HAZRETİ HÜSEYİN’İN KIZLARI
Peygamberimizin sevgili torunu Hazret-i Hüseyin, Kerbelâ’da şehit edilince, himâyesiz kalan kızları Fâtıma 12, Sâkine 11 yaşında şakîler tarafından Anadolu’ya kaçırılıp Bizans’a satılır. O zamanki Tekfur bu durumdan istifâde etmek ister ve onları râhibe yapmak için her türlü çâreye başvurur.
Önce çok iyi karşılayıp, inciler, mercanlar, uşaklar, arabalar, elbiseler... içinde bir misâfir gibi bakarlar. Kızlar; “Bu ihtişâmın bir bedeli olmalıdır.” diye düşünürler. Başta ibâdetlerini serbestçe yaparlar.
Sonunda Tekfur gerçek yüzünü gösterir. “Bizansta yaşıyorsunuz, bizim gibi olmalısınız!..” der. Manastıra göndermek ister fakat kabul etmezler. Kızları süslü odalarından alıp izbe dehlizlere gönderir.
Çok sıkıntı çekerler. Kuru bir ekmek ve bir maşraba su. Koridorlardan kahkaha ve çığlık sesleri gelir. Tekfur onlara 40 gün mühlet biçer, ya manastıra yahut...
Kraliçe araya girince, sertlikle değil yumuşaklıkla hâlletmek için kendi kızları 14 yaşındaki Katerina’yı, onlara arkadaş olarak gönderirler. Maksatları kendi din ve yaşayışlarını sevdirmek. Fâtıma ve Sâkine misâfirlerini dostça karşılarlar.
Prenses bu iki kızı çok sever ve onlardan çok etkilenir. Hayatları, yaşayışları, ahlâkları ve dinleri ile ilgili sorular sorup büyük bir hayranlıkla dinler. Onların birçok kerâmetine şâhit olup Müslüman olur. Artık onlardan hiç ayrılmaz. “Ne söylüyorsanız, ne yapıyorsanız doğrudur.” dediği için kızlar ona Sıdıka ismini verirler.
Zindandan haber soran anne ve babasına; “Çok iyi gidiyor, şaşırmaya hazır olun!” der. Ama sayılı gün çabuk geçer ve 40. gün vedâlaşma vakti gelir. Sıdıka; “Ne mutlu size, şehit olarak sevdiklerinize kavuşacaksınız. Ben ise...” der.
Fâtıma bir kağıda Sıdıka’nın Müslüman olduğunu yazar ve ellerini açıp başlar duâya. Diğerleri âmin der. Biraz sonra üçü birden vefât ederler. Hepsi, İstanbul’da Fatih-Kocamustafa’da Sümbül Sinan Efendi Camisi bahçesinde gömülüdürler.
Allahü teâlâ şefâatlerine kavuştursun.
Amin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder