*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
*Bir mü’minin artığını yiyenin, bütün günâhlarını, Allahü teâlâ afvediyor*. Hadîs-i şerîf bu. Bir mü’min, bir mü’minin *Artığı*’nı yese, bütün günahları *Afv*’olur.
Abdülhakim Arvasi Efendi hazretlerinin sohbetinde *Çay* içilirdi. Ben *Hizmet* ederdim. Efendi hazretleri bana; *Çay koy!* buyururdu. Ben de *Semâver*’den koyar verirdim.
Efendi hazretlerinin çayı, *Normal* koyulukda ve bir *Şeker*’di. Normal çay ve bir şeker. Yanında bizim kayınpeder *Ziyâ bey* otururdu. O, *Açık* içerdi, ama üç *Şeker* koyardı.
Efendi hazretlerinin diğer tarafına *Hâlid bey* otururdu. O, *Koyu* içerdi, simsiyah ve bir *Şeker* koyardı. Onları ben bilirdim, öyle koyardım.
Ben kendime, iki *Şeker* koyardım. Çünkü Efendi hazretleri; *İbâdetde uymak şartdır, ama âdetde uymak şart değildir!* buyururlardı.
Sonra Efendi hazretleri üç *Bardak* içerdi. Ama üçüncüsünü *Yarı*’ya kadar içer, kalan yarısını bana uzatır; *Al, bunu da sen iç!* derdi. Önce sebebini bilmezdim. Sonra anladım.
Efendi hazretlerinin o çay *Artığı*, insanın vücûdundan ziyâde, *Kalb*’ine şifâ veriyor. Ne yapıyor? Kalbi *Tasfiye* ediyor? Ne demek tasfiye? Yâni *Boşaltıyor*.
Kalbi, *Dünyâ* sevgisinden boşaltıyor. Kalp boşalınca, bu defâ *Allah* sevgisi kendiliğinden gelip *Kalb*’e giriyor. Tasavvufda buna, *Tasfiye* ve *Tesviye* deniyor.
Mü’minin *Nazarı* da şifâdır, *Sîmâsı* da şifâdır kardeşim.
Zamânımızın en büyük *Cihâd*’ı, ehl-i sünnet kitaplarını *Dağıtmak*’dır kardeşim. Kur’ân-ı kerîm okumak da çok *Sevap*’dır, çook.
Kelâm-ı ilâhîdir çünkü. Allahü teâlâ; *Benimle konuşmak istiyen, Kur’ân-ı kerîm okusun!* buyuruyor.
Ne güzel şey yâ Rabbî. Müslümânların her şeyi *Ni’met*’dir kardeşim. Dünyâda da ni’metdir, âhiretde de. Zâhiren *Sıkıntı*, hakîkatde ise *Rahmet*.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder