*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Dünyâ, ayrılık yeridir kardeşim. Bir mübârek zâtın yanına, çok sevdiği bir arkadaşı ziyârete gelmiş. Ama bu zât, onunla görüşmek istememiş.
Bunu gören oğlu, çok şaşırmış ve; *(Babacığım, siz onu çok seviyordunuz, niçin görüşmek istemediniz?)* demiş. O da oğluna;
*(Biraz sonra ayrılınca, ayrılığına dayanamam. Onun için sabrediyorum. Âhiretde, hiç ayrılmamak üzere görüşeceğiz)* demiş.
Bir âyet-i kerîmede, *(İblîs’e)* kıyâmete kadar lânet ediliyor. *(İlâ yevmiddîn)* buyuruluyor. *(Yevmiddîn)*, kıyâmet günü demekdir. *(Mâlik-i yevmiddîn)*, kıyâmet gününün sâhibi, mâliki demekdir.
İblîs, buna sevinmiş. (Niye seviniyorsun?) denilince, *(Allahü teâlâ bana kıyâmete kadar lânet ediyor, sonsuz demiyor, kıyâmetde kurtulacağım)* demiş.
Bâzı âlimler, âyet-i kerîmeye bakarak İblîse hak vermişler ve *(İblîs kıyâmetde kurtulacak, biz kendimize bakalım)* demişler.
İmâm-ı A’zâm hazretleri, bu meselenin aslını öğrenmek için, Eshâb-ı kirâmdan hayâtda olanları araşdırmış. O zaman Eshâb-ı kirâm’dan sâdece *(altı)* tânesi hayâtdaymış.
Bunlardan en yakında olanı, yüzlerce kilometre uzakdaki *(Tufeyl)* radıyallahü anh hazretleriymiş. Tabii herkes yüz sene yaşamaz. Tufeyl radıyallahü anh hazretleri *(yüz)* yaşından fazla idi.
Hadîs-i şerîfde, abdest alırken, dirseklere kadar yıkamak emrediliyor. İmâm-ı A’zâm hazretleri, Tufeyl hazretlerine; (Peygamber Efendimizi abdest alırken gördünüz mü?) diye sormuş.
O da, *(gördüm)* deyince; (Abdest alırken, kollarını yıkarken, dirseklerini de yıkar mıydı, yıkamaz mıydı?) diye sormuş. Hazret-i Tufeyl; *(Hem yıkardı, hem de herkesin yıkamasını emrederdi)* demiş.
Ayrıca, *(Dirseklerinizi yıkamazsanız, abdestleriniz olmaz buyururdu)* demiş. O zaman İmâm-ı A’zâm hazretleri; (İblîs hapı yutdu) buyurmuş.
Çünkü, abdest alırken, *(dirseklere kadar yıkayın)* emrinde, dirsekler de dâhil olunca, İblîse kıyâmete kadar lânet edilmesinde, kıyâmet de dâhildir, *(İblîs hapı yutdu)* buyurmuş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder