, *(Su)* kuyusuna atdım, diyor. Velhâsıl Melekler, o torbayı kuyudan alıp getirmişler.


Adam, Besmelenin bereketi olduğunu görüyor. İnsâfa gelip *(tövbe)* ediyor. Besmele’nin azametini çok iyi anlıyor. 


Velhâsıl, *(Besmele)* ile başlıyan her iş, Allahü teâlânın kudretiyle, hayırla neticelenir kardeşim. 


Efendi hazretleri, bir gün sırası geldi de buyurdu ki: İkinci *(Abdülhamîd)* Hân Cennetmekân, Fâtih’den, Yavuz’dan ve Kânûnî’den daha üstündür. 


*(Vahdeddîn)* Hân da, eğer uzun zaman tahtda kalsaydı, Abdülhamîd Hân’dan daha üstün olacakdı. Çünkü o, *âlim* idi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder