Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Bir gün, *Dergâh* ın bahçesinde, Abdülhakim Arvasi Efendi hazretleriyle oturuyorduk. Bir kanepede *Yan yana* idik. Az sonra, bir *Bey* girdi içeri. Tabii, *Efendi* nin yanında oturunca, ben kalkdım.


Öbür kanepeye geçdim. Beş on *Dakîka* konuşdular. Sonra o *Bey* kalkdı ve gitdi. Efendi, beni çağırdı ve *Sen bunu tanıyor musun?* dedi. Tanımıyorum efendim, dedim. 


Buyurdu ki: Buna *Mazhar Tobur* derler, kimyâ muallimidir. Ben ona; *Talebeye bol not ver!* diyorum. O, inadına *Kıt not* veriyor. Beni dinlemiyor. Onu, oradan tâyin ederler! dedi. 


Hakîkaten buyurdukları gibi oldu. O sene, *Zonguldak* da bir sanat mektebine *Tâyin* etdiler onu. Yâni, *Lise* den aldılar, *Orta* mektebe verdiler. 

● ● ● 

Peygamber Efendimize sormuşlar; *İnsanların en kıymetlisi kimdir?* diye. Efendimiz, bu suâle iki kelimeyle cevap vermiş; İlim *Öğrenen* ve öğrendiğini başkalarına *Öğreten* dir, buyurmuş. 


Yalnız *Öğrenmek* le olmuyor. Öğrendiğini de *Öğretecek*. Asıl lâzım olan da budur. Elhamdülillah, biz öğretiyoruz kardeşim. Birine bir *Kitap* vermek, *Öğretmek* demekdir işte. 


Peygamber Efendimizin bize *Müjde* si bu. Öğrenecek ve öğretecek, yâni yayacak. Nasıl yayacak bu zamanda? *Kitap vermekle!* Ne mutlu ilim öğrenene ve Allahın kullarına öğretene, yâni yayana. 


Emîn olun ki, *İslâma Hizmet* edenler vefât ettiklerinde, *Melek* ler onların cenâzesini taşırlar. Ehl-i sünnet yolunu, yâni Peygamber Efendimizin yolunu *Yaymak*, Allahın kullarına bildirmek, en büyük *İbâdet* dir. 


Yâni bir müslümâna bir *Kitap* verseniz, o da okusa, istifâde etse, en büyük *İbâdet*, en büyük *Sevap* olur. Bize, ehl-i sünnet yolunu öğreten büyüklerimizden Allah *Râzı* olsun kardeşim. 

● ● ● 

Habîb, yâni *Seven*, mahbûba yâni *Sevilene* teslîm olmalıdır. O ne derse, dinler ve *Peki* der. Başkasını dinlemeğe *Tahammül* edemez. Hepimiz, *Efendi hazretleri* nin himâyesindeyiz, elhamdülillah. 


Onların *Feyzi* ve *Nûru* hepimizin kalbine akıyor inşallah. Ne kadar akıyor? *Muhabbeti* kadar. Muhabbeti çok olana, *Feyz* de çok gelir. Muhabbeti az olana, *Feyz* de az gelir. 


Onlardan *Feyz* alan, dünyâyı unutur. Bu dünyâyı unutdu mu, Allahü teâlânın *Muhabbeti* o kalbe yerleşir. Hiç kimsenin görmediği şeyleri *Görür*, hiç kimsenin işitmediği şeyleri *İşitir*.


Hiç kimsenin bilmediği *Mârifet* leri söyler. Allahü teâlânın *Sevgisi* bir kalbe yerleşirse, böyle olur. Ne mutlu bize ki, bunları okuyoruz. Bunları okumak, işitmek de büyük bir *Mazhariyet* dir kardeşim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder